Haber: Eyüp SARİ Türkiye Diyabet Derneği Başkanı Prof. Dr. Rıfat Emral, Dünya Diyabet Günü ve Haftasına ilişkin açıklamalarda bulunarak "Dünyada Covid-19 hastaları içerisinde ikinci en sık görülen hastalık diyabettir. Ülkemizde yapılan çalışmalara göre hastaneye yatırılan diyabetli bireylerde ölüm oranı yüzde 13,6'dır" dedi. Türkiye Diyabet Derneği Başkanı Prof. Dr. Rıfat Emral, dernek tarafından 14 Kasım Dünya Diyabet Günü ve Haftası dolayısıyla bir otelde düzenlenen basın toplantısında yaptığı açıklamada, ‘’Bu yıl insülinin keşfinin 100. yılıdır. Bu açıdan bu yılki 14 Kasım Dünya Diyabet Günü'nün ayrı bir önemi ve anlamı olduğunu düşünüyoruz’’ açıklamasında bulundu. Diyabet geçen yüzyılın sonlarından itibaren kronik hastalıklar içinde sıklığı en fazla artan hastalıkların başında gelmeye başlamıştır diyen Türkiye Diyabet Derneği Başkanı Prof. Dr. Rıfat Emral, “ Yeni yüzyılın başlarında da bu artış trendi devam etmiş ve dünya ciddi bir diyabet pandemisi ile karşılaşmaya başlamıştır. Uluslararası Diyabet Federasyonu verilerine göre dünyada yaklaşık olarak 537 milyon yetişkin diyabet hastası bulunmakta olup bu sayının 2045 yılında 783 milyona ulaşması beklenmektedir. Ülkemiz de diyabetin en hızlı arttığı ülkelerden biridir. Yine Uluslararası Diyabet Federasyonu verilerine göre ülkemizde yetişkinlerde diyabet görülme sıklığı %14.5 olup yaklaşık olarak her 7 kişiden biri diyabetlidir. “TÜRKİYE'DE DİYABETLİ HASTA SAYISI 9.020.900 OLARAK HESAPLANMAKTA” “Bu orana göre Türkiye'de diyabetli hasta sayısı 9.020.900 olarak hesaplanmaktadır. Bu rakam Avrupa'da sıklık açısından birinci sırada olduğumuzu göstermektedir. Ülkemizdeki 18 yaş altı çocuk ve erişkinlerin yaklaşık on binde 8 kadarında da tip 1 diyabet mevcuttur; dolayısıyla yaklaşık 19 bin tip 1 diyabetli çocuğumuz vardır. Bir başka çarpıcı veri de henüz diyabetik olmayan ama diyabete aday bireylerin toplumdaki oranıdır. Özellikle bozulmuş açlık glikozu ve glikoz tolerans bozukluğu olarak bilinen pre-diyabet, ülkemiz erişkin popülasyonunun %9.6'sını etkilemektedir. Bu bireylerin tespiti ve erken dönemde yaşam tarzı değişikliğinin bu bireylerde sağlanarak tip 2 diyabet gelişiminin önüne geçilmesi bilhassa önem arz etmektedir.”  Prof. Emral: Türkiye'de toplam sağlık harcamasının yaklaşık %23'ü diyabet nedeni ile olmaktadır. Bu harcamanın %25'i diyabetin tedavisi ile ilgiliyken %75'i diyabetin komplikasyonları nedeni ile olmaktadır. Bu da diyabetin ne kadar maliyetli bir hastalık olduğunu, diyabet gelişiminin önlenmesi ile bu maliyetten gerek bireylerin gerekse toplumun kurtulmasının mümkün olduğunu göstermektedir. Bütün olumsuzlukların yanında son yıllarda diyabet tedavisinde yenilikçi moleküllerin de tedaviye girmesiyle olumlu gelişmeler de olmaya başladığını kaydeden Türkiye Diyabet Derneği Başkanı Prof. Dr. Rıfat Emral,  “Bu yüzyılın başından itibaren tip 2 diyabetikler için kullanılan insülin dışı diyabet ilaçları sayı, etkinlik, güvenilirlik açısından arttığı ve çeşitlendiği bir süreç yaşıyoruz. Hatta daha kolay uygulanabilen ve daha az kan şekeri düşüşüne yol açarak hekimlerin insülin tedavisi başlamalarını ve tedavi sonuçlarını izlemelerini daha kolay hale getiren yeni insülin analoglarının geliştirilmiş olması tedavide işimizi kolaylaştırmıştır. Ayrıca yeni geliştirilen bazı diyabet ilaçlarının kalp-böbrek koruyucu özelliklerinin olması hepimizi umutlandırmıştır. Genç, tip 1 diyabetli bireylerin her gün birkaç kez insülin injeksiyonu yapmalarını gerektirmeyen, basit bir kanül sistemiyle hastaya devamlı insülin veren ve üç günde bir iğne değişimi gerektirdiği için hastanın daha konforlu ve daha fizyolojik bir insülin tedavisi görmesini sağlayan insülin pompaları da tedavideki önemli gelişmelerdendir.Yine diyabetli bireylerin glikoz takibi için her gün birden çok parmaklarını delmek suretiyle glikoz ölçümü yapmalarını gerektirmeyen, vücuda basit bir yöntemle takılan ve 14 gün boyunca devamlı glikoz ölçümü yapan, saptanan ölçüm sonuçlarını hastanın kendisine ve akıllı telefon uygulamalarıyla hekimine de bildiren devamlı glikoz ölçüm sistemleri ülkemizde de mevcuttur. Tüm bu teknolojik tedavi ve takip imkanları hekimler olarak bizlerin de hastalarımıza daha iyi tedavi ve bakım sunmamızın önünü açmıştır.  “COVİD-19 PCR TESTİ POZİTİF ÇIKAN VE HASTANEYE YATIRILAN DİYABETLİ BİREYLERDE ÖLÜM ORANININ %13.6” Prof. Dr. Rıfat Emral: Son olarak yaşamakta olduğumuz pandemi nedeniyle, diyabetik bireylerin daha büyük bir risk grubu oluşturduklarına da değinmek isterim. Tüm dünyada Covid-19 hastaları içinde ikinci en sık görülen kronik hastalık diyabettir. Maalesef diyabetik bireylerde Covid-19 daha ciddi ve ölümcül seyretmektedir. Ülkemizde yapılan çalışmalar da Covid-19 PCR testi pozitif çıkan ve hastaneye yatırılan diyabetli bireylerde ölüm oranının %13.6 olduğunu göstermiştir. Bu oran, diyabeti olmayanlara göre Covid-19 nedenli ölüm riskinin diyabetlilerde %70 daha yüksek olduğunu göstermiştir. Benzer şekilde diyabetli bireylerde yoğun bakım gereksinimi ve mekanik ventilasyon ihtiyacı da diyabetli olmayanlara kıyasla belirgin olarak daha yüksek tespit edilmiştir. Yine birçok çalışmada diyabetli bireylerin iyi tedavi edildikleri takdirde Covid-19 kaynaklı ciddi seyir ve ölüm olasılığının belirgin olarak azaldığını göstermiştir. Bu dönemde diyabeti olan kişilerin mevcut tedavilerini sürdürmeleri, şeker ölçümlerini sıklaştırmaları, yeterli su tüketimine dikkat etmeleri, diyet ve egzersiz önerilerine sıkı sıkıya uymaları, hekimleriyle irtibatlarını kesmemeleri büyük önem arz etmektedir. Elbette ki aşılanma da diyabetli bireylerin korunması açısından elzemdir. Bu nedenle bir kez daha diyabetli bireyleri Covid-19'a karşı aşılanmamışlarsa; aşı olmaya, eksik aşılanmışlarsa tam aşılı hale gelmeye, tam aşılı olanları da önerilen sürelerde rapel dediğimiz hatırlatma dozunda aşıları yaptırmaya davet ediyoruz. Unutulmamalıdır ki Covid-19'a yönelik elimizdeki en etkin silahımız halen aşıdır ve toplumsal rahatlama açısından da aşı olmazsa olmazımızdır.”  
Editör: TE Bilisim