Dil, bir milletin duygu, düşünce ve değerler birliğini oluşturan unsurların başında gelmektedir. Bir milletin büyük ve ebedî yapan unsurların en önemlisi dildir. Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden ve burada beylikler, devletler kuran Türk boylarının başka ulusların değerlerinin kabullenerek başta dil olmak üzere kendi değerlerini terk etmeye yöneldikleri bir dönemde Karamanoğlu Mehmet Bey 13 Mayıs 1277 tarihinde bir ferman yayınladı. Bu fermanda şu sözlere yer verildi. “Şimden girü hiç kimesne kapuda ve divanda ve mecalis ve seyranda Türk dilinden gayri dil söylemeye.” Karamanoğlu Mehmet Bey, Türkçenin yeniden devlet dili olarak ilan edildiği bu ünlü fermanıyla Türk dilinin unutulmaya ve Türk kimliğinin yok olmaya yüz tuttuğu, Farsça ve Arapça karşısında itibarsız görüldüğü bir dönemde Türkçenin Anadolu topraklarında köklü bir çınar hâline gelmesine öncülük etmiştir. Ülkesinin yüksek istiklalinin korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır” direktifini veren büyük önder Atatürk, Türkçenin ulusumuzun ortak değeri olduğunu, dilimizi yabancı dillerin etkisinden korumanın boynumuzun borcu olduğunu belirtmiştir. Atatürk ’ün “Türk dili, Türk milleti için mukaddes bir hazinedir. Çünkü milletin geçirdiği nihayetsiz badireler içinde ahlakının, ananelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, elhasıl bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir” sözlerinden de anlaşılacağı üzere bizim millet olarak varlığımızı korumamız, ancak Türkçemizi ve dil birliğimizi korumakla mümkündür. Gönüllerin sultanı ve dost yüreklerin şairi Yunus Emre ise berrak dili, sevgi ve hoşgörüsüyle Türkçe çınarına can suyu vermiş, âdeta Karamanoğlu Mehmet Bey’in Türkçeyi Anadolu’da resmi dil hâline getiren çağrısını şiirleri ile gelecek nesillere miras bırakmıştır. Dil ola kese savaşı Dil ola kestire başı diyen Yunus Emre’den günümüze nice büyük dil ustalarının değerli katkılarıyla olgunlaşarak, gelişerek ulaşan Türkçemiz, İnternet, cep telefonu gibi dijital teknoloji kullanımı ile yabancı sözcüklerin istilası altında ayakta durmaya çalışmaktadır. Bu konuda eğitimcilerimize, aydınlarımıza, bilim adamlarımıza, edebiyatçılarımıza ve basınımıza, sesli ve görüntülü iletişim araçlarımıza yani radyo ve TV’lerimize büyük görevler düşmektedir. Özellikle gençlerimizin Türkçeyi doğru ve güzel kullanımı, milli birliğimizin en temel unsuru olan dilimizin geliştirilmesinde etkili olmaktadır. Türkçenin çocuklarımıza gereği gibi öğretilmesi, Türkçe ve Türk edebiyatı dersleri ile onlara okuma alışkanlığı kazandırılması, dil duyarlılığı, dil sevgisi ve dil bilincinin uyandırılması gerekmektedir. Gençlerimiz ve çocuklarımız, dilin en değerli hazine olduğunu çok küçük yaşlarda öğrenmelidirler. İlköğretimden, yükseköğretime kadar tüm kademelerinde dil bilincinin yerleştirilmesi doğrultusunda sorumlu bir yaklaşımla hareket edilmeli, bu bilinç çok küçük yaşlarda kazandırılmalıdır. Millî şair Yahya Kemal; Türkçem ağzımda annemin ak sütü gibidir diyerek, ana dilimizin anne sütü kadar temiz ve bir o kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Karamanoğlu Mehmet Bey’in bizlere bıraktığı bu anlamlı mirasa sahip çıkarak, 743. Karaman Dil Bayramını kutluyoruz.