CHP grup toplantısı depremde yitirdiğimiz insanlar için 2 dakikalık saygı duruşuyla başladı. 21 Şubat 2023 tarihli CHP grup toplantısında, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarının satır başları şöyle: Her acıdan ders çıkarmak aslında insan olan herkesin temel görevlerindendir. Aynı acıları yaşamamak, önlem almak aklın gereğidir. Aklımızı kullanıp, bilimi kullanıp, doğruları görüp, acıları topluma yaşatmamak, her siyasetin temel görevidir. Yaşadığımız büyük felaketin yaralarını sarmaya çalışıyoruz. Çok fazla kaybımız var, çok büyük bir yara açıldı yüreğimizde. Milletimizin tekrar başı sağ olsun. Bugün burada yapacağım konuşma için uzun uzun düşündüm. Kelimeler kifayetsiz kalıyor. İnsan ne dese, nasıl dese bilemiyor. Büyük bir felaket yaşıyoruz. Haberi aldığımda önce herkes gibi dehşete düştüm. Sonra hemen depremin olduğu bölgeye gitmek aklıma geldi. Başkanlarımızı aradım, depremin olduğu bölgeye gittik, Hatay’a vardık. Gördüklerim nasıl anlatılır inanın bilmiyorum. Rüyada gibiydik, gördüğümüz gerçek olamayacak kadar korkunç ve kabustu. Ne gökyüzü maviydi ne de bulutlar vardı. Kadim şehirlerimizde ölümden başka bir şey yoktu. İnsan isimleri haykırılıyordu sokaklarda; evlat isimleri, kardeş isimleri, anne isimleri, baba isimleri. Herkes birbirinin adını söylemeye çalışıyordu. Gece indiğinde tümüyle tükenmiştik. Orada gece nasıl anlatılır? Buz gibi bir soğuk ve gerçek bir zifiri karanlık. Dinlenmek mümkün değil, uyumak mümkün değil. Gözlerimi kapatıyorum, o çocuklar, o isimler gitmiyor aklımdan. Halkımızı düşünüyorum, torunlarımı düşünüyorum, duygularım karmakarışık. Bu ülkede her şeyi bölüştüler, acılar hariç diye düşündüm, acıları kimse bölüşmeyecek mi diye sordum kendi kendime, vicdanıma sordum. Torunlarım “Dede en zor zamanlarda sen neredeydin, ne yapıyordun?” diye soracaklar. Onlara ne diyeceğim diye düşünmeye başladım, işte o an içimde bir şey koptu, anladım ki ben artık eski ben olamayacağım. O an itibariyle ben aynı Kemal değildim. Basın müşavirim Ömer’i aramaya koyuldum. Telefon hatları düşmüyor. Ömer gece kapıda, araçta olacağını söylemişti. O da zaten uyumuyordu. Haydi Ömer, halkımıza seslenmemiz lazım dedim. En zor zamanda nerede duracağımızı söylemem lazım. Gelecekte torunlarımın soracağı sorulara bu gece benim cevap vermem lazım dedim. Erdoğan ile siyaset üstü hizalanmayı reddediyorum dedim. Ne kendisiyle, ne sarayla ne de çetelerle hizalanacağım. Ne milleti için var olmayan bir devlet yapısıyla hizalanacağım. Milleti için, evlatları için varolmayan bir yapıyı asla yüceltmeyeceğim. Dayanışacaksam milletimle dayanışacağım dedim. Bu ülkenin 84 milyon canı var. Genci var, yaşlısı var, inançlısı inançsızı var, Sunnisi Alevisi var, Türkü Kürdü var. Dayanışacaksam onlarla dayanışacağım. Ne düşünüyorsam amasız, fakatsız, güzellemesiz söyledim. Ey halkım, sevgili halkım, yüreği yanan halkım. Sen daha iyi olmayı hak etmiyor musun? Halkına hep hüzün ören bir ülkede yaşamaya devam mı edeceğiz? Cumhuriyetimizin bir yüzyılı geçti, ikinci yüzyılımız daha iyi olmasın mı? Halkının derdine koşamayan bir devleti toplamaya, değiştirmeye, iyileştirmeye çalışmayacak mıyız? Bunun zamanı gelmedi mi sevgili halkım? Yazımızı öldürdüler ama artık bir baharı yaşatmayalım mı halkımıza? İkinci yüzyılda daha iyi bir şey istemeyecek miyiz? Net konuşmamız lazım. Gözyaşlarımızın gözlerimizi bulandırmasına izin vermeyelim. Bizim bir iktidarı değiştirmekten çok daha derin meselelerimiz var. İktidarı değiştireceğiz, orası kolay ama hepimiz biliyoruz ki değişim bir iktidarı değiştirmekten büyük olmalı. Çünkü zihniyeti değiştirmemiz lazım. Zihniyet değişmedikçe bu sorunla hep karşılaşacağız. Bu ülkeyi enkaz altında bırakan düşünce şeklini kökünden kurutmamız lazım. Değerlerimizi yeni baştan örmemiz lazım. Devlete yaklaşımımızı değiştirmemiz gerek. Beşli çeteler hazineyi soyuyor, imar affı çıkar diye kat çıkılıyor. Soygunculara susuluyor, ses çıkarılmıyor. Şehirler rant üzerine inşa ediliyor. Dükkân kiralayan birkaç metre kazanmak için kolonları kesiyor. Deprem oluyor komşu şehirlerde kiralar fırlıyor. Küçük büyük tüm fırsatçılara geçit veriliyor. Kendini akıllı sananlar devlete vergi takıyor, müşterisine kazık atıyor. İş insanları mali müşavirleriyle yasa boşluklarını kovalıyor. Kibir alkışlanıyor, hırsızlığa göz yumuluyor. Düzen aynen devam ediyor. İhanet, yalan ve menfaat. Bu nedir Allah aşkına? Bu nasıl bir düzendir? Biz ne yaptık kendimize? Nedir bu haram sevdası? Oturup düşünmemiz gerekmiyor mu? Sevgili halkım, elbette önce bu düzeni suçlayacağız çünkü bu düzeni onlar getirdi. Ama iğneyi biraz da kendimize batırmak zorundayız. Peki ya siyasiler. Siyasete giren kısa sürede ve anormal derecede zenginleşiyor. Sen de ben de görüyoruz. Siyasiler de oy kaybederiz diye imar aflarına el kaldırıyor. Velhasıl sevgili dostlarım, değişmemiz lazım. Sistemin, düzenin çalışma şeklini kökünden değiştirmemiz lazım. Devletin işleyişini değiştirmemiz, siyasetin yapılış şeklini değiştirmemiz lazım. Davranışlarımızı değiştirmemiz, davranışlarla değerlerimizi yakınlaştırmanın lazım. Özetle her şeyi aman her şeyi temelden değiştirmek zorundayız. Değişime tek adam rejiminden başlayacağız ama değişim burada durmayacak. Halkı ilgilendiren her alana sirayet edecek değişim. Depremler hep olacak ama devlet artık depremler karşısında aciz kalmayacak. Bu kâbus bir daha yaşanmayacak. Emin olun kayırma, suistimal, aç gözlülük bitecek. Bu coğrafyada yaşayan her birimiz elimizi taşın altına koyacağız. Önce inanacağız, işin kuralı budur. Birbirimize, ülkeyi değiştireceğimize, adaleti getireceğimize inanacağız. Daha iyisini hak ettiğimize inanacağız. Bu ülkeyi ilimle, düşünceyle, teknikle, liyakatle bu ülkeyi yeniden kuracağız. Kural koyacak, o kuralları asla çiğnetmeyeceğiz. Artık imar aflarını asla ağzımıza almayacağız. Plan yağacak, o planlara sadık kalacağız. Kurumlar inşaa edeceğiz. Helal olanı yasal olanla bir edeceğiz. Yarın çocuklarımız, torunlarımız sorduğunda da bu kâbusu biz bitirdik diyelim dostlarım.