Başkent Ankara’da açmış olduğu atölyeyle başarılı işlere imza atan Ayla Aktın Ankara Kalesi’nde hayalleriyle hünerlerini harmanladığı el emeği ürünlerle görenlerin beğenisini topluyor. İstanbul’dan Ankara’ya uzanan hikayesini gazetemiz okurları için aktaran Aktın, zamanında eline iğne iplik almamış çöp adam bile çizmesini bilmeyen ben artık dikiş dikiyor çizim yapıyor ve el emeği ürünler üretiyorum. İnsan üretmeli ürettikçe zevk alıp hayata tutunmalı ve yaşamın karmaşasından uzaklaşmalı” şeklinde konuştu.
Ankara Kalesi’nde bulunan ‘Aylaartcraft’ isimli atölyesinde ahşap tasarımıyla uğraşarak el emeği ürünlerini sergileyen Ayla Aktın aynı zamanda ‘Sukulentlerce’ hesabıyla da beton, el yapımı saksılarla kişiye özel tasarımlar yapıyor. Yaşanan korona virüs salgınının işlerine olan yansımalarını değerlendiren Aktın, “Pandemi süreci işlerimizi ciddi olarak etkiledi. Bu dönemde internet aracılığı ile işlerime devam ettim. İnsanların özellikle dijital ortamda alışveriş yaparken el emeği üretenlerden alışveriş yapması bizim ayakta kalmamızı sağlar” ifadesini kullandı.
“ELE AVUCA SIĞMAYAN BİR ÇOCUKLUK”
İçinde yıllarca nadasa yatan yaratıcılığının kaynağını arayan ve ‘çocukluğumda çöp adam dahi çizemezdim’ diyen Ayla Aktın çocukluğunu İstanbul- Ankara arası geçen serüvenini kendi ağzından şöyle aktarıyor:
“1971 Tekirdağ Çorlu doğumluyum. Aslen Karadenizliyim. Babamın asker olması sebebiyle o dönem Türkiye’nin çeşitli yerlerini gezdik, çocukluk çağlarım Bayburt ve Trabzon’da geçti. İlkokulu Trabzon’da bitirdim. Ele avuca sığmayan bir çocukluk. Oldukça hareketliymişim... İki abim var biri rahmetli oldu onunla yüreğimin yarısını toprağa gömdüm.. Şu anki hayatımdaki birçok şeyin şekillenmesine sebeptir. 1980 yılında babamın görevi sebebiyle Ankara ‘ya taşındık. Lise dönemlerinde de çok hareketli ve yerinde duramayan hiperaktif bir genç kızdım .Sürekli okulu toplayıp futbol maçlarına giderdim..O dönemlerde Halk oyunlarıyla başladı sanırım sanatın içine girmem. Hayatında eline iğne iplik almamış çöp adam bile çizemeyen biriydim. Zaman su gibi akıp geçti evlendikten sonra radikal bir kararla İstanbul’a taşındık. Büyük bir metropol kimseyi tanımıyorsun. Eşim işi dolayısıyla sürekli seyahat halinde olduğundan evde boş zamanlarımı geçirmek için ufak tefek dikişler dikerek başladım. 1991 yılında büyük kızım dünyaya geldi Ceren onunla büyüdüm aslında ..Özel sektörde çeşitli firmalarla çalıştım kızım ilkokul üçüncü sınıfta eve geldiğimde annemi evde görmek istiyorum dediğinde çalışma hayatım sonlandı. Şunu ifade etmem gerekiyor ki her iki kızım da benim en büyük destekçim, hayallerimi gerçek kılmada çocuklarımın ve eşimin desteği yadsınamaz’’
“ELİNE İĞNE İPLİK ALMAMIŞ BİRİ OLARAK ARTIK EL EMEĞİ ÜRÜNLER ÜRETİYORDUM”
“Çeşitli kurslara katıldım ve evde bir şeyler üretmeye başladım .İstanbul ‘da çeşitli dernek ve sivil toplum kuruluşlarında görev aldım bu süreçte evde takı yapmaya başladım.. Önce kendim takmaya daha sonra hediye etmeye başladım ve sonrasında satış serüvenim başladı ve arkadaşlarımın desteği ile 2005 yılında kendi işimi kurdum. 2008 yılında kızımın rahatsızlığı sebebiyle atölyemi kapatmak zorunda kaldım tabi üretmeyi bıraktım mı hayır. Büyük kızım çocuk gelişimi mezunu olduğu için evde onun öğrenim döneminden kalma birçok malzeme vardı. Özellikle keçelerle kendime şallar yapmaya başladım.. İstanbul’da bir mağazaya satış yaparak evden işimi yürüttüm.. Eline iğne iplik almamış çöp adam bile çizmesini bilmeyen ben artık dikiş dikiyor çizim yapıyor ve el emeği ürünler üretiyordum.2016 yılında babamı kaybettikten sonra yine radikal bir kararla Ankara ‘ya geri döndük.
“BAŞKENT, SAKİN HUZUR DOLU BİR ŞEHİR”
Konuşmasında İstanbul’u çok özlediğini fakat Başkent Ankara’nın da kendisinde ayrı bir yere sahip olduğunu aktaran Aktın:
“İstanbul’u çok özlüyorum İstanbul ayrı bir keyif .Sabah sahilde yürüyüşe çıkıp Bostancı iskelesinden 8 vapuruna binip Adaya geçip simit çay yapıp 10 vapuru ile dönüp evine gelmek müthiş bir duygu. Ankara ‘ya döndüğümüzde ciddi sıkıntılar çektim sanki yıllar önce bıraktığım Ankara değildi. Ama Ankara ‘yı da oldukça seviyorum.. Sakin huzur dolu ,trafik sorunu yok .Bir günde bütün işlerini halledip sonrasında arkadaşlarınla kahve içmeye bile vakit bulabiliyorsun. Ankara’ya döndükten sonra 2016 yılında rahatsızlığım sebebiyle ciddi 2 operasyon geçirdim.. Benim için oldukça zor ve yıpratıcı günlerdi. .Evde kalarak geçen 2 yılın ardından Milli Eğitim ve Belediyelerin kurslarına katıldım. Ahşap boyama, çini, el sanatları zaten alaylıydım işi biliyorum biraz da eğitim katmış olduk içine .Üretmeye devam ettim ve Ankara ‘da Aylaartcraft doğmuş oldu. Çeşitli organizasyonlara katılarak ürettiklerimi kazanca dönüştürmeye başladım. Özellikle eğitmenim Tuğba hanımın çok desteğini gördüm. Festivaller ve organizasyonlarda kurumsal işler almaya başladım. Kızlarımın manevi desteğiyle işimi daha çok sevmeye başladım..
“DÜNYA PANDEMİ SÜRECİNDE KABUK DEĞİŞTİRİYOR”
Pandemi sürecinin her alanda olduğu gibi kendi işlerini de olumsuz etkilediğini kaydeden Aktın,” Bu dönemde internet aracılığı ile işlerime devam ettim 2 ayrı firmam var beton saksılar Sukulentlerce ve ahşap dekorasyon Aylaartcraft.. Dünya pandemi sürecinde kabuk değiştiriyor. Bizlerin yani el emeğiyle uğraşan insanların işleri oldukça zor .Artık her şey dijital ortamda ve büyük firmalarla rekabet çok zor.. Bu dönemde insanların dijital ortamda alışveriş yaparken el emeği üretenlerden alışveriş yapması bizim ayakta kalmamızı sağlar. .Bizim işimizde reklam çok önemli fakat küçük işletmeler için çok büyük maliyet. Bu anlamda en büyük sıkıntımız maalesef reklam maliyetleri” şeklinde konuştu.
“İNSAN ÜRETMELİ, ÜRETTİKÇE ZEVK ALIP HAYATA TUTUNMALI”
Son olarak gazetemiz okurlarına seslenen Aktın, şu ifadelere yer verdi: “Ailemin desteği ile işimi sürdürmeye onu yaşatmaya, geliştirmeye çalışıyorum .. En önemlisi hayallerimin peşinden koşuyorum en büyük hayalim işimi belli bir akışa oturtup kızlarıma anneden kalan bir miras bırakmak.. Hayal etmek başarmanın yarısı çöp adam bile çizemeyen ben şimdi atölye sahibiyim. Bazı internet satış sitelerinde de mağazalarım var Aylaartcraft ve sukulentlerce olarak . Merak edenler, yaptığım el emeği ürünlere internetten göz atabilirler. Lafın kısası; her insanın uğraşacağı bir sanat dalı olmalı ,hobisi olmalı üretmeli ürettikçe zevk alıp hayata tutunmalı ve yaşamın karmaşasından uzaklaşmalı..
(Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)