Yaşamımız bir süredir bazı şeyleri sorgulamamızı zorlayacak bir süreçten geçiyor. Bunun en önemli nedeni de pandeminin hayatımıza sirayet etmesi. Örneğin yaşamı, sevgiyi, ihaneti, kötülüğü, iyiliği, yaşamın kıymetini daha çok sorgular olduk. Özellikle yaşamanın ne kadar kıymetli olduğunu, sevdiklerimize sıkı sıkı sarılmayı öğrendik şu süreçte.
Sevgiden laf açılmışken gerçek sevgi görünmez ve kalpten olandır, özellikle şu süreçte en iyi öğrendiğimiz şey belki de bu oldu. Çıkarsız, saf, karşılık beklemeden verilen sevgi. Bu zamanda size bu denli bir sevgiyi verebilecek olan var mıdır? Ailenizden ve annelerinizden başka.
Tam da bu konuyla ilgili sizlerle bir hikaye paylaşmak isterim.
"Bebeğimi görmek istiyorum" dedi yeni anne. Kucağına sarmalanmış beyaz bir bohça verildi ve anne, bebeğinin yüzünü görmek için kundağı açtı ve şaşkınlıktan bir şey söyleyemez oldu. Anne ve bebeğini seyreden doktor hızlı bir şekilde arkasını döndü ve camdan dışarı bakmaya başladı. Bebeğin kulakları yoktu. Muayenelerde, bebeğin duyma ile ilgili bir problemin olmadığını sadece görünüşte bir kulak yoksunluğu olduğu ortaya çıkmıştı. Aradan uzun seneler geçti, çocuk büyüdü ve okula başladı. Bir gün okul dönüşü eve koşarak geldi ve kendisini annesinin kucağına attı. Ağlıyordu. Bu onun yaşadığı ilk büyük hayal kırıklığıydı, hıçkırarak "Bugün bir çocuk bana ucube dedi." Küçük çocuk bu tarz şeylerle büyüdü. Arkadaşları tarafından sevilen ve oldukça da başarılı bir öğrenciydi. Sınıf başkanı bile olabilirdi; eğer insanların arasına biraz olsun karışmış olabilseydi. Annesi, her zaman ona "Yaşıtlarının arasına karışmalısın" diyordu, ama aynı zamanda derin bir acıma ve şefkat hissediyordu.
Çocuğun babası, aile doktoru ile oğlunun bu problemi ile ilgili konuştu; "Hiçbir şey yapılamaz mı, doktor?" diye sordu. Doktor "Eğer bir çift kulak bulabilirsek, o zaman organ nakli yapabiliriz" dedi. Sonra genç bir adam için kulaklarını feda edecek birini aramaya başladılar. İki yıl aradan sonra bir gün babası "Hastaneye gidiyorsun oğlum, annen ve ben, sana kulaklarını verecek birini bulduk ancak unutma bu bir sır olacak" dedi.
Ameliyat çok başarılı geçti. Yeni görünümüyle de gencin psikolojisi de düzelmişti, okulda ve sosyal hayatında büyük basarlar elde etmişti. Daha sonra evlendi ve kaymakam oldu. Yıllar geçmişti, bir gün babasına gidip sordu: "Bilmek gerekiyor, bana bu kadar iyilik yapan kişi kim? Bense o kişi için hiçbir şey yapamadım." Bir şey yapabileceğini sanmıyorum" dedi babası, "Ama anlaşma kesin, su anda öğrenemezsin, daha değil."
Bu derin sır uzun seneler boyunca gizlendi. Lakin bir gün açığa çıkma vakti geldi. Hayatının en karanlık gününde, annesinin cenazesi basında babasıyla birlikte bekliyordu. Babası yavaşça annesinin basına doğru elini uzattı; ipek kahverengi saçlarını eliyle geriye doğru itti; annesinin kulakları yoktu. "Annen hiçbir zaman sacını kestirmek zorunda kalmadığı için çok mutlu oldu" diye kısık bir sesle konuştu babası "Ve hiç kimse, annenin daha az güzel olduğunu düşünmedi değil mi?"
Gerçek güzellik fiziksel görünüşte değildir, ancak kalptedir! Gerçek mutluluk, gördüğün şeyde değil, asil görünmeyen yerdedir. Gerçek sevgi, yapıldığı bilinen bir şey değil, yapıldığı halde kimsenin bilmediği şeydedir!"