Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmeleri öncesi basın açıklaması düzenleyen Eğitim-Sen üyeleri, yazılı taleplerini kamuoyuyla paylaştı. Eğitim-Sen’in toplu sözleşme talepleri arasında; sözleşmeli istihdamdan vazgeçilmesi, ekonomik kayıpların karşılanması, temel ücretlerin artırılması, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, adil vergi sisteminin oluşturulması, 3600 ek göstergeden bütün emeklilerin yararlanması yer alıyor. 1 Ağustos Perşembe günü başlayacak olan Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri öncesi düzenlen basın açıklamasında konuşan Eğitim-Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, “Toplu sözleşme taleplerimiz karşılanmalı, yaşadığımız sorunlara kalıcı çözümler üretilmelidir” ifadelerini kullandı. Toplu sözleşme görüşmeleri üç milyon kamu emekçisi ve 2 milyon emekli olmak üzere toplamda 5 milyon, aileleri ile birlikte 20 milyon insanı yakından ilgilendirmektedir diyen Aydoğan, “Toplu sözleşme görüşmelerinin kamu emekçilerinin büyük bölümünün yaz tatilinde olduğu, kamu emekçilerinin bir milyondan fazlasını oluşturan eğitim ve bilim hizmet kolunda iş yerlerinin kapalı olduğu bir dönemde yapılacak olması, kamu emekçileri açısından başlı başına bir dezavantajdır. Bu durum iktidarın elini önemli ölçüde güçlendirirken, kamu emekçilerinin ve onların mücadele örgütlerinin elini ciddi anlamda zayıflatan bir durumu ortaya çıkarmaktadır” dedi. “GÜVENLİK SORUŞTURMALARI SORUNU DAHA DA DERİNLEŞTİRMİŞTİR” Aydoğan, “Bugüne kadar insanca yaşamaya yetecek bir ücretten güvencesiz, sözleşmeli-ücretli istihdama son verilmesine, gelir vergisi dilimi adaletsizliğinden ek ödemelerin emekli aylıklarına yansıtılmasına kadar hiçbir temel sorunumuz çözülmemiştir. Giderek derinleşen kriz çalışma ve yaşam koşullarımızı daha da ağırlaştırırken, OHAL döneminde çıkarılan KHK’ler ile yaşanan ağır hak ihlalleri ve hukuksuz ihraçlar, ilk atamalarda kariyer ve liyakat ilkelerini tamamen ortadan kaldıran ve iktidarın elinde ‘Demokles’in kılıcı’ gibi sallanan mülakat ve güvenlik soruşturması gibi düzenlemeler yaşanan sorunları daha da derinleştirmiştir. Yıllardır geçimlerini büyük ölçüde borçlanarak sürdüren, kredi ve borç batağına saplanan toplumun geniş kesimleri gibi, eğitim ve bilim emekçileri de yaşanan ekonomik krizden fazlasıyla etkilenmektedir. Eğitim emekçileri gerek çalışma gerekse yaşama koşulları açısından her geçen yıl, bir önceki yılı mumla aramaktadır. Öğretmenlerin, hizmetli ve memurların aldıkları maaşların, yapılan işin önemi ve niteliği açısından bakıldığında, insanca yaşam seviyesinin yanına bile yaklaşmıyor olması düşündürücüdür” şeklinde konuştu. “ADALETLİ BİR ÜCRET ARTIŞI YAPILMALI” Toplu sözleşme sürecinde ekonomik anlamda temel taleplerinin öncelikle geçmiş ekonomik kayıplarının karşılanması olduğunu dile getiren Aydoğan, maaş artışlarında her dönem yapıldığı gibi hedeflenen enflasyonun değil, gerçek enflasyon rakamlarının dikkate alınması gerektiğini söyledi. Aydoğan, “Tüketici enflasyonunun özellikle son bir yıl içinde hızla artması, TL’deki aşırı değer kaybı vb. gibi gelişmeler eğitim ve bilim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarını olumsuz etkilemeyi sürdürmektedir. Satın alım gücümüzde yaşanan azalmayı ve ekonomik kayıplarımızı karşılayacak kadar, adaletli bir ücret artışı sağlanmalı, tüm kamu emekçilerine enflasyonun üzerinde ‘refah payı’ ödemesi yapılmalıdır.  Tüm ek ödemelerin temel ücrete dâhil edilmesi ve yılın ikinci yarısında maaşlarımızda yaşanan erimenin önüne geçilebilmesi için vergi dilimi adaletsizliğine son verilmelidir. 2019 yılı için matrahının yüzde 15’lik ilk dilim için 18 bin TL olarak belirlenmiş olması, eğitim emekçilerinin büyük bölümünün 2019 yılının ilk yarısında yüzde 20’lik vergi dilimine geçmesine neden olmuştur. Adil bir vergi sisteminin oluşturulmalı ve gelir vergisinin sabitlenerek maaşlardan her ay aynı oranda gelir vergisi kesintisi yapılmalıdır” diye konuştu. “3600 EK GÖSTERGE AYRIM YAPILMAKSIZIN ÇIKARILMALIDIR” 24 Haziran seçimleri öncesinde bizzat Cumhurbaşkanı tarafından verilen 3600 ek gösterge sözü gereği aradan geçen bir yılı aşkın süreye rağmen ısrarla yerine getirilmediğini hatırlatan Aydoğan taleplerini şu şekilde sıraladı: “Ekonomik ve sosyal koşullarımızın yanı sıra, özlük hakların iyileşmesinde ve emeklilik açısından önemli sonuçları olacak olan 3600 ek gösterge ayrım yapılmaksızın bütün kamu emekçilerinin ve emeklilerin yararlanacağı şekilde çıkarılmalıdır.  OHAL KHK’leri ile hukuk dışı bir şekilde hayata geçirilen ihraçlar ve açığa almalara son verilmesi, hukuki deliller ve mahkeme kararları olmadan ihraç edilen tüm kamu emekçilerinin derhal görevlerine iade edilmesi, üç yıl içinde yaşanan hukuksuzluklara ve mağduriyetlere son verilmesi öncelikli talebimiz olmayı sürdürmektedir. Gece yarısı çıkarılan bir KHK ile başlatılan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması iş güvencesi hakkının, mazerete dayalı tayin hakkının, özlük-mali hakların hukuksuzca gasp edilmesidir. Gerçek çözüm tüm eğitim ve bilim emekçileri için iş güvencesinin sağlanması ve tüm hakların iade edilmesidir.” “GÜVENCESİZ İSTİHDAM VE ESNEK ÇALIŞMA UYGULAMALARINDAN VAZGEÇİLMELİ” “Atama bekleyen eğitim ve bilim emekçileri için liyakatin reddi anlamına gelen süreçler eğitimde yaşanan sorunları derinleştirmektedir. Eğitimde performans değerlendirme, güvencesiz istihdam ve esnek çalışma uygulamalarından vazgeçilmeli, öğretmen atamalarında uygulanan mülakat ve güvenlik soruşturması adaletsizliğine son verilerek liyakate dayalı bir istihdam politikası benimsenmelidir. Eğitim emekçilerinin sınırlı iş güvencesini tamamen ortadan kaldırmayı ve angarya çalışmayı arttırmayı hedefleyen her türlü hazırlık ya da girişimin derhal durdurulması gerekmektedir.  2019 yılı toplu sözleşme sürecinde ekonomik kayıplarımız başta olmak üzere, ekonomik, sosyal ve özlük haklar konusunda aylar öncesinden ülke çapında yaptığımız çalışmalarda iş yerlerinden topladığımız talepler belirlenmiş ve aşağıda yer alan toplu sözleşme taleplerimiz bu temelde oluşturulmuştur.” (Kadir GÜRHAN)  
Muhabir: TE Bilisim