Yaşam bazen insanoğluna güzel kapılar açabiliyor. İşin tuhaf tarafı biz bazen bizim için açılan bu kapıların kıymetini bilmeyebiliyoruz. Bazen de bencilce davranabiliyoruz. Veyahut bir iyilik yaptıysak bunu gösteriş amaçlı yapabiliyoruz. Halbuki yapılan iyilik söylenmez, sürekli ondan bahsedilmez, anlatarak iyi insan olduğu kanıtlanmaz.
Kişi iyi bir insan olduğunu kanıtlamak için şov yaparak değil de eylemleriyle anlatır. Çünkü sözden ziyade önemli olan eylemdir. Fakat insanoğlu yapısı gereği bencil olduğu gibi gösteriş için yaşamayı da seviyor. Şu hikâyeye bir göz atalım:
Dünya hayatında hep kötülük işleyen bir adamı ölünce cehennem kapısında bir melek karşıladı.
Melek adama şöyle seslendi:
“Hayatta iken tek bir gün bile birisine iyilik yaptıysan buraya girmeyeceksin.”
Günahkar adam uzun süre düşündükten sonra, bir keresinde ormanda gördüğü örümceği hatırladı. Balta girmemiş ormanda yürürken önüne bir örümcek ağı çıkmıştı.
Adam ağı bozmamak ve örümceği ezmemek için o gün yolunu değiştirmişti.
Heyecan içinde o günü meleğe anlattı.
Melek adama gülümsedi ve ardından elini şaklattı. Gökten bir örümcek ağı inmişti. Adam bu ağa tutunarak cennete girebilecekti.
Adam neşe içinde ağa tırmanırken cehennemden bazıları da bu ağa tutunarak cennete gitmeye çalıştılar.
Ama adam ağın o kadar çok insanı taşımayacağından korkarak onları itmeye başladı.
Tam o sırada ağ gerçekten koptu ve diğerleri ile birlikte adam da cehenneme düştü.
“Yazık” dedi melek. “Bencilliğin, hayatında işlediğin tek iyiliği de kötülüğe dönüştürdü.
O insanlara şefkat gösterebilseydin eğer, ağın herkesi taşıyabileceğini de görecektin.”
Görüldüğü üzere yaşamın örümcek ağını ören insanın kendisi değildir. O, bu ağda sadece bir teldir ve bu ağa yaptığı katkıyı aslında kendi yaşamına yapmakta… O yüzden gösterişten uzak bir hayat sürmeye bakmalı…