Erdoğan: “Suriye ve ırak bizim iç meselemizdir”

Abone Ol
“KİMSEYİ TEHDİT ETME GİBİ BİR NİYETİMİZ YOK” Bunları fırsat bilip, sırtımızdan hançerlemeye kalkmaya çalışanların hiçbirinin bu topraklarda esamesi okunmamaktadır. Bu milletin neleri yapabileceğini göstermek boynumuzun burcudur. Kimseyi tehdit etmek gibi bir niyetimiz yok, ikaz görevimizi yerine getirdik. Bu, bir dostun başka bir dosta gösterebileceği tavırdır. “IKBY’Yİ AKILLARINI BAŞLARINA ALMAYA DAVET EDİYORUZ” Bizim tepkimizi, Kerkük'teki birkaç Türmen için başlayan cümlelerle bizleri tahkir etmek kimsenin haddine değildir. (Bir gece ansızın gelebiliriz sloganları) Daha düne kadar ayrı bir Sünni bölge kurulması tartışılan Musul çevresinde yeni bir devlet kurma girişimi, akıl kârı değildir. Uzlaşıyla çözmek için her yolu sonuna kadar denedik, denemeye devam edeceğiz. Şimdilik sadece ambargolarla yetiniyoruz. Artarak da devam edecektir, eğer ki kendilerine gelmezlerse. Gayet iyi giden bir ilişkiyi kendi elleriyle tahrip eden, dillerini ülkemizi tehdit etmeye uzatan IKBY'yi akıllarını başlarına almaya davet ediyoruz. Biz, Kuzey Irak'taki tüm kardeşlerimizi, kökenine, meşrebine bakmadan seviyoruz. Onların da bize aynı duygularla yaklaştıklarına inanıyoruz. “SÜREKLİ İÇERİDEN VURULUYORUZ" Yaklaşmazlarsa, kendileri bilir. Tutumumuz aksi yöne çevrilir. Geçmişteki tecrübelerinde asla tutulmadığını kendilerinin de bildikleri birtakım sözlere kanarak kardeşlerinin hukukuna itimat etmeyenlerin akıbetleri hiç şüphesiz hüsrandır. Yarın bir kriz çıktığında herkes eve dönecek. Kim kalacak? Komşunuz, biz kalacağız. Kapılar kapanmadan adım atmak gerektiğine inanıyoruz. Hep aynı sıkıntıyla karşılaşıyoruz, bu sıkıntı kesinlikle bizimle rekabet eden güçler değildir. Onlar zaten yapmaları gerekeni yapıyorlar. Biz de planlarımızı bunları hesaba katarak gerçekleştiriyoruz. Bizim asıl sıkıntımız, sürekli içeriden vurulmamızdır. Türkiye, ikinci dünya savaşı sonrası şu andaki gelişmiş ülkelerin tamamı gibi sıçrama sürecine gelmiştir. Bu süreci kesintiye uğratan, o zaman 1960 darbesidir. 1980 sonrası rahmetli Özal ile yeniden sıçrama dönemine girdik. Bu dönemde de yine hançer içeriden saplandı. Bu da PKK terör örgütü. Öyle bir tehdit haline geldi ki istikrarsızlığın da etkisiyle ülkemizi tarihin en büyük krizinin içine sürükledi. AK Parti iktidarında da önce vesayet odakları, ardından da FETÖ ihanet çetesi, ardından bölücü örgütün yeniden alevlenen eylemleri ile ayağımıza prangalar vurulmaya başlandı. Allah'ın yardımı, milletimizin desteğiyle bunları atlatırken Suriye ve Irak meseleleri ile önümüze duvarlar kurulmaya çalışıldığını görüyoruz. "BİZE BİR PARTİ DEĞİL, DAVA GÖZÜYLE BAKANLARIN İSTİKAMETİ BİZİMLEDİR” Kardeşlerim, bu devletin vatandaşı olmaktan rahatsızlık duyan varsa ne yapıp, ne edip onların da fikrini değiştireceğiz. Kalbi kayan, gönlü kayan varsa ne yapıp ne edip onların da gönlünü kazanacağız. Fitneye kaptıracak tek bir kardeşimiz dahi olamaz. Ancak hesabi, değil, hasbi olursa zaten mesele kalmaz. Buraya bir siyasi parti olarak bakanlar yanılgıdadır. Ama bir parti değil, dava olarak bakanlar varsa istikameti bizimledir. Bölücü örgütün saldırılarında yeteri kadar insanı kaybettik. FETÖ gibi bir kanser hücresi gibi bünyemizi saran ihanet çetelerine yeteri kadar insanımızı kaptırdık. Parlak beyinlerimizi bir anafor gibi içine çeken Batılı ülkeler yeteri kadar insanımızı yuttu. Artık 80 milyon vatandaşımızın tamamına sahip çıkacağız. Her vatandaşımızın, geleceğinin bu topraklarda olduğu bilinciyle ülkemize sahip çıkmasını sağlayacağız. "FAİZLERDEKİ DÜŞÜŞ İSTEDİĞİMİZ NOTADA DEĞİL" Biz hep birlikte Türkiyeyiz. İnşallah, öyle de kalmaya devam edeceğiz. Toplumsal birliğine sahip çıkamayanların başlarına geleni görüyoruz. Aynı oyunu ülkemizde oynamak isteyenlerin elini hep boş bıraktık. Her fırsatta ifade ettiğim gibi Türkiye bölgesindeki krizlerle mücadele ederken, diğer yandan hedeflerine ilerleme gücüne sahip bir ülkedir. Bunların en başında ekonomi geliyor. Türkiye böylesine iç ve dış dalgalanmalarla karşı karşıyayken dengede durmak zor değil. Yüzde 5.1 düzeyindeki büyüme rakamı, ekonomimizin doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Ayrıntılara baktığımızda yatırımın ve üretimin birlikte arttığını görüyoruz. Geldiğimiz noktada artık 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaşanan düşüş ve bunların tetiklediği belirsizlik ortamını geride bıraktığımızı görüyoruz. Faizlerdeki düşüş, istediğimiz noktada değil. Faizlerdeki düşüşü sağlayamazsak, bunu başaramazsak birçok musibet bizleri beklemektedir. “BİZ FAİZCİ AKILLARLA, FAİZ LOBİLERİNİN YAKLAŞIMLARIYLA ADIM ATAMAYIZ” Şu anda piyasa faizlerinin yüzde 20'yi yakaladığı bir dönemdeyiz. Ya böyle bir ülkede yatırımcı yapabilir mi? İstihdam artabilir mi? Artmaz. Ondan sonra da lanetle karşı karşıya kalırız. Sefil ailelerle karşı karşıya kalırız. Biz faizci akıllarla, faiz lobilerinin yaklaşımlarıyla adım atamayız. Atarsak sadece onları ihya ederiz. Merkez Bankası'nın tutarlı politikalarıyla Türk lirasındaki değer kaybı durdu. Bunun yanında bakın, enflasyonda düşüşü sağlayamıyoruz. Niye? Yüksek faiz sebebiyle. Bakın bu benim iddiam. Faiz yüksek olursa enflasyon da yüksek olur. Şu andaki anlayış ne? Ters orantılı olduğu. Ya değil işte, görüyoruz. Bunu anlatamıyoruz. Bunu halletmemiz lazım. Her anlamda bu olumlu trendin devam etmesi gerekiyor. Bu çerçevede elimizdeki en önemli yol haritası olan OVP, geçtiğimiz hafta kamuoyu ile paylaşıldı. Geçen yıla göre daha atılgan, daha cesur olarak hazırlanmış olmasından memnuniyet duyuyorum. Şahsen daha yüksek rakamları yakalayacağımıza inanıyorum. Alt yapı ve üst yapı yatırımlarının kısa sürede tamamlanmasına yapacağı katkı bakımından önemlidir. Artık 500 milyar dolarlık ihracat hedefimize doğru hızla ilerlemenin yollarını arıyoruz, aramalıyız. Şehirlerimizin ihracat imkanları ile ülkelerin ithalat-ihracat profillerini eşleyen çalışmaları sürdürmeliyiz. Artık tanıtım çalışmalarımızda yabancı gazetelere tam sayfa ilan vermenin ötesine geçerek ülkemizin yatırım desteklerini ikna edici şekilde ortaya koymamız şart. Büyümenin sayılardan ibaret kalmaması, toplumsal huzuru desteklemesi için istihdama yansıması şart. Ülkemizde son 15 yılda istihdam artışı hep yüksek olmuştur. Ancak özellikle gençlerin ve katılımların yüksek olması nedeniyle bu, işsizlik oranının düşmesine pek yansımadı. Erkeğiyle, kadınıyla, genciyle her yeni istihdam, daha huzurlu bireyler, daha huzurlu ülke anlamına geliyor. (Kadir GÜRHAN)