Yarın Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrıldığı gün. Onun en yakınındaki kişi ise çocukluk arkadaşı, sırdaşı, yaveri Salih Bozok’tur. Gelin, o kara günü, 81 yıl öncesini ondan dinleyelim: “Maddi manevi hiçbir kuvvet, hiçbir mucize artık onu kurtaramayacaktı. Saraya uykuda yürüyen adamlar gibi gelip gidiyordum. O günlere ait hiçbir hatıramı tespit etmeye başarılı olamadım. Birisi belki adımı sorsa cevap verecek halde değildim. Yalnız Atatürk’ ün öldüğü günü hiç unutamıyorum. Hekimler, büyük ölünün odasından çıktıkları zaman yüzüm kim bilir nasıl korkunç bir hal almış ki operatörü Mim Kemal Bey telaşlanarak, ‘Nereye gidiyorsun?’ diye sormak zorunda kaldı. ‘Hiç! Gidiyorum. İşim bitti artık’ dedim. Fakat M. Kemal Bey, bırakmadı. Kolumdan tutarak aşağıya kadar indirdi. Kalbim iki değirmen taşı arasına düşmüş bir buğday tanesi olsa, ancak bu kadar ezilirdi. Ne ağlayabiliyor ne konuşabiliyor ne de konuşulanları anlıyordum. Bir ara büsbütün kendimden geçmişim. Odadan deli gibi fırladım. ‘Nereye’ diye arkamdan koştular. ‘Şimdi geliyorum’ dedim. Fakat bundan sonrasını hiç ama hiç hatırlamıyorum. Gözümü açtığım zaman kendimi hastanede buldum. Evet, Salih Bozok kendisini hastanede bulmuştur. Çünkü Atatürk öldüğü an, odasına girmiş ve o büyük adamın ellerini öpmek suretiyle ona veda ettikten sonra aşağı kata inerek boş bulduğu Muhafız Kumandanı İsmail Hakkı Tekçe’nin odasına kendisini atmıştır. Birkaç saniye sonra odadan bir silah sesi işitenler, kapıyı açıp da içeri girdikleri zaman onu, kanlar içinde yerde bulmuşlardır. Tabancasından kalbine sıktığı bir kurşun onu yere yıkmıştı. Bir iki milimetrelik sapma ile kalp hedefini bulamayan bu mermi, bütün ciğerini boydan boya delip geçmiş, sırtında saplanıp kalmıştı. Fazla fazla kan kaybettiğini gören Op. Dr. M. Kemal Bey, onu derhal Şişli Sıhhat Yurdu’na kaldırıp ameliyata almak suretiyle hayatının kurtulması yardımcı olmuştur.” Salih Bozok’un sağlığı, Atatürk’ün vefatından sonra hiç düzelmedi. Sonunda yani 24 Nisan 1941’de, ‘Atatürk’e kavuştu.’