Derbent Mahallesi'nde 15 yıl önce başlayan kentsel dönüşüm çileye dönüştü
Özel Haber: Kadir Gürhan Türkiye’nin en büyük kentsel dönüşüm çalışmasının yürütüldüğü Derbent Mahallesi’nde yaşayan vatandaşların mağduriyeti devam...
Özel Haber: Kadir Gürhan
Türkiye’nin en büyük kentsel dönüşüm çalışmasının yürütüldüğü Derbent Mahallesi’nde yaşayan vatandaşların mağduriyeti devam ediyor. Mağdur olan vatandaşlar, 15 yıldır süren kentsel dönüşüm projesinin bitmesini bekliyor. 28 bin olan mahallenin nüfusu, kentsel dönüşümün başlamasıyla birlikte 5 bine kadar indi. Kentsel dönüşüm ve azalan nüfus nedeniyle sosyal yaşam alanları yapılmayan mahallede vatandaşlar, temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor.
‘Muhtarın Gözünden’ haber serisinin bu haftaki konuğu olan Derbent Mahallesi Muhtarı Ekrem Yalçınkaya, Derbent Mahallesi’nde yaşanan kentsel dönüşüm projesinin plansız ve programsız başladığını belirtti. Evleri yıkılan esnafların ciddi zorluklar yaşadığını dile getiren Yalçınkaya, birçok esnafın bu yüzden sektör değiştirdiğini söyledi. Yalçınkaya, “Mahallemizde alışveriş merkezi, market ve bakkal bulunmamakta. Bu sebeple alışveriş yaparken insanlarımız ihtiyaçlarını ya dış semtlere giderek ya da büyük marketlerin sipariş yöntemlerini kullanarak gideriyorlar. Çevre düzenlenmesi konusunda ciddi sıkıntılarımız var, 15 senedir bekliyoruz ve umutluyuz” diye konuştu.
“YEREL YÖNETİMLER İDEOLOJİK OLMAMALI”
‘Yerel yönetimlerde ideolojik davranmak mantıksız geliyor’ diyen Yalçınkaya, son dönemlerde Mansur Yavaş ile bu davranış biçiminin çürütüldüğünü belirtti. Yalçınkaya, “Geçmişteki kutuplaştırmanın artık olmadığını düşünüyorum. İnsan okudukça gelişiyor, artık teknoloji çağındayız küçücük çocuklar bile ellerindeki cihazlarla bilgiye çok kolay ulaşabiliyorlar. Dünyanın her yerinden ülkemize karşı siyasi baskılar söz konusu, biraz boyun eğdiğimiz takdirde savaşsal baskı ile de karşılaşabiliriz. Bu millet kendisine, bayrağına, şerefine uzanan kuvvetler karşısında dakikalar içerisinde birlik olur. Kurtuluş savaşında, Çanakkale savaşında bunun örneklerini gördük ama 1960-1980 yıllarında maalesef çok ayrı düştük. Bugünlerde insanlarımız bu şekilde düşünmüyor” dedi.
“YEREL YÖNETİMLER ÇALIŞTIKÇA YAŞAM KALİTESİ ARTAR”
Yerel yönetimlerin tamamen hizmet odaklı olması gerektiğine vurgu yapan Yalçınkaya, “Yerel yönetimler insanın nefesi gibidir. Dışarı çıktığınız andan itibaren yerel yönetimle muhatapsınız. Örneğin; yollar çamur ise, otobüsünüz gelmiyor ise, yağmur yağıyor ve yaşam alanlarınıza su birikiyorsa, yerel yönetimler muhatabınız demektir. Ben böyle düşünüyorum; eğer insanın dışarıda yaşam kalitesi artacaksa bunun birinci faktörü yerel yönetimlerdir. Yerel yönetimler iyi çalıştığı anda insanın yaşam kalitesi artar. Yerel yönetimlerin başarısı insanın psikolojisini bile etkiliyor. Biz muhtarlar da gerek sosyal anlamda gerek çalışma anlamında ciddi etkeniz. Yapılan her işin başında biz varız, yapılmayan işleri de vatandaş bize iletiyor” şeklinde konuştu.
“SOSYAL YARDIMLAŞMA KONUSUNDA KÖPRÜ GÖREVİ GÖRÜYORUZ”
Yerel yönetimlerin önceliğinin sosyal yardımlaşma olduğuna dikkat çeken Yalçınkaya, “Türkiye bildiğiniz üzere ekonomik açıdan bir buhran içerisinde ve bu sebeple sosyal yardıma ihtiyacı olan çok insan var. Sosyal yardımlara ihtiyacı olan insanların takibini yapıyoruz. Yaşlı insanların, öğrencilerin takibini yapıyoruz, hatta yurtlarımız var. Öğrencilerin bu yurtlara ulaşmasını sağlıyoruz. Muhtarlar olarak sosyal yardımlaşmada bir köprü konumundayız. Belediyelerle halkın asfalt, yol, su ve elektrik gibi sorunlarını çözme yolunda işbirliği içerisindeyiz. Tabi ki bizim elimizde sihirli bir değnek yok. Belediyeler ne kadar başarılıysa biz de o kadar başarılıyız. Muhtar eğer inatçı ve takipçi ise başarılı olur. Benim vatandaştan aldığım güç sayesinde çözemeyeceğim iş yoktur. Ben Derbent Mahallesi muhtarı Ekrem Yalçınkaya olarak vatandaştan aldığım destek sayesinde çok güçlüyüm. Vatandaşlarımız bize güveniyorlar, bizde merhamet ve adalet duyguları içerisinde çalışarak vatandaşlarımıza faydalı olmayı amaçlıyoruz” ifadelerini kullandı.
Derbentte daha önce yaşanan doğalgaz sorununun sona erdiğini hatırlatan Yalçınkaya, “Şu an Türkiye’nin en büyük kentsel dönüşüm çalışması yapılan mahallelerinden biriyiz. 15 yıldır Kentsel dönüşüm mahallemizde sekteye uğradı ve bir türlü bitmedi” dedi.
“SOSYAL DONATILARIMIZ VE ÇEVRE DÜZENİMİZ YOK”
Derbent Mahallesi’nde alışveriş merkezi, market ve bakkal bulunmadığını kaydeden Yalçınkaya konuşmasına şu şekilde devam etti: “Bu sebeple alışveriş yaparken insanlarımız ihtiyaçlarını ya dış semtlere giderek ya da büyük marketlerin sipariş yöntemlerini kullanarak gideriyorlar. Son yaptığımız görüşmeler sonucunda kentsel dönüşümün bu hafta içinde başlanması bekleniyor. Çevre düzenlenmesi konusunda ciddi sıkıntılarımız var, 15 senedir bekliyoruz ve umutluyuz. Kentsel dönüşüm bizim için büyük bir problem. 2 bin 700 e yakın konut yapılacak, 28 bin nüfusu olan bir mahalle idik şu anda maalesef 5 bin nüfus sayısına düştük. 15 bin kişi kentsel dönüşümü bekliyor. Esnaf arkadaşlarımız evler yıkıldıktan sonra ciddi zorluklar yaşadı. Birçoğu başka sektörlere yönelmek zorunda kaldı. Kentsel dönüşüm projesi çok plansız ve programsız başladı. Aylık 46 trilyon kira yardımı yapılıyor. Yıkıp, yapıp, devretme sistemini uygulayamadılar. Birçok projemiz onaylanmıştı fakat kentsel dönüşüm durduktan sonra bu projelerimiz de otomatik olarak durdu. Geçmişi hayal ederek yaşıyoruz. Şu anda mahallemizde 2 tane gecekondumuz kaldı onun dışında alanlarımız boş. Sosyal donatılarımız ve çevre düzenimiz yok, insanlarımız işten eve evden işe gidiyor.
“O BÖLGE İÇİN TİCARİ ALANLAR DÜŞÜNÜLÜYOR”
Başkentray ve Kırıkkale yolu arasında kalan boş arazinin nasıl değerlendirileceğini sorduğumuz Muhtar Yalçınkaya, soruya şu cevabı verdi: “Tren yolu ile Kırıkkale yolu arasındaki kalan bölümde kentsel dönüşüm içerisinde. O bölge için ticari alanlar düşünülüyor. Okul, gençlik merkezleri, alışveriş merkezleri düşünülüyor ama bu projelerin başlaması için kentsel dönüşümün başlaması gerekiyor. Çalışan kazanır. Bu projelerimizi kim yerine getirirse sandıkta da o kazanır. Vatandaş artık ideolojik olarak bakmıyor. Kim bizi önemserse biz de onları önemseriz.”