Huzur, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ilk romanı. 22 Şubat 1948-2 Haziran 1948 tarihleri arasında Cumhuriyet Gazetesi'nde tefrika edilen Huzur romanı, 1949 yılında kitap olarak basılmıştır.

Huzur'un kahramanlarından Mümtaz, roman boyunca kendisini "huzur"a kavuşturacak bir "iç nizam"ı aramaktadır. Eserde hastalık, ölüm, tabiat, kozmik unsurlar, medeniyet, sosyal meseleler, çeşitli ruh halleri ve estetik fikirler iç içe verilir. Ancak bütün bunların üzerinde romana hakim olan Mümtaz'la Nuran'ın aşklarıdır. İstanbul, bu aşkın yaşandığı çevre olmaktan çıkarak, adeta bir roman kahramanı gibi ele alınır.

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Dr. Tarık Temel'e ithaf ettiği Huzur II. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde İstanbul'da geçer. Dört bölüm­den oluşan romanın her bölümü belli başlı dört karakterden birinin adını taşır: İhsan, Nuran, Suat, Mümtaz. Romanın merkezinde ise Mümtaz karakteri vardır.

Millî Mücadele yıllarında Anadolu’da babasını ve annesini kaybeden Mümtaz, çocuk yaşta İstanbul’a giderek amcasının oğlu İhsan’ın evine yerleşir. Galatasaray Lisesi’ni ve edebiyat fakültesini bitirip asistan olur. Aynı zamanda şiir yazan Mümtaz, aşkla bağlandığı sevgilisi Nuran'ın boşandığı kocasına dönme kararıyla bunalıma girer. 

Roman boyunca geri dönüşlerle hikayenin detaylarını öğreniriz. Mümtaz ile aynı anda Nuran'a aşık olan, ancak Nuran'ın Mümtaz'ı tercih etmesi üzerine intihar eden Suat'ı tanırız. Suat'ın intiharı Mümtaz ile Nuran'ın birbirinden uzaklaşmasına neden olur. Mümtaz'ın buhranı, yaşadığı bir olayla, tam da II. Dünya Savaşı'nın başladığı gün zirveye çıkar.

Tanpınar'ın, Osmanlı kültürü, medeniyeti ve mûsikisi çevresinde Cumhuriyet aydınının kimlik problemlerini ele aldığı Huzur romanı modern kurgusu, iç monolog ve bilinç akışı tekniğini kullanma biçimiyle Türk edebiyatının mihenk taşlarından biri olarak kabul edilir. Tanpınar'ın özel hayatından otobiyografik unsurlar içeren roman İstanbul’un tabiatını, semtlerini ve mimarî güzelliklerini ele alış şekliyle de önem arz eder. Yine de, Mehmet Kaplan’ın deyişiyle "en büyük orijinalitesi ve değeri, aksiyonunda değil, psikolojik muhtevasındadır."

Berna Moran, Huzur'u incelerken, Tanpınar’ın Türk romanına yeni bir anlatım tekniği kazandırdığını örnekleriyle gösterir. Romanın dört bölümünden ilkinin sıkıntılı, ikincisinin neşeli, üçüncüsünü melankolik, dördüncüsünün ise çok sıkıntılı olmasına dikkat çeken Moran Batı müziğini de çok seven Tanpınar’ın, Huzur’u, bir Batı müziği formu olan senfoniye yaklaştırma arzusunda olduğunu öne sürer.

Tanpınar’ın Huzur’la beraber Mahur Beste ve Sahnenin Dışındakiler adlı romanlarını bir çeşit nehir roman olarak düşündüğü anlaşılmaktadır. Nuran Mahur Beste’deki Talat Bey’in torunudur, İhsan da Sahnenin Dışındakiler’de arka planda mevcut tiplerden biridir. Kenan Işık tarafından oyun metnine dönüştürülen Huzur 1997-1998 sezonunda, İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda sahnelenmiştir.

Editör: TE Bilisim