Halk arasında ‘’göz tansiyonu’’ olarak bilinen glokom nedir? Ne gibi belirtiler verir?
Göz tansiyonu, gözün içerisinde basıncın yükselmesi ve sonuçta göz siniri hasarı ile görme kaybı oluşmasına verilen addır. Bu basınç yüksekliği, her hastada herhangi bir hasara sebep olacak diye bir kural yoktur. Bazı kişilerde ve ailesel özellikler sebebiyle tansiyon yüksekliğinin oranına göre göz içindeki hasar daha yüksek olabiliyor. Gözün içerisindeki en hassas doku gözün sinirleridir. Gözdeki basınç yükseldiği zaman, gözün içerisindeki sinirlere basınç uygulayarak oradaki sinirlerin ölmesine neden oluyor. Ölen bu sinirlerin tekrar geri gelmesi de mümkün olmuyor. Bu hastalığın erken dönemde tedavi edilmesi ve basıncın düşürülmesi, göz sinirlerindeki kalıcı bir hasarın önlenmesine ve hastanın uzun dönemde iyi görerek yaşamını sürdürmesine yardımcı olur.
Glokom Hastalığın belirtileri nelerdir? Bu belirtileri kolayca anlamak mümkün müdür?
Göz tansiyonu çok sinsi bir rahatsızlıktır. Normal göz tansiyonu çok keskin sınırları olmamakla birlikte 21 mm Hg olarak değerlendirilir ama biz 15- 17mm Hg civarında olan bir hastayı tedavi ederken gözün durumuna göre değeri 24- 25 mmhg civarındaki hastayı ilaçsız takibe alabiliriz. 30 mm Hg civarına kadar olan tansiyon hiçbir belirti vermeyebilir. 40 mm Hg ve üzerindeki tansiyonlarda görme bulanıklığı, ışık hassasiyeti, ağrı, gözde kızarıklık gibi bulgular eklenerek hastanın doktora gitmesine sebep olabilir. Dolayısıyla, hasar oluşurken düşük , hafif yüksek seyreden tansiyonlarda hiçbir belirti vermediği için göz tansiyonu (glokom) hastalığı sinsi bir hastalık olarak değerlendirilir. Her yaş için hastalarımıza düzenli kontrolü öneriyoruz ama glokom özel bir başlık altında değerlendirilecekse 40 yaşından sonra yıllık değerlendirilmesi bu sessiz, sinsi dönemin yakalanması anlamında hastalarımıza avantaj sağlayabilir.
‘
’GÖZ TANSİYONU HER YAŞ ARALIĞINDA GÖRÜLEBİLMEKTEDİR’’
Glokom hastalığının nedenleri nedir? Bu hastalık her yaş aralığında görülebilir mi? Kimler risk altındadır?
Öncelikle göz tansiyonu her yaş aralığında görülebilmektedir. Çocuklarda da görülebilir, doğumsal ( konjenital) veya çocukluk çağı glokomları vardır. Bunlarda genetik bir takım sebeplerle sıkıntılar yaşanabilir fakat daha sıklıkla görüleni 40- 45 yaş sonrası, yaşla birlikte ortaya çıkan göz tansiyonudur.
Günlük hayatımızdaki hiçbir şey göz tansiyonunu etkilemez. Gözün içerisinde yaşamsal döngüyü sağlamak için sıvı üretiliyor, bu sıvının üretim miktarının artması veya dışa akımın azalması sebebiyle basınç artışı meydana geliyor. Bu durumu değerlendirecek olursak; ya gözün içerisindeki salgı fazla oluyor ya da genel ve daha ağırlıklı olarak gözün içerisindeki sıvıyı dışarı boşaltan kanalların çapı küçük, yapısı bozuk olabiliyor. Bunun haricinde çeşitli etkenler ve birtakım rahatsızlıklar( iltihabi durumlar, göz içi kanamalar) sebebiyle de olabiliyor. Gözün içerisindeki kanalların deliklerini tıkayan özel proteinler vardır işte bu proteinler de tıkanmaya sebep olduğunda sorunlar baş gösterebilir.Bu kanallar tıkandığı veya daraldığı zaman da, göz içerisinde sıvı birikerek göz tansiyonunun artışına sebep olabilir.
‘’GLOKOM, ERKEN DÖNEMLERDE HİÇBİR BELİRTİ VERMEZ’’
Glokom rahatsızlığı günlük hayatı nasıl etkiliyor, araç kullanımına ve diğer yaşamsal faaliyetlerimize doğrudan bir etkisi oluyor mu?
Glokom, erken dönemlerde hiçbir belirti vermez. İlerleyen dönemlerde göz siniri hasarı başladığında göz sinirlerinin fonksiyonları da etkilendiği için, hastanın görme alanında daralmalar olabiliyor. Göz sinirinde, önce görme alanımızda çevreden bir azalma başlar hastalığın ilerleyen dönemlerindeyse yavaş yavaş bu çember daralır ve ortaya doğru gelir. Hasta, son dakikaya kadar tam ve dört dörtlük görebilir ama sadece baktığı yeri görebilir kenarlardaki görüntü yavaş yavaş gider. Bu durumu da özel testlerimizle (görme alanı testi) tespitini gerçekleştirebiliyoruz. Özel bir testle her bir noktaya ışık yollanarak o noktadaki sinirlerin hassasiyetini tespit ediyoruz. Bu hassasiyet düşmeye başladığı zaman o bölge beyazdan yavaş yavaş griye, siyaha doğru dönmeye başlar işte o vakit görme alanı kaybı başlamış diyebiliyoruz. Bu durumda hasta tedavi alıyorsa tedaviyi arttırıyoruz eğer tedavi görmüyorsa da hemen acil tedaviye başlıyoruz.
‘’ÖNCELİKLE MEDİKAL TEDAVİ UYGULAMAYA ÇALIŞIYORUZ’’
Glokomun tedavisi ne şekilde ilerlemektedir?
Tedavi yönteminde, genellikle ilaç tedavisi ilk seçenektir . Günümüzde geliştirilen modern ilaçlarla tedavisi oldukça basittir. Günde 1 ya da 2 kere damlatılan damlalarla göz tansiyonu istediğimiz seviyeye çekilebiliyor. Bu istediğimiz seviye de değişkenlik gösterebiliyor yani her hastanın gözünün durumuna, göz tansiyonun yapısına, göz tansiyonuna sebep olan hastalığın nedenine göre hedef basıncımızı değerlendiriyoruz. Az önce de belirttiğim gibi, öncelikle medikal tedavi uygulamaya çalışıyoruz. Hastalık ilaçla kontrol altına alınamadığı zaman, hastaya lazer yöntemiyle bir tedavi uyguluyoruz. Cerrahi genelde son seçeneğimiz.. Kısaca glokom hastalığı, hastanın durumuna göre ilaç, cerrahi ya da lazer yöntemleri ile tedavi edilmektedir.
‘’YILLIK GÖZ KONTROLLERİNİZİ YAPTIRIN’’
Son olarak okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesaj veya eklemek istediğiniz herhangi bir şey var mıdır?
Herkes rutin yıllık göz kontrollerini düzenli bir şekilde yaptırmalıdır. ‘Gözüm sağlıklı görüyor, hiçbir sıkıntı yok’ diyerek göz kontrolleri ihmal edilmemeli, periyodik kontrollerini gerek çocuklarına gerek kendilerine gerek aile büyüklerine yaptırılmalıdır.. Sağlıklı günler dilerim.
(Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)