Uluslararası Emzirme Gerçeği Kongresi kapsamında ve 1-7 Ekim tarihlerinin Emzirme Haftası olması münasebetiyle "Emzirmede Gerçekler ve Mitler Sempozyumu" gerçekleştirildi. Annelerin ve anne adaylarının ilgi gösterdiği sempozyumda emzirmeye ilişkin bilinen doğrular ve yanlışlar masaya yatırıldı. Emzirme Haftası kapsamında Ankara’da bir otelde "Emzirmede Gerçekler ve Mitler Sempozyumu" gerçekleştirildi. Sempozyum boyunca emzirmenin önemine değinilirken Prof. Dr. Canan Türkyılmaz, emen bebeğin lösemiye yakalanma ihtimalinin ya da kanser hastalıklarına yakalanma ihtimalinin düşük olduğuna dikkat çekerek, emziren annenin de meme kanseri, yumurtalık kanseri gibi hastalılara yakalanma ihtimalinin düştüğünü ifade etti. “ANNE SÜTÜ SAYESİNDE GELECEĞE YATIRIM YAPILIYOR” Prof. Dr. Canan Türkyılmaz, annelerin eskiden 6 ay boyunca çocuklarını tek başlarına emzirdiklerini ifade ederek artık 1 ay boyunca bile çocuklarını tek başlarına emziremediklerini belirtti. Emzirmenin neden çok önemli olduğuna ilişkin konuşan Türkyılmaz konuşmasında şunlara yer verdi: “Anne sütü sayesinde anneye, bebeğe, topluma, geleceğe yapılan yatırım kadar yatırım yok. Hiçbir yatırım yok ki bunun kadar işlevsel olsun. Hem akılcı hem de maliyet açısından yatırım yapılacak bir konu. Anne sütü bebeklere ilerisi için birçok konuda yardımcı olacaktır. Örneğin emen bebeğin lösemiye yakalanma ihtimali ya da kanser hastalıklarına yakalanma ihtimali daha düşük oluyor. Anne açısından da bakacak olursak annenin de birçok kansere yakalanmasını engelliyor. Bunlardan biri ise meme kanseri ile yumurtalık kanseri. Ama bu konuda elimizdeki tek dayanak ise erken tanı. Bu konuda kansere yakalanmayı önleyecek tek konu emzirmiş olmaktır. Ya da emziren kadın gebelik diyabeti olmuşsa emzirme sayesinde ileride diyabete yakalanma ihtimali de düşecektir. Bundan dolayı annelere emzirme teşvik edilmelidir.” “EMZİRME, BEBEĞİ BÜTÜN HASTALIKLARDAN KORUYOR” Her zaman bütün yolların anne sütüne çıkabileceğini ifade eden Türkyılmaz, “İkiz ya da üçüz annelerinin çocuklarını emziremeyeceklerine dair bir söylenti var. Kesinlikle aslı olmayan bir söylenti. Yakın zamanda iki annesini hastaneden çocuklarını emzirerek taburcu ettik. Vücut kendisinden kaç bebeğin çıktığını bildiğinden sütünü de ona göre ayarlıyor. Yeter ki var olan anlamsız önyargılar sonlandırılsın” dedi. Emzirmenin bebeği bütün hastalıklardan koruduğuna dikkat çeken Türkyılmaz, “Zatürreden, idrar yolu hastalıklarına kadar ölümcül olsun olmasın anne sütü bütün hastalıklardan bebeği koruyor. Prematüre bebekleri düşünelim örneğin. Olgunlaşmamış bağırsakları, beyni, akciğeri koruyor anne sütü. Bu yüzden prematüre bebek anneleri emzirme konusunda daha da zorlanmalıdır. Obezite, diyabet çağın önemli hastalıklarından. Yine anne sütü hem annede hem de bebekte bu hastalıkların da oluşmasını engelliyor” diye konuştu. Türkyılmaz anne sütünün bedava olduğuna vurgu yaparak son olarak, emzirmek kadar emzirmeyi sürdürmenin de önemli olduğunu belirtti. “MAMA REKLAMLARI EMZİRMEYİ ENGELLİYOR” Dr. Tomris Cesuroğlu ise Türkiye’deki emzirme konusundaki sorunlara bakıldığında temelde 2 sorun olduğunu ifade ederek sorunlara ilişkin şunları söyledi: “Birincisi, emzirmede eninde sonunda sorun yaşanıyor, sorun çıktığında da sağlık hizmetlerine başvuruluyor. Emzirme isteği annede çok yüksek olabiliyor, zaten kültürel olarak da bunun bir alt yapısı var. Fakat Avrupa’ya baktığımızda 1970’lerde mama reklamlarından dolayı Avrupa kültürel olarak emzirmenin önemini kaybetmiş durumda. Bizde böyle bir sorun yok ve bu çok önemli bir şey. Türkiye’ye döndüğümüzde annede emzirme isteği çok yüksek ve bir şekilde emzirmeye de başlıyor. Fakat bunun sürdürülebilirliği de önemli ve ne yazık ki bu noktada istenilen sonuca ulaşamıyoruz. Yani ilk sorun sağlık hizmetlerine ulaşma ve onların annelere vereceği destek. İkincisi sorun ise mama reklamları. Bunun karşısında olduğumuzu ise her seferinde dünyanın en zengin mama firmalarını karşımıza almak pahasına ifade ettik. Bu çok ciddi bir sorun. Uğraşlarımız neticesinde bir miktar durdurabildik. Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF’in bununla ilgili kuralları var. Kurallardan biri ise çocuk kaç aylık olursa olsun mama reklamı anneye yapılamaz şeklinde. Fakat uluslararası bu kuralın Türkiye’de uygulandığını söylemek pek mümkün değil.” “VAR OLAN YABANCILAŞMA EMZİRMEYİ DE ETKİLEDİ” “Sürekli emzirmeye başlamak kadar bunun sürdürebilirliğinin de önemli olduğunu ifade ediyoruz” diyen Cesuroğlu, “Ne zamanki kutu kutu apartman dairelerine sıkıştık ve bir bebeğin büyüme sürecine dahil olamadık ve yabancılaşmaya başladık işte o zaman kendi doğumumuza da yabancılaşmış olduk. Diğer bir konu ise medya. Var olan yabancılaşmadan dolayı doğumu sadece medya üzerinden gören kadınlar gerçeğinin bu şekilde olduğunu sanıyorlar, hâlbuki gerçekler öyle değil. Örneğin medyaya göre kadınlar yatarak doğum yapıyorlar, fakat kadın doğum yaparken sadece yatmıyor. Ya da emzirmenin medyada nasıl verildiğini düşünecek olursak kadın hiç kımıldamadan çocuğunu emzirirken gösteriliyor. Bu şekilde çocuk emzirmek mümkün değil ki…” “SİZİ KAYGILANDIRACAK KİŞİLERDEN UZAK DURUN” Diyetisyen Şule Elitaş, görevli olduğu yeni doğan yoğun bakım ünitesinde anneleri belli bir miktar sütü gelmedikçe taburcu etmediklerini ifade etti. Ayrıca yeni doğan bakım ünitesinde bebeklerin annelerinin sütleri ile buluşmasına yardımcı olduklarını belirterek şunları söyledi: “Bebek yoğun bakımda yatarken anne taburcu olana kadar elle sütünü sağmasını öğretiyoruz, elle sağmak mümkün olmadığında da makine ile sağmayı öğretiyoruz. Sonrasında ise anneler sütlerini steril bir ortamda sağarak hızlı bir şekilde bizlere ulaştırıyorlar ve bebeğin ne kadar süte ihtiyacı varsa enjektörle çocuklara veriyoruz.” Gözlemlerine göre doğum ve emzirme konusunda hiçbir şey bilmeyen annelerin sütünün daha fazla olduğunu belirten Elitaş, şunlardan bahsetti: “Doktor arkadaşlarımıza baktığımızda ise endişeli olduklarından dolayı sütlerinin az olduğunu gözlemliyoruz. Geleneksel yaşayan annelere baktığımızda ise sütlerinin çok olduğunu ve emzirdiklerini görüyoruz. Bundan dolayı bu süreç içerisinde anne kendisini sakinleştirecek, kendisine iyi gelecek insanlarla iletişim kurmalıdır. O zaman gerçekten sütün arttığı gözlemlenecektir. Biberon ve emzirme de çocuğun emmesini engelleyecek konulardan birisi. Biberon isterse en kalitelisi olsun ama anne memesinin sıcaklığını asla veremeyecektir.” Sempozyum konuşmacıların ardından annelerin ve anne adaylarının yönelttiği sorular ile devam etti. (Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim