Hem iş hem de kişisel yaşantımızda gerek eğitimlerde sosyal medyada çevremizde ve profesyonellerin dilinde, içinde “ duygusal “ ve “çevik “ geçen bir çok kavram türedi son zamanlarda duygusal zeka, duygusal dönüşüm, duygusal dayanıklılık gibi...Gerek gündelik hayat pratiğinde özellikle de iş hayatında davranışsal bir yetkinlik olarak istenen, beklenen yeteneklerden biri, duygusal çeviklik.
Dışardan bizi etkileyen olumlu olumsuz, maddi manevi çevre şartları, beklenmedik değişkenler, aksilikler, güncellemeler gibi birçok değişkene hızla duygusal olarak adapte olabilmek ve yola devam edebilme sanatı olarak düşünebiliriz aslında duygusal çevikliği esasında on yıllardır var olan bilinen üstüne çalışılan ancak pandemiyle daha da farkına vardığımız bir kavram.Özel hayatımızdaki partnerimizden beklenmedik bir eleştiri aldığımızda, çok uzun süredir çalıştığımız bir projeye yoğunlaştığımız esna da aniden bilgisayarımız bozulduğunda, iş yaşantısında yeni bir projede yeni bir görev tanımı sorumluluk teklif edildiğinde hatta belki dayatıldığında da kullanabildiğimiz bir yetkinlik.
Önce bu tip durumlarda bizi örseleyen saatlerce dona kalmış bir şekilde durup öylece kasvetli kasvetli düşünmemize sebep olan hatta belki de ilişkimizi sonlandırmamıza, işten ayrılmamıza, bilgisayarımızı kaldırıp bi köşeye koyup öylece herşeyin bittiğine inanmamıza sebep olan o takıldığımız noktada “bi saniye” diyebilme sanatı aslında duygusal çeviklik çoğu zaman durumu önce görmezden gelmeye ister istemez kayan zihnimizi “bi saniye evet olabilir” deyip bir nefes aldıktan sonra “şimdi bu durumu nasıl okuyabilirim” demek ve kuşbakışı bakmaya zorlamak kendimizi en ana taktiklerden bir tanesidir ( evet ilk etapta zor ama bugüne kadar şipşak öğrendiğimiz ve pratiğe döktüğümüz bir çok davranış kalıbında olduğu gibi zihnin öğrenmesine izin vermek gerekir, sonuç olumlu olacağı için zihnimiz büyük bir iştahla bu yeni davranış biçimini kavrayacaktır bırakın zihnimiz görevini yapsın ) bu bizi dakikalarca yalan yanlış ve ispatı olmayan ancak bizi çok zora sokan ilişkilerimizi de etkileyen kendi kendimize konuştuğumuz o işlevsiz iç ses, genelde daha önce benzer deneyimlerimizden sonra biz farkında olmadan belki de zihnimizin aldığı notlardır. Ders çıkarmak “not almak” pek tabi bizi hayatta aktif ve başarılı kılan özelliklerimizden, ancak zihin bazen eksik faydasız abartılı, kanıta dayalı olmayan belki de biraz arabesk : ) notlar alabilmekte işte tam bu noktada duygusal çevikliğin sihri devreye girer, içlerinden işlevsiz olanları ayıklamak “yo ben böyle düşünüyorum ama bunun bir dayanağı ıspatı yok” diyebilmek.
Uzman Klinik Psikolog H.Onur Demirci,'' Bu noktadan sonra yapabileceklerim nelerdir ? diyebilmek hatta bunları diyemesek dahi bir parmak şıklatır gibi “ bir saniye” diyebilmek dahi bizi dakikalarca donuk kalmaktan kurtarır ve belki saatlerce spekülatif kasvetli düşüncelerin arasından bizi alıp günümüzü bize geri kazandırabilir. Projenin ortasında kapanan bilgisayarın başında eyvah hayatım bitti demek yerine başka nasıl düşünebilirim diyebilmek bir noktada duygusal çevikliktir diyebiliriz, zira dikkat ve odaklanma geri kazandığımızda esasında sadece pilin bittiğini diz üstü bilgisayarımızı şarja takıp yeniden çalıştırdığımızda projenin çok büyük bir kısmının bilgisayara otomatik kaydedilmiş olduğunu görebilmemizi ve en başta dediğimiz “ yola devam edebilme” halini bize sağlar. bu konuyla alakalı yine bizleri ve yayınlarımızı takip edebilirsiniz ayrıca bu konunun son dönemdeki en ileri temsilcilerinden Susan David , in duygusal çeviklik ( emotional agility ) kitabını da bu konuda yetkinliğini geliştirmek isteyen okurlara tavsiye edebilirim esenlikler dilerim.''dedi.