Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK), 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde düzenlediği konferans ile insan haklarının önemine dikkat çekti. Konferansa TİHEK Başkanı Süleyman Arslan, Ankara Valisi Şahin ve birçok insan hakları gönüllüsü katıldı. Düzenlenen konferansın açılış konuşmasını yapan Arslan, insan hakları sürecinin bütün medeniyetlerden izler ve katkılar taşıdığını söyledi. Bu sürecin ortaya çıkmasından tek bir kültürün etkisinden bahsetmenin mümkün olmadığını söyleyen Arslan, “İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi zaman, mekân, din, dil, ırk, etnik köken fark etmeksizin tüm insanlığın ortak ülküsüdür. Bu nedenledir ki insan hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi ulusal bir konu olmanın ötesine geçerek uluslararası toplumun da en önemli gündem maddesi haline gelmiştir” dedi. “İNSAN HAKLARI KAVRAMI SÜREKLİ BİR GELİŞİM GÖSTERMİŞTİR” Konuşmasına Ulucanlar Cezaevi’nin tarihsel gelişiminden bahsederek başlayan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Arslan, insanın hak, adalet, özgürlük, eşitlik ve vicdan arayışının insanlık tarihi kadar eski olduğunu belirterek, “Çünkü bu insani ve ahlaki kavramlar, ilk insan topluluklarıyla olagelmiştir. İnsan hakları olgusu, değerini tam da bu noktada kazanmaktadır. İnsan hakları, başkaca bir düzenlemeye, kabule, onaya gerek olmaksızın kişinin sadece insan olması hasebiyle sahip olduğu hakları ifade etmektedir. Bu nedenledir ki merkezine insanı alan, insan onurunu ve değerini koruma gayesi taşıyan insan haklarının ihlali, insanlığın ve ahlaki değerlerin de reddidir. Demokratik ve hukuk devletinin yükselen değerlerinden biri olarak kabul edilen insan hakları düşüncesi bugünkü önemine kavuşana dek dünyamız pek çok zorluğa, acıya ve sefalete sahne olmuş; tarih pek çok insan hakkı ihlaline tanıklık etmiştir. İnsan hak ve özgürlüklerine yönelik sınırlandırıcı ya da ortadan kaldırıcı tehdit ve tehlikeler sosyal hareketlenmelere neden olmuş, insan hakları kavramı sürekli bir gelişim göstermiştir” şeklinde konuştu. “İNSAN HAKLARI SÜRECİ BÜTÜN MEDENİYETLERDEN İZLER TAŞIR” İnsan hakları düşüncesinin ortaya çıkışı ve gelişmesi sürecinde tek bir kültürün etkisinden bahsetmenin mümkün olmadığını söyleyen Arslan, “Bu süreç; tüm medeniyetlerden izler ve katkılar taşıyan, insan haklarının bugünkü anlamını tarih akışı içinde tüm dünyada yaşanan gelişmelerle kazandığı bir süreçtir. İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi ise zaman, mekân, din, dil, ırk, etnik köken fark etmeksizin tüm insanlığın ortak ülküsüdür. Bu nedenledir ki insan hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi ulusal bir konu olmanın ötesine geçerek uluslararası toplumun da en önemli gündem maddesi haline gelmiştir. 20. Yüzyıl, uluslararası arenada bu alana yönelik evrensel somut adımların atılmaya başlandığı bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır” ifadelerini kullandı. TİHEK Başkanı Süleyman Arslan “YEREL YAPILANMALAR BÜYÜK ÖNEM TAŞIMAKTADIR” ‘Ülkemizde 1990’lı yıllarda başlayan kurumsallaşma süreci, yasama organı bünyesinde komisyonların veya yürütmeye bağlı birimlerin oluşturulmasıyla başlamıştır’ diyen Arslan konuşmasına şu şekilde devam etti: “ Yürütme organı içerisinde yer alan birimlerden bazıları doğrudan Başbakanlığa, bazıları ise bakanlıklara bağlı olarak kurulmuştur. Başbakanlığa bağlı birimlerden bazıları hükümete insan hakları konularından danışmanlık yapmak üzere oluşturulmuşken, bazı birimler de insan haklarını incelemekle görevlendirilmişlerdir. Halen faaliyetlerine devam eden il ve ilçe insan hakları kurulları vasıtayla insan hakları alanında bilinç oluşturulmasına ve başvuru kutuları ile yerel başvuru mekanizması sisteminin yerleştirilmesine öncülük edilmiştir. Ardından ulusal insan hakları kurumlarının sahip olmaları gereken niteliklere dair Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Paris İlkeleri doğrultusunda bir revizyona gidilerek 2012 yılında Türkiye İnsan Hakları Kurumu kurulmuş; 20 Nisan 2016 tarihinde ise bu kurum da mülga edilerek 6701 sayılı Kanunla Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu oluşturulmuştur. TİHEK’in bu geniş görev alanlarında faaliyetlerini icra ederken yerel yapılanmalar büyük önem taşımaktadır. Bu yapıların başında ise kuşkusuz il ve ilçe insan hakları kurulları gelmektedir. Bilindiği üzere, TİHEK Kuruluş Kanununun geçici maddelerinden biri de bu yapılara ilişkindir. Kanunumuzda Cumhurbaşkanlığı tarafından yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar il ve ilçe insan hakları kurullarının faaliyetine devam edeceği hükme bağlanmıştır. Söz konusu yeni düzenlemeye ilişkin çalışmaların ivedilikle tamamlanmasını umuyoruz.” ŞAHİN: “DÜNYA HER GEÇEN GÜN BİRAZ DAHA İYİYE GİTME NOKTASINDA İLERLİYOR” İnsanlar, insanlık tarihinden beri hep insanca yaşamayı ve hür yaşamayı hedef edindiğini ifade eden Ankara Valisi Vasip Şahin, “Dünyaya kafa yoran herkes; bilim adamları, kültür insanları, din adamları ve temsilciler, insan haklarının yok edilmesine karşı büyük mücadeleler vermişler ve bunun karşılığında çoğu zaman ağır bedeller ödemişlerdir. Dünya her geçen gün biraz daha iyiye gitme noktasında ilerliyor. Bizim medeniyetimiz insanı merkeze alır. Sadece Müslüman olanı değil, bütün insanlığı özne alan bir medeniyettir. Bizim medeniyetimiz bu anlayışla hareket ettiğinden dolayı, tarihimizde bizi mahcup edecek ne bir katliam ne büyük bir insan hakkı ihlalli ne de emperyal davranışlar mevcut değil. Bunu Selçuklularda, Osmanlılarda ya da diğer İslam devletlerinin hükümlerine aldığı coğrafyalarda rahatlıkla görebiliriz. Bugün Anadolu’da çok farklı kültürlerin gelişmesini de buna rahatlıkla örnek olarak gösterebiliriz. Çünkü biz insana insan olduğu için yaklaşmışız” diye konuştu. “DAHA BÜYÜK HEDEFLERE ULAŞMAK EN BÜYÜK ARZUMUZDUR” Şahin şunları söyledi: “Biz medeniyetimizin bize verdiği emanet, görev ve sorumlulukla gereği hareket etmeliyiz. Biz bu görev bilinci ile hareket ettiğimiz sürece çözüme kavuşturamayacağımız hiçbir sorun kalmayacaktır. Bugün geldiğimiz nokta itibariyle yasal veya anayasal baz da çok ciddi değişiklikler yaptık, çok ciddi ilerlemeler sağladık. Hukuk anlamında, siyasi anlamında ve sosyal anlamında da olsa Türkiye her bakımdan kabuk değiştirdi. Bu konuda daha büyük hedeflere ulaşmak en büyük arzumuzdur. Buna ulaşmak için elimizden gelen azami gayreti de sarf etmek gerekir. Ankara’da görev tanımı yapılana kadar arkadaşlarımız boş durmadan çalışmalarına devam ediyorlar. Kurumlarımız 2011 yılından bugüne kadar 900 civarında başvurunun tamamını neticelendirmiş, tamamlamışlar. Buradan vatandaşlarımıza da çağrımızdır; bir insan hakkı ihlali ile karşılaştıklarında bize bildirsinler. Kültürümüz ve görevimiz gereği bu konuya duyarsız kalmamız zaten mümkün değil. “ (Kadir GÜRHAN)