Editör: TE Bilisim
Mustafa Kemal’in Sivas’tan Kayseri yoluyla Ankara’ya gelişi olan 27 Aralık 1919’dan itibaren Türkiye Devleti’nin idare merkezi Ankara’ydı. Ancak resmi olarak başkent ilan edilmesi ise hiç de kolay olmadı. Başkentin Ankara mı, başka bir il mi yoksa yeniden İstanbul mu olacağı hususu birkaç yıl Meclis’te, basında ve sokakta yoğun tartışıldı.
Ankara’nın hükümet merkezi olup olmaması Cumhuriyet aydınlarının da ana konusuydu. Bu mesele 1923’te zaferin hemen ardından uzun bir yurt gezisine çıkan Mustafa Kemal’e de soruldu. Gazi Paşa, İzmit Kasrı’nda İstanbul gazetecileriyle sohbette Ankara’nın neden başkent olması gerektiği ile ilgili şu bilgileri aktardı:
“Ankara emin olun çok lâtif bir yerdir. Ufukları geniştir. Onun için çalışmaya, her taraftan daha çok yakışır. Dolayısıyla bütün gözlerinizi oraya dikiniz. Hükümet merkezi neresi olmalıdır? Bendenizce iki açıdan tetkikat yapmak icap eder. Birisi, her türlü taarruz ve tecavüze karşı yerinden kıpırdamayarak, gücünü koruyacak ve rahat edebilecek bir yer olmalı. Bu itibarla elbette memleketin merkezini araştırmak lâzım. Yoksa bir geminin topundan telaşa düşecek bir yerde hükümet merkezi olamaz.
İkincisi, hükümet merkezi öyle bir yerde olmalıdır ki hükümet dikkatini memleketin bütün çevresine eşit şekilde yöneltebilsin. Eğer memleketin bir köşesine çekilirsek o halde onarılmamış ve bizden uzak olan yerleri unutabiliriz. Bilirsiniz ki Anadolu bugün doğudan batıya, kuzeyden güneye kadar istisnasız her noktası bir harabe halindedir. Baykuş yuvası halindedir. Yani kasaba, şehir denecek hiçbir yeri yoktur. Ne için böyledir? Bunun için birçok sebep vardır. Fakat o sebepten birisi de hükümet merkezinin İstanbul’da olmasıdır.
İstanbul, tabiî gayet lâtiftir, geniş bir yerdir. Memleketimizin en gelişmiş ve uygar bir kısmıdır ve orada oturmakla bu imarı kazanmıştır. Fakat bu medeniyet ve bu genişlik içinde bütün dikkatimiz, bütün varlığımız meczup kalmıştır. Asıl gerçek kaynaklardan ve doğal dikkatten uzak kalmıştır. Onunla uğraşamamışızdır, yalnız oradan almışızdır. Bu memlekette çalışmak isteyenler ve bu memleketi idare etmek isteyenler memleketin içine girmeli ve bu zavallı milletle aynı koşulları yaşamalı ki ne yapmak lâzım geleceğini ciddî surette hissedebilsin.
Bir insan Ankara’da başka türlü düşünür, İzmir’de, İstanbul’da başka türlü düşünür, Paris’te büsbütün başka türlü düşünür. Dolayısıyla onun için hükümet merkezinin Anadolu’da olması lâzım gelir. Orada çalışmak lâzımdır. Hakikaten Anadolu’nun ortasından başka bir yer düşünmek istersek genişliği ve bayındırlığı ve güzelliği itibarıyla hatıra gelebilecek yerlerden birincisi İstanbul, ikincisi Bursa, üçüncüsü İzmir’dir.
Şimdi efendim, İstanbul birçok görüş açılarından hükümet merkezi olamaz ve bu yetkiyi kaybetmiştir. Bursa dahi içte olmakla beraber emin değildir. Yine sahilin topçu ateşi altındadır. Bir düşman donanması, Bursa’yı bombardıman edebilir. İzmir de aynı sebepten dolayı hükümet merkezi olamaz.
Anadolu’nun ortasında merkez olacak bir şehir ancak Ankara, Kayseri, Sivas üçgeni içinde bir noktada olmak lâzım gelir. Fakat böyle bir noktada yeni bir şehir yapıp o şehrin bütün memleketle bağlanmasını temin etmek biraz güçtür. Bu üçgenin bir başında bulunan Ankara, Türkiye’nin pekâlâ merkezi olabilir ve olaylar da orasını merkez yaptı ve bereketli bir merkez yaptı. Dolayısıyla Ankara’ya karşı nankörlük etmek câiz değildir.
İstanbul birçok açıdan yine kıymetini, şerefini saklı tutacaktır ve Ankara’da oturmak ve çalışmakla beraber hepimiz oradan yararlanacağız. Fakat sürekli oraya gitmek isteyenler gidebilirler, oturabilirler fakat memleket için lüzumu kadar çalışamazlar ve zât-ı âlileri gibi aydınlar ve millete doğru yolu göstermek için çalışan ve bunu şiar edinen kişilerin tümü doğrudan doğruya Ankara’ya gelsin ve bu arzuyu kendisinde duysun! Yani merkez neresi olacaktır? İstanbul’un merkez olabileceğini düşünmek akla gelir mi? Merkez İstanbul’da olmadıktan sonra Eskişehir mi olsun? Varsın Ankara olsun.”
İsmet Paşa, Mustafa Kemal Atatürk’ün bu konuşmasından bir süre sonra 9 Ekim 1923’te Meclis’e tek maddelik bir kanun teklifi sundu. Altında on dört kadar daha mebusun imzası olan bu kanun teklifi, 13 Teşrinievvel [Ekim] 1923 tarihinde uzun müzakere ve münakaşalardan sonra büyük çoğunlukla kabul edildi.
97 yıl önce kabul edilen bu kanun maddesi şuydu: "Türkiye Devleti’nin idare merkezi, Ankara şehridir."
Yorumlar