Dedemin İnsanları

Abone Ol

"Dedemin İnsanları" filmi, 2011 yılında Çağan Irmak'ın yönettiği ve senaryosu da yine kendisine ait olan bir dram filmidir. Film, Türkiye'nin yakın dönemlerine ışık tutarak, Mübadele döneminde yaşanılanlara değiniyor. Çağan Irmak, bu filmde büyük ölçüde kendi ailesinin yaşadığı gerçek olaylardan da esinlenmiştir. Film, göç, aidiyet, kimlik ve geçmişin insanlara bıraktığı yaralara değinerek, aynı zamanda toplumsal olayların kişisel yaşamlarda ne denli etkili olduğunu göstermek istemiştir. Filmin kadrosunda; Çetin Tekindor, Hümeyra, Zafer Algöz, Yiğit Özşener, Gökçe Bahadır, Durukan Çelikkaya, Mert Fırat, Sacide Taşaner, Mehmet Ali Kaptanlar, Ushan Çakır ve Ezgi Mola gibi oyuncular rol almışlardır.

"Dedemin İnsanları"nın genel olarak işlemeye çalıştığı konu, Türk-Yunan nüfus mübadelesi ve bu mübadele sonucunda yaşanmış bir göç hikayesidir. Mehmet Bey, Girit'te doğmuş, ancak mübadele sonrasında ailesiyle birlikte Türkiye'ye göç etmek zorunda kalmıştır. Göçün filmde zoraki bir şekilde olması bir travma olarak işlenir. Mehmet Bey, hem kendisi hem de ailesi için bu travmayı atlatmaya çalışırken, aynı zamanda memleket hasreti de çeker. Filmin sonunda bu göç olgusunun bireylerin üzerindeki derin etkileri ve göçmenlerin yaşadığı kimlik sorunları izleyiciyi derinden etkileyerek yüreğine dokunmayı başarmıştır.

Mehmet Bey, çocuklarına ve torununa ailesinin Girit'teki yaşamlarını, dostluklarını ve vatanlarından kopma hikayelerini anlatır. Göç sorunlarının getirdiği zorluklar, evden ayrılmanın ve kimliklerinin yeni bir coğrafyada yeniden inşa edildiği travmalar film boyunca derin bir şekilde hissedilir. Ozan ise dedesinin anlattıklarını mahalledeki arkadaşlarına aktarılabilmekte zorlanır; Çünkü içinde barındığı toplumun milliyetçi söylemleri onu etkilemiştir. Dedesinin de göçmen olduğunu anlaması nedeniyle dışlanmaktan korkar ve bu durum onun kişisel gelişimi üzerinde derin etkiler bırakır.

Film ilerlerken Ozan'ın dedesi Mehmet Bey'in hem ailesi hem de yaşadıkları kasabaya nasıl derin izler bıraktığı gözler önüne serilir. Mehmet Bey'in hoşgörüsü, herkesi kucaklayan yapısı ve insan sevgisi, Ozan'ın bu kimliğinin bunalımını aşmasında en önemli rol oynar. Dede ve torun arasındaki bu içsel çatışma, izleyiciye duygusal bir yolculuk yaşatırken, aynı zamanda göç, vatan sevgisi ve kimlik arayışı üzerine de önemli sorular sormamızı sağlar. Yani Mehmet Bey geçmişte birçok acı ve travma yaşasa da insanları birleştiren ve ötekileştirmeyen tutumu, film boyunca izleyiciye bir umut kaynağı olur. Bu anlamda film, insani değerlerin, toplumsal önyargıların ve ötekileştirmenin karşısında ne kadar güçlü bir araç olduğunu gösteriyor.

Mehmet Bey'in göçmen olmasının Ozan'ın üzerinde ki yarattığı etki, filmin önemli noktalarından biridir. Ozan, dedesinin “gavur” olarak yaftalanmasından rahatsızlık duyar ve bu durum Ozan'ın kimlik konusunda içsel bir çatışma yaşamasına sebep olur. Toplumun dışlayıcı bakış açısı, Ozan'ın kendi kökleriyle barışmasını zorlaştırır. Ancak filmin işleyişinde kişiliğin sadece bir yerle veya milletle sınırlı olmadığını, insanın kendi içinde bulduğu aidiyetlikle daha ilintili olduğunu anlar.

Filmde, karakterler geçmişleriyle hesaplaşmak zorunda kalırlar. Mehmet Bey'in Girit'teki hatıraları, film boyunca sık sık geri dönüşlerle işlenir. Bu geri dönüşler, sadece bir bireyin değil, aynı zamanda bir toplumun geçmişiyle yüzleşme sürecini de sembolize eder niteliktedir. Geçmiş, her zaman hatırlanması gereken bir ağırlık olarak değil, yeni bir kimlik inşa etme yolunda bir adım olarak da ele alınmak istenmiştir.

Çağan Irmak, filmin görsel anlatımını da çok özenli bir şekilde işlemiştir. Filmde kullanılan doğa görüntüleri ve kasabanın atmosferi, hem nostaljik bir hava yaratmış hem de filmin duygusal yönünü zenginleştirmiştir. Zaman zaman kullanılan siyah-beyaz geri dönüşler, geçmiş ile şimdiki zaman arasındaki mesafeyi anlamlandırırken, izleyiciyi tarihin derinliklerine götürebilmiştir. 

Özetle film, Türkiye'nin geleneksel bir dönemini, bireysel hikayeler üzerinden anlatan, derin duygusal temaları barındıran bir yapımdır. Kimlik, göç ve geçmişle hesaplaşma gibi evrensel temaları işlerken, sıcak aile ilişkileri ve kuşaklar arası bağı vurgulayan film, Çağan Irmak'ın duygusal anlatım tarzının en başarılı örneklerinden biri olarak öne çıkıyor. Film, izleyiciyi sadece tarihi bir dönemle yüzleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda kişisel geçmişleriyle ve kimlikleriyle ilgili önemli soruları sormaya da teşvik ediyor. İzlemeyenlerin izlemesini mutlaka tavsiye ederim.