Haber: Türkan ÇATAL YILDIZ

Çiftçi sayısının her geçen yıl azaldığını ifade eden Tüm Üretici Köylü Sendikası Eğitim Örgütlenme Uzmanı Sedat Başkavak ile tarımsal üretimin Türkiye’deki durumunu konuştuk.  2017 yılında Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kaydolan çiftçi sayısının 2 milyon 100 bin olduğunu ifade eden Başkavak, “2020 yılında çiftçi sayısı 1 milyon 800 bine düştü, 2021 yılında da 300 bin daha düşeceği hesaplanıyor ve ÇKS’ye kayıtlı 1 milyon 500 bin çiftçinin olacağı tahmin ediliyor. Son 4 yılda ÇKS kaydını sildiren yani tarımdan kopan çiftçi sayısı 600 bin dolayında. Neredeyse yüzde 30 çiftçi tarımdan koparılmış” dedi. 

Tüm Üretici Köylü Sendikası Eğitim Örgütlenme Uzmanı Sedat Başkavak, “Önümüzdeki dönemde tarım ürünlerinde üretim düşecek ve açılan üretim açığını kapatmak için daha büyük bir ithalatla çözmeye çalışacağız. İthalatla bile sorunu çözemez hale geleceğiz. Çünkü ithalata paranın yetmemesi ve dünyanın da kendine göre önlemler alması gibi sorunlar çıkacak bu kez de karşımıza” dedi. 

Tüm Üretici Köylü Sendikası Eğitim Örgütlenme Uzmanı Sedat Başkavak

“ÜLKE ÇİFTÇİSİ BU DÖNEM BEKLEDİĞİ FİYATI BULAMADI”

Tüm Üretici Köylü Sendikası Eğitim Örgütlenme Uzmanı Sedat Başkavak 2021 yılının en önemli özelliklerinden birisinin çiftçinin ciddi bir kuraklıkla karşı karşıya kalması olduğunu ifade ederek, “Türkiye yılda ortalama 20 milyon ton buğday üretiyor. Ama bu yıl Amerika Tarım Bakanlığı’nın açıkladığı rakama göre 16 buçuk milyon ton, TÜİK’in açıkladığı rakama göre ise 17 milyon tonun üzerinde buğday üretiminin olacağı tespit edildi deniyor. Bu demek oluyor ki Türkiye bul yıl yaklaşık 3 milyon ton buğday ithal edilmek zorunda kalacak. Zaten yıllık 10 milyon ton buğday ithal eden bir ülkeydik, şimdi 14 milyon ton kadar buğday ithal edeceğiz. Çiftçiye verilmeyen destek buğday ithalatı ile başka ülkelerin ihracatçılarına verilmiş olacak. Çünkü köylünün elinden kilosu 2,25 liraya alınan buğdayın dünya piyasalarında tonu 350 dolar. Aradaki fiyat farkı ithalat yolu ile başka ülkelerin ihracat şirketlerine verilmiş oluyor” dedi. 

Başkavak sözlerine şöyle devam etti:

“Kuraklık karşısında çiftçilerin suya ulaşımını kolaylaştırmak, tarımda kullanılan suyu ucuzlatmak, tarımda kullanılan su için harcanan elektrikte KDV’yi düşürmek gibi uygulamaları hayata geçirmek yerine iş geçiştirilmiş oldu. Ülke çiftçisi bu dönem hem beklediği fiyatı bulamazken hem de kuraklık karşısında gerçek anlamda bir destek alamadı.” 

“2022 BÜTÇE GÖRÜŞMELERİNDE TARIM ÜRETİCİSİ İÇİN GEÇ KALINDI”

Şu an TBMM’de 2022 yılının bütçe görüşmelerinin yapıldığını ifade eden Başkavak, tarımsal üretimini teminat altına almak isteyen üretici için geç kalındığını belirtti. Başkavak sözlerini şöyle sürdürdü: “2022 yılının üretimi için şimdiden tarlasını eken köylüye verilecek destekler şu an belirleniyor. Oysa birçok köylü tarlasını ekti bile. 2020 yılı pandemi yılı olmuş ve kurak geçmiş bir yıldan bahsediyoruz. 2021 yılında da aynı şeyler yaşandı. 2022 yılında tarımsal üretimi teminat altına almak, üretici köylünün yaşamını kolaylaştırmak ve üreticinin tarımda kalmasını sağlamak üzere destekleri artırmak ve destekleri ulaştırmak gerekirken bu yılın tarım desteği diğer yıllarda da olduğu gibi öbür yıla aktarıldı. Köylü hangi ürüne ne kadar destek geleceğini bilmeden tarlasını sürmüş bile oldu. Yani gelecek yıl bu koşullarda ekim yapan köylü bu sene para eden ürüne yönelerek plansız bir üretime geçmiş oluyor. Diğer bir seçenek ise ne yaparsam yapayım zarar ediyorum diye düşünen üreticinin üretimden çekilmesine neden olunuyor.”

“Amonyağın hammaddesi doğalgaz olduğundan doğalgaz fiyatına bağlı olarak amonyak ve nitratlı gübrelerin fiyatı da tüm dünyada artmaya devam ediyor” ifadelerini kullanan Başkavak, “Gübre bugün bir önceki yıla göre yüzde 70 artış yaşadı. Yani gübre fiyatının bu kadar arttığı bir yerde gübre desteği 8 liradan 16 liraya çıkarıldığı zaman destek verilmiş olunmuyor. Gübre fiyatı kadar akaryakıt, mazot, tohumluk fiyatları da sürekli artış içerisinde fakat bütçe görüşmelerinde tarıma ayrılan destek ne yazık ki üretici köylüyü tarımsal üretime yönlendirecek ve tarımsal üretimi artıracak, köylünün de üretimde sağlanmasını sağlayacak bir destek değil” ifadelerini kullandı.

“2021’DE ÇKS’YE KAYITLI ÇİFTÇİNİN 1 MİLYON 500 BİN OLACAĞI TAHMİN EDİLİYOR”

2017 yılında Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kaydolan çiftçi sayısının 2 milyon 100 bin olduğuna dikkat çeken Başkavak çiftçi sayısında hızla bir azalış yaşandığını ifade etti. Başkavak sözlerini şöyle sürdürdü: “2020 yılında çiftçi sayısı 1 milyon 800 bine düştü ve 2021 yılında da 300 bin daha düşeceği hesaplanıyor ve ÇKS’ye kayıtlı 1 milyon 500 bin çiftçinin olacağı tahmin ediliyor. Son 4 yılda ÇKS kaydını sildiren yani tarımdan kopan çiftçi sayısı 600 bin dolayında. Neredeyse yüzde 30 çiftçi tarımdan koparılmış.”

2020 yılında pandemi başladığında marketlerde ilk boşaltılan rafların kuru gıda rafları olduğunu söyleyen Başkavak, “Olası bir korku, kaygı anında insanlar ilk önce kuru gıdaya yöneliyorlar. Yeteri kadar kuru gıda üretimi olmadığında insanları doyuracak gıda temini maalesef olmuyor. Tüm bunlar yaşanınca ise ithalata yönelerek nasıl üretildiği bilinmeyen ürünlerle baş başa kalınmış olunuyor. Örneğin deli dana hastalığı Türkiye’ye ithal edilen hayvanlarla birlikte ithal edildi” dedi. 

Köylünün tarlasına gübre atacağı zaman 2 kez düşündüğünü ifade eden Başkavak şunları söyledi: “Artan gübre fiyatları karşısında köylü ya gübre atmamayı ya da az gübre atmayı planlıyor. Topraklarımız da gübreye çok alıştığından gübre atılmadığında üretim düşüyor. Dolayısıyla biz artık gübresiz üretim yapamayan bir ülke haline geldik ve sürekli suni gübre kullanıyoruz. Bugün kuraklıkla yaşadığımız üretim düşüşünü önümüzdeki yıl da gübre fiyatlarındaki artış nedeniyle kullanılmayan gübreden dolayı yaşayacağız demektir. Özetle önümüzdeki dönemde tarım ürünlerinde üretim düşecek ve açılan üretim açığını kapatmak için daha büyük bir ithalatla çözmeye çalışacağız. İthalatla bile sorunu çözemez hale geleceğiz. Çünkü ithalata paranın yetmemesi ve dünyanın da kendine göre önlemler alması gibi sorunlar çıkacak bu kez de karşımıza. Dünyada birçok ülkede buğday ihracatı yavaşlatıldı ve bu da fiyatların daha fazla artmasına neden oldu. Örneğin Rusya bu ülkelerden biri oldu. Ayçiçek dolarla yarışır vaziyete geldi. Tüm bunlar bir araya getirildiği zaman önümüzdeki dönem hem üreticiler için zor bir dönem olacak hem de özellikle dar gelirli vatandaşlar için zor bir dönem olacak.”

“TARIMDAKİ GİRDİLER DÜŞMEDİĞİ SÜRECE GIDA FİYATLARI DÜŞMEYECEKTİR”

“300 doların üzerinde arpa, 350 doların üzerinde ise buğday ithalatı yapılıyor. Kurdaki her artış ise bu fiyatları otomatik olarak artırıyor. Bu aynı zamanda içerideki üretimi de baskılıyor, üretim azalıyor, çiftçi üretimden kopuyor; fakat dar gelirli insanlar da daha pahalıya gıda ürünlerini tüketmek zorunda kalıyor. Bu ise bir süre sonra kısır döngü haline geliyor. Bu kısır döngü kırılmadığı sürece önümüzdeki yıllarda ithalata ve aynı zamanda da artan gıda fiyatlarına mecbur kalınacağı anlamına gelmekte. Ne Tarım Kredi Kooperatifleri ne de zincir marketlere verilen para cezaları gıda fiyatlarını düşürmeye yetmeyecektir. Tarımdaki girdiler düşmediği ve tarımsal üretim desteklenmediği sürece gıda fiyatları düşmeyecektir.”

Tarımsal üretimin artık köylüler tarafından yapılan üretim şekli olmaktan çıkarılıp şirketlerin yaptığı bir üretim modeline geçilmek istendiğini söyleyen Başkavak, “Pek çok şirket tarıma girerken üretici köylü tarımdan kopuyor. Fakat şirketler karlı üretime girmek isterler, onlar için önemli olan 85 milyon insanın gıdasının karşılanması değil karlı olan ürünün üretilmesidir. Geçtiğimiz yıl BM dünyada tarım şirketleştikçe, geçimlik tarım üretimi yapan köylüler tarımdan koparıldıkça tarımsal üretimin de geleceğinin tehlikeye girdiğini, gıda üretimindeki tekelleşme arttıkça bunun da halkın yaşamına pahalılık olarak yansıdığını ifade etti.” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Editör: TE Bilisim