Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Klinik Nöropsikolog İnci Birincioğlu, nörolojik hastalıklarda erken rehabilitasyon konusunu değerlendirdi.
Yeni bir alan olan klinik nöropsikolojinin hastalar için rehabilitasyonda bambaşka deneyimler sunduğunu ifade eden Klinik Nöropsikolog İnci Birincioğlu, bu konudaki deneyimlerini şu şekilde paylaştı:
“Hastanın zihinsel süreçlerini anladıktan ve hangi yaklaşımla tedavi alacağını belirledikten sonra yaratıcı olmak gerekiyor. O kişi diyelim ki iyileşecek bir hasta, bir inme hastası. Gündelik hayatta en çok nerelerde zorlandığını ölçtükten sonra çeşitli görevler organize ediyoruz. Aile bireyleri de seanslara dahil oluyor. Co-terapist yetiştiriyorsunuz gibi. Alışverişe gitme, para çekme, arkadaşlarını arayıp bir organizasyon oluşturma ya da interneti, sosyal medyayı kullanma, inme sürecinden önce kalan ne kadar işi varsa bunları doğru sırayla doğru düzeylerde başlayarak geri dönme, yeniden işlevselliğini kazandırma düzenlemesini yapıyoruz.”
Hastaların hayatını kolaylaştırmak, onlara iyilik değil
Yaşa bağlı demans olan ya da demansa yatkınlık gösteren hastalara yönelik çalışmaları hakkında da bilgi veren Klinik Nöropsikolog İnci Birincioğlu, “İnsanların bazı şeyleri düşünmesine, söylemesine ve talep etmesine de müsaade etmemiz lazım, yani bizler yakınları olarak o insanların hayatlarını kolaylaştırmak için o insanlara hiçbir şey yaptırmıyoruz aslında. Hiçbir sorumluluk verilmiyor, hiçbir şey yapmalarını istemiyoruz ve hatta konuşmalarına bile bazen müsaade etmeyip ‘Ben seni anladım, sen aslında bunu istiyorsundur’ diyoruz bu insanlara. Durum böyle olunca belki de içe kapanıyor bu insanlar. Vazgeçiyorlar. Nasıl olsa birileri onlar için her şeyi yapıyor diye düşünüyorlar.” dedi.
2 tür rahatsızlıkta nörolojiye veya psikiyatriye başvuruluyor
Her hastaya kişisel tedavi düzenlemenin önemine vurgu yapan Klinik Nöropsikolog İnci Birincioğlu, “İnsanlar damarsal veya beyin hastalığı olmak üzere 2 tür rahatsızlıkta nörolojiye veya psikiyatriye başvuruyorlar. Akut olan durumlarda; kişi ya bir trafik kazası geçiriyor ya bir ensefalit (beyin iltihabı) geçiriyor. Yani beyin dokusu, beyin hücresi mikrop kapıyor ya da bir inme oluyor. Beyin dokusunu besleyen damarlardan birinde bir tıkanma ya da kanama olabiliyor. Zarar verdiği beyin dokusuyla ilgili olarak ortaya bir disfonksiyon çıkıyor. Kişi ya konuşamıyor ya hareket etmekte güçlük çekiyor. Tek taraflı olarak, görme alanı ve dikkat etme alanı veya belleği bozulabiliyor. Yakın süreli belleği hatırlıyor ama uzun süreli belleği hatırlayamıyor. Ya da tam tersi.”
Alzheimer beyni yiyip bitiriyor
Alzheimer hastalarındaki sürece dikkat çeken Klinik Nöropsikolog İnci Birincioğlu, “Yutma aslında bir refleks ve hücrelerin kas hafızası ile gerçekleştirdiği bir harekettir. Kas hafızasını koruyan hücreler öldüğünde yutma işlemi gerçekleştirilemiyor. Bu durum da akciğer problemlerine sebep oluyor. Alzheimer ve demans hastaları aslında pnömoniden ölüyor. Gelinen nihai noktada hastalar Alzheimer sebebi ile ölüyor değil, Alzheimer beyni yiyip bitiriyor ve birtakım yaşamsal işlevler artık yapılamadığı için kişi vefat ediyor.”
Kronik ilerleyebilen bir sürü nörolojik hastalık var
Kronik ilerleyebilen bir sürü nörolojik hastalık olduğunu belirterek sözlerine devam eden Klinik Nöropsikolog İnci Birincioğlu, “Hangisi olduğuna göre değişiyor. Mesela primer progresif afazi, sol ön beyinde başlayan ilerleyici bir dil bozukluğu hastalığı. Bu da bir bunama. Burada kişi kendi konuşma yeteneğindeki tuhaflığın ve gerilemenin farkında oluyor, iç görüsü oluyor. Hatta şöyle bir sahne ile karşılaşıyorsunuz; ‘Ben artık daha yavaş konuşuyorum’ derken, günleri sayarken zorlanıyor. Farkındalık bölgesi etkilenmiş olmadığı için kişi kendi konuşamadığının da farkında oluyor. Bu bilişseldir. Psikolojik boyutu bunun üstüne ekleniyor. Kişi istese de yapamadığını gördükçe depresyona giriyor. Bana ne oluyor, hep böyle mi devam edecek, gittikçe kötüye gidiyor ve bu sefer kaygı bozuklukları ekleniyor.” dedi.
Geç başlangıçlı Alzheimer’da kişi kendindeki tuhaflığı kabul etmiyor
Geç başlangıçlı Alzheimer’da kişinin kendisinde bir tuhaflık olduğunu kabul de etmediğini kaydeden Klinik Nöropsikolog İnci Birincioğlu, “(Beni hastaneye yatırıp mirasımı bölüşecekler) gibi sanrıları olabiliyor. Bir de frontal demanslar var. Onlar direkt psikolojik davranış bozuklukları ile başlıyor. Aşırı dalga geçme, sosyal uyumsuzluk, daha önce var olmayan takıntılar, para harcama, uyuma ve yeme davranışlarındaki ve hatta cinsel yönelimdeki değişiklikler. Öncesinde çok saygın bir avukat, küfürlü konuşmaya başlayabiliyor, cinsel yönde karşı tarafı rahatsız edecek davranışlarda bulunabiliyor. Bunlar ilerleyerek daha da ciddi problemlere yol açacak sosyal uyum bozukluklarıyla devam ediyor. Konuşması, idrar tutması, giyinme tercihi gibi nörolojik problemler ortaya çıkana kadar aile tarafından psikolojik olarak görülebiliyor.” dedi.
Hafif kognitif bozukluk Alzheimer’dan da bahseden Klinik Nöropsikolog İnci Birincioğlu, “Bu tipte önceleyen bir rahatsızlık durumu var. Bir araştırmaya göre; hafif kognitif bozukluk tanısı alan hastaların sadece yüzde 12’si Alzheimer’a dönüşüyor. Rehabilitasyonun o dönüşümü engelleme ihtimali olabiliyor.” dedi.
Beynin bir iyileşme zamanı var ve onu kaçırmamak gerek
Klinik Nöropsikolog İnci Birincioğlu, bazı hastalıklarda beynin bir iyileşme zamanının var olduğunu ve onu kaçırmamak gerektiğini dile getirerek, “Kendi kendine iyileşir demek en büyük yanlış. Doğru, yerinde ve zamanında tedavilerle inme sonrası tamamen iyileşen hastalar var ve çok da azımsanacak bir sayıda değil. Bu iyileşmeyi belirleyen şey inmenin beynin neresinde olduğu, ne kadar hızlı müdahale edildiği, yaşı, eğitimi gibi çok faktörlü bir durum. Bir hastanın iyileşme kat sayısını hesaplayabilirsiniz.
Dolayısıyla nörolojik hastalıkların yaşlı hastalığı olduğu düşüncesi tamamen yanlış. Özellikle son 2 yıldır, genç hastalar geliyor ve biz hemen müdahale etme mesajını verebilirsek, onun artık ömür boyu rehabilitasyon merkezinde yaşayacak bir engelli olmadan iyileşmesini sağlayabiliriz ya da kendi kendine idare edebilecek bir işlevsellik düzeyinde olabilir. İyileşme aşağı yukarı 1.5, 2 yıl sürüyor. Medikal, fizyoterapi, dil konuşma, ergoterapi ve nörorehabilitasyon ile ilk 2 yıl içerisinde iyileşme sağlanabiliyor.”