Özel Haber: Türkan Çatal Yıldız
Günümüzde İstiklal Mahallesi’nde yer alan ve 1800’lü yıllarda Yahudi Mahallesi olarak bilinen bölgedeki tarihi evler yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Yahudi Mahallesi’nin tarihi, mimari yapısı ve günümüzdeki durumuna ilişkin konuştuğumuz Sanat Tarihçi Muzaffer Karaaslan, mahallenin Ankara için kültürel miras olduğunu ifade ederek mahalledeki evlerin bakımsızlıktan yıkılmasının an meselesi olduğunu belirtti. Ankara’nın ortasında yer alan Yahudi Mahallesi’nin bir an önce restore edilmesi gerektiğine dikkat çeken Karaaslan, “Yahudi Mahallesi’nin aslında geç Osmanlı ve erken cumhuriyet mahallesi olduğunu ve mahallede her dönemin özelliklerini, mimari ve sanat anlayışını görebileceğimiz bir mahalle olduğunu bilerek korumalıyız” dedi.
Tarihi evleri ile meraklılarına hayranlık uyandıran Ankara’nın Yahudi Mahallesi’ne ilişkin konuşan Karaaslan, “Yahudi Mahallesi denilince bağımsız bir bölge olarak değerlendiriliyor. Fakat mimari anlamda incelediğimiz zaman Ankara’da hatta Osmanlı coğrafyasında sık sık karşılaştığımız bir plana sahip bölge. Mahalle bu anlamda Ankara’nın özgün mimarisine yani geleneksel konut yapısına ilişkin bilgiler de veriyor. Bundan dolayı mahalledeki yapıları korurken esasında Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet yapılarını da koruyacağımızı bilerek hareket etmek gerekiyor” dedi.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Sanat Tarihçiyim, şu an Hacettepe Üniversitesi’nde Sanat Tarihi Anabilim Dalında doktora çalışmalarıma devam ediyorum. Çalışma alanım Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet döneminin sanatı üzerine. Uzun yıllar Ankara’da yaşamış olmanın etkisiyle Ankara’nın kültürel mirası üzerine de özel olarak çalışmalar yapıyorum. Bu çalışma alanlarından birisi de Yahudi Mahallesi.
Yahudi Mahallesi ile ilgili tarihsel bilgi verebilir misiniz?
Kaynaklardan aldığımız bilgilere göre Yahudilerin Ankara’daki varlıkları Roma dönemine kadar uzamaktadır. Osmanlı tarihi içerisinde baktığımız zaman da Ankara’nın 1354 yılında fethedildiği dönemde de bir Yahudi cemaatinin olduğu yine kaynaklarda geçiyor. Seyahatnamelere baktığımız zaman 17. yüzyılda yaşamış Evliya Çelebi bile gözle görülebilir derecede kentteki Yahudilerden bahsediyor. 18 ve 19. yüzyıldaki seyyahlar da Ankara’daki nüfus ile ilgili bilgi verirken Yahudilerden söz ediyor. Anlıyoruz ki Ankara’da Yahudi cemaati var, sosyal hayatın içindeler ve her zaman bu kentle bağ içerisindeler.
“CUMHURİYET SONRASINDA İSTİKLAL MAHALLESİ ADINI ALIYOR”
Ne zaman İstiklal Mahallesi oldu?
Yahudi Mahallesine biraz daha tarihsel baktığımız zaman 1830 yılında Osmanlı Devleti’nde geniş çaplı bir nüfus sayımı yapılıyor. Bunlar erkeklerin daha çok sayıldığı, sayılan kişilerin de işlerinin ve dinlerinin neler olduğu üzerine bir sayım. 1830 yılında yapılan sayım sonucunda ise Yahudiler’in, Öksüzce Mahallesi ve Hoca Hindi (Hacendi) Mahallesi’nde yaşadıkları göze çarpıyor. Günümüzde Yahudi Mahallesi olarak bilinen yer Altındağ İlçesi sınırlarındadır. Mahalle, Denizciler Caddesi, Anafartalar Caddesi ve Talat Paşa Bulvarı’nın arasında yer alıyor. Mahalle çoğunlukla Hoca Hundi (Örtmeli) Mescidi’nden kaynaklı, Hoca Hundi, Hoca Hindi ve Hacendi isimleriyle biliniyor. Hatta bu mahalle Hoca Hindi-yi Müslim ve Hoca Hindi-yi Gayr-i Müslim Mahallesi olarak kayıtlarda ikiye ayrılır. Hoca Hindi-yi Gayr-i Müslim kısmında ise Yahudiler yaşıyor. Yani 1830’lu yıllarda şu anda halk arasında Yahudi Mahallesi olarak bilinen mahallenin Osmanlı kayıtlarında Hoca Hindi Mahallesi olarak geçtiğine tanık oluyoruz. Aslında Yahudi Mahallesi’nin resmiyette böyle bir tanımlaması yok, bu halk arasındaki bir tanımlama. Nedeni ise daha çok Yahudilerin orada yaşamalarıyla ilgili. Cumhuriyet sonrasında ise İstiklal Mahallesi adını alıyor.
O dönem şu anki İstiklal Mahallesi’nde yaşayan Yahudiler aktif bir yaşam sürüyorlar mı?
1830 yılında yapılan nüfus sayımında mesleklerden bahsediliyor. Baktığımızda bu verilere göre Yahudilerin o dönem camcı, pazarcı, hizmetli, çerçici olarak çalıştıklarını görüyoruz. Gayet sosyal hayatın içindeler. Zaten Yahudi Mahallesi Ankara için eğitim açısından da çok önemli çünkü biz mahallenin içerisinde Ravza-i Terakki yani Yahudi okulu açıldığını görüyoruz. Yine Yahudi Mahallesinin içerisinde bir kız okulunun da olduğunu biliyoruz. Özetle mahalle Osmanlı döneminde sadece erkekler için değil kız çocukları içinde bir okula sahip. Osmanlı dönemini düşünecek olursak bir mahallede iki okulun olması da çok önemli. Bu hem nüfusla hem de mahalledeki insanların istekleriyle doğru orantılı çünkü mahalle halkı okumaya çok istekli. Yayınlara baktığımız zaman bu okullarda sadece erkek öğretmenlerin değil kadın öğretmenlerin de varlığını görüyoruz. Eğitim olarak batılı bir müfredata sahipler. Bu da bize Ankara’da yaşayan Yahudilerin hem sosyal hem eğitim olarak dönemin kültürel ortamına ne kadar entegre olabildiklerini gösteriyor.
Osmanlı döneminde gayrimüslimlerin ekonomik olarak iyi durumda olduklarına dair bir algı var, Yahudi Mahallesi’nde yaşayanlar için de geçerli mi?
Gayrimüslimler çok zengindir tanımlaması aslında bir şehir efsanesi. Ticaretle ilgilenen gayrimüslimler çok dil bildikleri için ticareti daha etkili yaparlar. Ama her gayrimüslim çok zengindir tanımlaması doğru bir tanımlama olamaz çünkü Anadolu içerisinde çok fakir gayrimüslimler de var. Yahudi Mahallesine dönecek olursak cumhuriyet sonrasında mahallede geçimini sağlamak için evlerini pansiyona çeviren Yahudilerin olduğunu biliyoruz. Hatta Ankara romanında bile bu geçer. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Ankara’da otel olmadığı için Yahudi mahallesindeki evlerin bir şekilde milletvekillerine oda olarak kiralandığını, Kurtuluş Savaşı döneminde Avrupalı askerlerin yine mahalledeki evlerde kaldıklarını görüyoruz. Çok büyük zenginlikleri olsa evlerindeki odaları kiralamazlar. Ancak ticaretle ilgilenen varlıklı isimlerden de söz etmek mümkün.
“SAHİPSİZ BÖLGE DEĞİL, SAHİPSİZLEŞTİRİLMİŞ BİR BÖLGE”
Peki mahallede yaşayan Yahudiler nereye gittiler, evler neden boş olabilir?
Şehir, yıllar içerisinde değişiyor ve gelişiyor. İlk başta kentin içerisinde bir göç durumu söz konusu. Yeni kurulan mahallelere Yahudilerin taşındığını biliyoruz. Özellikle İstanbul’a gidiyorlar. Daha sonra ülke içerisinde bir göç meydana geliyor. Ardından 1948’de İsrail kuruluyor. İsrail’in kurulması Türkiye’deki Yahudilerin bir kısmının göç etmesine sebep oluyor. Göçler esnasında mülkiyetler el değiştiriyor. Oradaki her mülkiyetin bir tapusu var ve sahipsiz bir bölge değil orası; ama sahipsizleştirilmiş bir bölge. Belki de isminden kaynaklı bugünkü durumu yaşıyor.
Mahallenin mimarisine gelecek olursak neler demek istersiniz?
Yahudi Mahallesi’nde Osmanlı Devleti’nin geç dönemine ve erken cumhuriyet dönemine ait yapıları görmek mümkün. Bunlar çoğunlukla 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarına ait. Yahudi Mahallesi denilince esasında bağımsız bir bölge olarak değerlendiriliyor. Fakat mimari anlamda incelediğimiz zaman Ankara’da hatta Osmanlı coğrafyasında sık sık karşılaştığımız bir plana sahip bölge. Mahalle bu anlamda Ankara’nın özgün mimarisine yani geleneksel konut yapısına ilişkin bilgiler de veriyor. Bundan dolayı mahalledeki yapıları korurken esasında Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet yapılarını da koruyacağımızı bilerek hareket etmek gerekiyor. O bölge mimari tarihimizde yüzyıllardır takip edebildiğimiz bir plana ve malzemeye sahip. Kerpiç, tuğla, ahşap… Yani şu an Kale civarındaki bir ev nasılsa Yahudi Mahallesi’ndeki evler de öyle aslında.
Hayim Albukrek Evi ve Araf Evi o bölgede öne çıkan konaklardan. Osmanlının geç döneminin beğenisini takip edebiliyoruz, bu konakların dışındakiler Ankara evi diyebileceğimiz yapılar.
Üçgen alınlıklar sanat tarihinde her dönem karşımıza çıkan ögelerden ve Yahudi Mahallesi’nin mimarisinde de çok sık kullanılmış. Buradan hareketle özellikle Osmanlı’nın geç döneminde klasik döneme de öykünme söz konusu diyebiliriz. Bizler o detaylarda Osmanlının son döneminin beğenisini de takip edebiliyoruz. Yani yapılar sıradan yapılar değil ve dönemin mimari belgeleri.
Belgelere baktığımız zaman Ankara bezeme açısından bize çok güzel şeyler sunuyor. Özellikle Osmanlının son dönemindeki kalem işlerini Yahudi Mahallesinde de takip edebiliyoruz. Hayim Albukrek evinin girişinde kalem işleri var örneğin. Bu açıdan çok önemli. Müze envanterlerini kontrol ettiğimizde Yahudi Mahallesi’nden götürülen ve müze envanterine girmiş kalem işli pervazlar var. Buradan anlıyoruz ki mahalledeki yapılarda ciddi anlamda kalem işleri kullanılmış. Bunun dışında pencerelerde demir ustalarının işçiliklerine rastlamak mümkün. Şu an o demir işini yapacak usta yok Ankara’da. Bundan dolayı her bir noktası ayrı ayrı belgelenmeli ve ince ince restore edilmeli.
“BİLİMSEL VERİLERE DAYANAN PROJE YAPILMALI”
Mahalle neredeyse yok olmak üzere. Bölgede akademik çalışmalar yapan birisi olarak sizin önerileriniz neler? Ne yapılabilir mahalle için?
Yahudi Mahallesi ile ilgili birçok projeler var. Birçok bilim insanı ve bağımsız araştırmacı mahalleye önem veriyor ve mahallenin korunması gerektiğini söylüyor. Mahalle için yapılabilecek en iyi şey ise ciddi bir projelendirmenin yapılması. Bilimsel verilere dayanan, bilim insanlarının işin içinde olduğu, doğrudan mimarlık şirketlerinin vicdanına bırakılmadan mahallenin doğru bir proje ile ince ince restore edilmesi gerekiyor. Sadece bir yapıyı göstermelik restore etmek mahalleyi kurtarmaya yetmiyor. Tabi bunu yaparken büyük bütçelere ihtiyaç olduğunun da farkındayım ama inanıyorum ki bunu karşılayabilecek güce de sahibiz. Çünkü Yahudi Mahallesi Ankara’nın en önemli kültür alanlarından. Özgün halini koruyan ve bu tür özelliklere sahip bir mahalle Avrupa’da olsaydı çoktan korunmaya alınmıştı ve o kent turizmden para kazanmaya başlamıştı. Yahudi Mahallesi’nde her sene neredeyse bir ev yanıyor ve mahalle son haliyle yıkılmak üzere, aslında bir kültür yıkılmak üzere. Her yıl bir özgün eseri çıkan yangında kaybediyoruz. Mahallenin Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet mahallesi olduğunu ve her dönemin özelliklerini, mimari ve sanat anlayışını görebileceğimiz bir mahalle olduğunu bilerek korumalıyız. Mahalle, edebiyata yansımış bir mahalle de. Sadece 2, 3 katlı taş yığını değil.
Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?
Yahudi Mahallesi Ankara’nın önemli bir kültürel mirası. Bu denli özgün kalabilmiş, mimari dokusunu inceleyebileceğimiz Türkiye’de çok yer yok. Bu açıdan ayrıca korunması da lazım. Yahudi Mahallesi’nde müzeler, sanat galerileri, atölyeler açılabilir; insanların uğrak noktası haline getirilebilir. Ne kadar çok insan oraya giderse mahalle de o kadar korunacaktır. Kısacası iyi bir projeyle Yahudi Mahallesi’ni geleceğe taşımak gerekiyor, hem de en kısa sürede.