Güz

Güz; zor da olsa baharla, yeşille, tatillerle vedalaştığımız, artık kışa merhaba diyeceğimiz günlere hazırlıkların yapıldığı bir geçiş mevsim idi. Yazı takip eden, kıştan önce gelen güz

Abone Ol
Güz; zor da olsa baharla, yeşille, tatillerle vedalaştığımız, artık kışa merhaba diyeceğimiz günlere hazırlıkların yapıldığı bir geçiş mevsim idi. Yazı takip eden, kıştan önce gelen güz, bulunduğumuz iklim kuşağında meyve toplama zamanı olarak da bilinir. Türkçede Yakın ve Karşıt Anlamlılar Sözlüğü’nde güz için “bağ bozumu, güzün, hazan, kırlangıç dönümü, sonbahar, pastırma yazı, yaprak dökümü” karşılıkları verilmiştir. En çok tercih edilenler; Sonbahar ve Güz sözleri. Türkçenin temel taşlarından biri olan Divan-ı Lügat-it Türk’e baktığımızda, güz sözcüğünün anlam bakımından bir değişiklik taşımadığını görürüz. Sözcük, hâlâ bugünkü kullandığımız şekliyle “güz mevsimi, sonbahar” anlamlarında kullanılmış. Biçim açısından incelediğimizde ise, güz kelimesinin günümüze birtakım değişimlerle aktarıldığı sonucuna ulaşırız. Kaşgarlı Mahmud’un bu eserinde güz sözcüğü “küz” biçiminde yer almıştır. Eserde küz sözcüğünden türetilen çeşitli örnekleri bulmak mümkündür:   Küze:(di, r)=güzlemek Ol yaylağda küzedi. (O, yaylada güzledi.) Küzer:(di, ür)=güzleşmek Öd küzerdi. (Mevsim, vakit güzleşti.) Küzgerdi:(di,ür)=güze doğru gitmek Ödhlek küzgerdi. (Zaman güzleşti. Zaman güze doğru gitti.)   Bilinen en eski Türkçe sözlük Divan-ı Lügat-it Türk’te çok sayıda atasözü bulunduğu, bunların günümüze ulaşmış türlerinin belki en eski örnekleri olduğu bilinmektedir. Eserden güz sözcüğünü taşıyan bir atasözünü sizlerle paylaşalım:   Küz geligi yayın belgülüğ = Güzün gelişi ilkyazdan belli olur. Küz keligi yazın belgürer= Güzün gelişi yazdan belli olur.   Türkçemizde geçmişten günümüze kadar ulaşan, uzun deneyimler sonucunda oluşan kısa ve özlü öğütlerle dolu atasözlerimizin varlığı ve çokluğu onun zenginliğinin de bir kanıtı, güzelliğinin ve derinliğinin de göstergesi. Güzle ilgili çeşitli atasözlerine bir bakalım:   Güz güneşinde kızım, bahar güneşinde gelinim yansın./Balta sapı uzun olur, şamatası güzün olur./Üzüm hırsızı güzün belli olur./Bir dönüm güzlük on dönüm yazlığa bedeldir...   Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlüğü’nde güzden türetilen çok sayıda sözcük ve kelime grubuna rastlıyoruz: Güzün: Güz mevsiminde, güz vaktinde, sonbaharda Güzlük: Güzün yapılan, güze ait, sonbaharlık. Güzün ekilen tahıl Güzlek: Güz yağmuru, Güz mevsiminin geçirildiği yer Güzlemek: Güzü bir yerde geçirmek Güz çiğdemi: Acı badem. Güzün açan mor çiçekli zehirli bir çiğdem türü Güz noktası: Gök biliminde günün gün-tün eşitliği anında güneşin gök ekvatoru çizgisi üzerinde bulunduğu nokta Güzlük ekin: Ekimi güzün yapılan   Türk Dil Kurumu yayınlarından olan Türkiye’de Halk Ağzından Söz Derleme Dergisi’ne baktığımızda güz sözcüğünün ve bundan türetilen sözcüklerin yörelerde kazandığı farklı anlamlarla karşılaşıyoruz. Bu sözlükteki güz sözcüğünün Türkiye’nin dört bir yanında kazandığı farklı anlamlardan bazılarını ele alalım: Güz: Kambur, beli eğri (Sinop) Güzdek: Harman sonu yumurtadan çıkıp da iyi büyüyemeyen civciv (Ankara) Güzelemek: Güze erişmek, bitkilere kırağı vurması (Kırşehir) Güzem: Sonbaharda kırkılan kuzu ve toklu yünü (Kars, Amasya) Güzerti: Güz sonu soğuğu (Muğla) Güzle: Sonbaharda ekilen bitkilerin gövermesi (Konya). Sonbaharda güzlüklerin ve taze otların çıktığı yerler (Giresun) Güzlük: Sonbaharda ekilen hububat (Afyon, Ankara). İnce, uzun ve beyaz renkli bir çeşit buğday (Malatya). Güzük: Kambur (Elazığ).   Güz sözcüğü aynı zamanda tekerlemelerde de yer alır:“Az gittim, uz gittim, altı ay bir güz gittim, bir de dönüp ardıma baktım ki ne göreyim, gide gide bir arpa boyu yol gitmişim.” en bilindik masal tekerlemelerinden birisidir. Güleç bir rüzgârın dokunuşlarının hissedildiği, karların düşlere yağdığı mevsim Güz, birçok şairin mısralarında da ses bulmuş; kimi zaman yalnızlığın, kimi zaman gözyaşının, kimi zaman ayrılıkların ve hüzünlerin vazgeçemediğimiz adı olmuş. Güz, Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Sayıklayan Ağaç” şiirinde dizelerle şöyle buluşuyor: “Güzü duymayagörsün ağaç/Artık her günü bir işkence/Bir hayale dalar her gece/ Başında gök, ürperen bir taç...”   Şiirimizin usta ismi Nazım Hikmet ise güze; “Güz” isimli şiirinde şöyle dile getiriyor: “Günler gitgide kısalıyor/Yağmurlar başlamak üzre/Kapım ardına kadar açık bekledi seni/Niye böyle geç kaldın?...”   Bir başka şair Kemalettin Kamu;“Başım avuçlarımda/Bir ağır külçe hüzün/Düşüyor gözlerime/Çiğ taneleri güzün...” diyerek güzle anlatıyor hüznünü.   Bunların yanı sıra güz; serin, yağmurlu ve rüzgârlı günlerin habercisi olan  güz; kışa hazırlığın başladığı, kışlık yiyeceklerin ve yakacakların hazırlandığı, salçaların kaynatıldığı, turşuların kurulduğu, bin bir çeşit yiyeceklerin hazırlandığı, konservelerin raflara dizildiği mevsimdir. Yazlık giysiler giysiler kaldırılıp daha kalın giysiler saklandıkları yerden çıkarılır. Kuşların sıcak diyarlara yolculuklarının başladığı, tropik bölgelere göç ettikleri mevsim olması sebebiyle güz;  “kırlangıç dönümü” adını almıştır. Bu mevsiminde sıcaklıklar yavaş yavaş düşer, hayvanlar yaklaşan kışa hazırlık olmak üzere yiyecek biriktirirler, postları da genellikle daha kalınlaşır.