Yalnızca 21 yaşında yaptığı zekice planla Bizanslıları şaşırtan ve İstanbul’un fethiyle yeni bir çağ başlatan Fatih Sultan Mehmet ve hayatına dair bilmeniz gereken tüm detayları listeledik. İşte en ilginç ayrıntılarıyla Osmanlı Devleti’nin en önemli padişahının destanlara konu olan hayatı…
1. Babası II. Murat Han’dır. Daha henüz 12 yaşındayken babasının isteğiyle tahta çıkmıştır Fatih Sultan Mehmet. Ancak Osmanlı’nın o zamanki şartları ve yaşının küçüklüğü yüzünden tahtını iki yıl kadar sonra, 1446 yılında kendi isteğiyle tekrardan babasına bırakmıştır.
2. İkinci kez tahta çıktığında 19 yaşında bir gençti. İstanbul’un fethi için Musluhiddin ve Saruca Serkan gibi Osmanlı mühendislerine ve Macar Urban’a, Edirne’de “şahi” adı verilen toplar döktürdü.
3. İstanbul’u fethettiğinde sadece 21 yaşındaydı. İstanbul’un fethiyle Orta Çağ’ı kapatıp Yeni Çağ’ı açan Sultan Mehmet, fetihten sonra “Fatih” unvanını aldı.
İstanbul fethedildikten sonra, Bizanslı birçok yüksek rütbeli kişi Fatih’e katılmıştır. Rum yazar İmrozlu Kritovulos bu isimlerin başında gelir. Şehir düştükten sonra Fatih kendi fethinden dersler çıkardı. Roma’dan, Bizans’a kalan surların İstanbul’un savunmasında yetersiz kaldığını gördü. Bu nedenle, gözcülük için üç kule daha ekletip Yedikule’yi yaptırdı.
4. Son Bizans Kralı Konstantin’in çocuğu yoktu. Abisi Teodor’un üç oğlu vardı. Fatih bu çocukları Topkapı Sarayı’na aldı. Çocuklardan birisi Sadrazam Has Murad Paşa, diğeri yine Sadrazam Mesih Paşa’dır. Üçüncüsü ise Müslüman olmamış Paliologos adında varlıklı ve Osmanlı’ya hizmet eden biridir.
Şehir düşmemiş olsa bu çocuklardan biri imparator olacaktı.
5. Zevk ve sefadan hoşlanmazdı. İdari ve askeri çalışmalar zamanının çoğunu alırdı. İlime büyük önem verirdi. Devrin önemli âlimlerinin ilim ve irfanından yararlanmaya çalışırdı. Bilime meraklıydı. Büyük bilim adamlarını İstanbul’a getirtti.
Astronomi uzmanı Ali Kuşçu’yu Tebriz’den İstanbul’a getirtip baş astronom yaptı. Ali Kuşçu, Risalet-ül-Muhammediye başlıklı kitabını ve İstanbul yolculuğu sırasında hazırladığı matematik kitabını Fatih’e sundu. Coğrafya ve tarihe de meraklıydı.
6. Çok sayıda lisan konuşuyordu. Türkçenin yanında Yunanca, Arapça, Latince, Farsça, İbraniceyi ana dili gibi konuşurdu. Rumca ve Sırpça da bildiği düşünülüyor.
7. Şairler, sanatkârlar ve alimlerle sıklıkla bir araya gelir sohbet ederdi. Özellikle hocası Akşemseddin, en çok değer verdiği alimlerden biridir. İtalyan kültürüne meraklıydı. Hatta son seferi de bugünkü İtalya topraklarınaydı.
Gedik Ahmet Paşa’ya Puglia eyaletini üs kurdurmuştur ve kendisini orada tutmuştur. 1479’da ünlü Venedikli ressam Gentile Bellini’ye portrelerini yaptırdı. En ünlüsü şu an Londra’daki National Portrait Gallery’de sergilenmekte. Sakalsız, genç bir adama bakarken resmedilen bir tanesi de 1950’lerde İsviçre’de özel bir koleksiyonda bulundu. Genç adamın, o sırada 20 yaşında olan Cem Sultan olduğu sanılıyor. Çünkü kendisinden sonra tahta geçecek diğer oğlu II. Bayezid, o sıralarda 32 yaşındaydı. Fatih’in oğlu II. Bayezid çok dindardı. Bellini’nin yaptığı meşhur tabloyu ve diğer tabloları Topkapı Sarayı’ndan atmış ve ünlü ressamın sarayın bazı duvarlarına yaptığı freskleri de sıvayla kapattırmıştır.
8. Fatih, Avni mahlası ile divanlar yazdı. Mahiyetindeki 185 şairden 30’unu maaşa bağladı. Okumayı severdi. Kanuni’den çok önce, bir kanunname ve bir anayasa hazırlattı.
Farsça ve Arapça eserler okurdu. Batlamyos Haritası’nı 1466 yılında tercüme ettirdi ve Arap harfleriyle yazdırdı. Felsefeye de meraklıydı. Trabzon Rum İmparatorluğu’nu Osmanlı topraklarına kattıktan sonra, felsefeci Amiroutzes’i saraya aldı. Onunla sık sık felsefe üzerine konuşurdu.
9. Topkapı Sarayı’nda, içlerinde Aristotales ve St Thomas Aquinas’a ait eserlerin bulunduğu büyük bir kütüphane kurmuştur. Çağdaş tarih yazıcılığı Osmanlı’da Fatih dönemiyle başlamıştır.
10. Prof. Dr. Süheyl Ünver, 1940 yılında Topkapı Sarayı’nda bir defter buldu. Bu defter Fatih’in çocukluk defteriydi. Defterde kendi çizimi olan at başları, leylek, baykuş, kartal figürleri vardır.
Ayrıca Fatih hocaları ya da etrafındakilerin karikatürlerini çizmiştir. Defterde; Yunan alfabesi, çiçek motifleri ve Farsça beyitler de yer almaktadır. Fatih’in biyografisini ve 17 senesini anlatan el yazısı Tarih-i Sultan Mehmed Han-i Sani adlı kitap Topkapı Sarayı’ndadır.
11. Osmanlı tebaasındaki tüm dinlere mensup halka eşit mesafedeydi. 1481 yılına kadar tahtta kaldı. Bizzat 25 sefere katıldı. Otlukbeli’de Uzun Hasan’ı yenince, zaferini kutlamak için 40 bin esiri serbest bıraktı. 900 bin km olan Osmanlı topraklarını, 2 milyon 214 bin km’ye çıkardı.
Ömrü boyunca, iki imparatorluk, dört krallık ve on bir prensliği kendine bağladı. Temkinliydi ama aldığı kararları kesinlikle uygulardı. İleri atılan askerleri savaşa teşvik ederdi ve oldukça sert bir devlet yönetimi anlayışı vardı.
12. Fatih’in en sevdiği oğlu Şehzade Mustafa idi. Şaibeli ölümü onu kahretti. Venedikli seyyah yazar Giovanni Maria Angiolello, Şehzade Mustafa’nın hizmetindeydi.
Fatih’in duyduğu büyük acısını şöyle anlatmıştır: “Yerdeki halıları kaldırdı ve kir üzerinde durup oğluna ağıt yaktı. Yerden tozları alıp başına döktü. Yüzünü, dizini dövüyordu, inliyordu. Üç gün üç gece böyle kaldı.”
13. Venedik Kralı tarafından planlanan on dört suikast girişiminden sağ kurtulmayı başardı.
14. Çok hasta olmasına rağmen sefere çıktı, gut hastası (nikris) olduğu için ata binmesi en son yapılacak şeydi. Üsküdar’ı geçerken hastalandı. Gebze’de 3 Mayıs 1481’de vefat etti. Kabri, İstanbul’daki Fatih Camii’nin yanındaki türbededir.
Öldüğünde üzerine giydiği kaftanın yakası yırtıktı. Doktorlar nefes alsın diye yapmıştı. Bu kaftan, halen Topkapı Sarayı’nda sergilenmektedir. Deniz mahsullerini (ıstakoz, havyar) çok yerdi. Gut hastalığına bundan dolayı yakalandığını söylenir. Ancak, zehirlendiğini düşünen tarihçiler de vardır. Öldüğünde Papa, kutlama amacıyla üç gün boyunca gece-gündüz durmaksızın Vatikan çanlarını çaldırmıştır.
15. Hristiyanlar tarafından, Osmanlı Türkleri’nin İstanbul’u fethettiği gün “dünyanın sonu” şeklinde tanımlandı. Son yapılan anketlere göre, akla ismi ilk gelen Osmanlı sultanı olmuştur. Birçok tarihçiye göre Fatih, devlet-i ebed müddet geleneğinin son hükümdarıydı.
Haber Merkezi