2001 yapımı Hannibal, ünlü yönetmen Ridley Scott’ın, daha öncesinde 1991 yılında Jonathan Demme'nin yönetmenliğini yaptığı "The Silence of the Lambs" (Kuzuların Sessizliği) filminin devamı olarak çektiği, Thomas Harris’in aynı adlı romanından uyarlanan bir psikolojik gerilim ve suç filmidir. Anthony Hopkins, Hannibal Lecter rolüne geri dönerken, Clarice Starling karakterini bu kez Jodie Foster yerine Julianne Moore canlandırıyor. Film, hem sanatsal olarak, hem de estetik bir şiddet anlayışıyla Hannibal Lecter efsanesini bir üst seviyeye taşıyarak, korkunun ve saplantının sanatsal bir şekilde işlenmesini sağlamıştır. Filmin oyuncu kadrosunda Anthony Hopkins ve Julianne Moore'den başka Gary Oldman, Ray Liotta, Giancarlo Giannini, Frankie R. Faiso, Francesca Neri ve Zeljko Ivanek gibi oyuncular rol almışlardır.
İlk filmin devamı niteliğinde, filmin kabaca konusu şöyle işliyor; başlangıç olarak Hannibal Lecter’ın (Anthony Hopkins) firarının üzerinden on yıl geçtikten sonra başlıyor. FBI ajanı Clarice Starling (Julianne Moore), kariyerinde bir düşüş yaşamaktadır. Bir uyuşturucu baskınında yaptığı hata nedeniyle medyanın ve yetkililerin hedefi haline gelir. Ancak kısa süre sonra, onu kariyerinde tekrar yükseltecek ve aynı zamanda büyük bir tehlikeye sokacak bir olayla karşılaşır. Hannibal Lecter’ın izi bulunmuştur. Bu sırada, Lecter Avrupa’da Floransa’da yaşamaktadır. "Dr. Fell" adlı sahte kimliğiyle orada sanat tarihiyle ilgileniyor, akademik ortamlarda takılıyor ve zevklerine uygun bir hayat sürüyor. Ancak onun peşinde sadece Clarice yoktur. Yüzü korkunç şekilde deforme olmuş zengin iş insanı Mason Verger (Gary Oldman), Lecter’dan intikam almak için onu yakalamaya çalışmaktadır. Verger, geçmişte Lecter’ın bir kurbanı olmuş ama onu öldürmek yerine, akıl oyunlarıyla kendi yüzünü paramparça etmesine neden olmuştur. Şimdi ise intikam almak için onu ele geçirmek istemektedir. Bir diğer tehdit ise Floransa'da çalışan, açgözlü ve yozlaşmış polis müfettişi Rinaldo Pazzi’dir (Giancarlo Giannini). Pazzi, Lecter’ın gerçek kimliğini fark eder ve onu yakalayarak Verger’a teslim etmeyi planlar. Ancak Lecter, tahmin edileceği gibi, onun oyunlarına gelmez ve ona efsanevi bir ceza keser. Filmin son bölümünde ise Clarice ve Hannibal’ın karşı karşıya geldiği o unutulmaz sahne yaşanır: Bir yemek masasında beyin ameliyatı yapan bir psikopat ve çaresiz bir kurban…
Filmdeki karakterlere gelirsek; Hannibal Lecter (Anthony Hopkins), bu filmde önceki haline kıyasla daha da karmaşık bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Artık sadece bir seri katil değil, sanattan, edebiyattan ve yemekten anlayan, hayatı kendi kurallarına göre yaşayan bir karakterdir. Onun için yemek, sanat, edebiyat ve cinayet birbiri içine geçmiş kavramlardır. Öldürmek ve intikam bir sanat olmuş. Hopkins’in bu rolde sergilediği sakin ama tehditkar duruş da, onun en ufak bir hareketinin bile izleyiciye gerilim vermesine neden oluyor. Anthony Hopkins, Lecter’ın karizmatik ama aynı zamanda ürkütücü varlığını bir kez daha harika bir şekilde canlandırıyor. Onun bakışları, tonlamaları ve soğukkanlı tavırları, karakterin korkutucu cazibesini çok iyi yansıtmıştır. Daha önce Jodie Foster’ın canlandırdığı Clarice Starling karakterinin yerini ise Julianne Moore alıyor ve karaktere biraz daha soğukkanlı ve daha olgun bir hava katıyor. Julianne Moore’un bu kattığı hava, Foster’dan farklı olsa da, Starling’in içsel mücadelesini, hırsını ve Hannibal’a karşı duyduğu karmaşık duyguları iyi bir şekilde göstermiştir. Bir diğer önemli karakter olan Mason Verger (Gary Oldman) ise belki de filmin en korkutucu karakteridir. Mason, yüzü erimiş, geçmişin acısıyla yaşayan ama bir yandan da kendi sadistik planlarını yapan birisidir. Gary Oldman, protez makyajın arkasına saklansa da ses tonuyla ve hareketleriyle karakteri iyi bir şekilde yansıtmıştır. Onun Hannibal’a olan kini ve hastalıklı zevkleri, filmin karanlık tonunu oldukça derinleştirmiştir. Rinaldo Pazzi'de (Giancarlo Giannini) bir İtalyan polisidir. Pazzi, filmin en talihsiz karakterlerinden birisidir. Açgözlülüğü ve hırsı yüzünden Hannibal’ın tuzağına düşüyor ve onun bu hikayesi, aynı zamanda Hannibal’ın nasıl bir zeka oyunları ustası olduğunu da gösteriyor.
Ridley Scott, Hannibal’ın yemek sahnelerini neredeyse bir sanat eseri gibi göstermiştir. Beyin ameliyatı sahnesi bile korkutucu olduğu kadar estetik bir dille işlenmiştir. Hannibal için yemek, sanatın bir parçası ve ölüm de bu sanata dahil bir şeydir. Ayrıca filmde dikkat çekmek istenen bir konu da, film boyunca zeki ve güçlü olanlar kazanıyor. Açgözlü ve hırslı karakterler, Hannibal’ın hep oyununa geliyor.
Filmin teknik yönünden de bahsedecek olursak; filmin görüntü yönetmeni John Mathieson, özellikle Floransa sahnelerinde muhteşem bir iş çıkarıyor. Floransa’nın atmosferi, filmin genel karanlık havasını mükemmel bir şekilde tamamlıyor. Hannibal’ın şıklığı ve mekanların ihtişamı da, görsel olarak filmi daha da etkileyici yapmıştır.
Özetle Hannibal, bir korku filmi olarak sanat eseri gibi işlenmiş psikolojik bir gerilim korku filmi olmuştur. Ridley Scott, filmi klasik bir devam hikayesi olarak kendi tarzıyla yorumlamıştır. Hannibal Lecter, yine büyüleyici ve ürkütücü bir karakter olarak karşımıza çıkarken; Clarice Starling ise sistemin kurbanı olarak zayıf ama direnen bir karakterdir. Film, Thomas Harris’in romanındaki bazı değişikliklere rağmen yine de unutulmaz sahneleri ve Hannibal’ın varlığıyla izleyicileri büyülemeyi başarmıştır. Film, Ridley Scott’ın usta yönetmenliği ve Anthony Hopkins’in unutulmaz performansıyla sinema tarihine farklı bir damga vurmayı başarmıştır. İyi seyirler…