Kalp gözü

Çok bilindik bir sözdür kalp gözü. Gözler iyi görse de kalp iyiyi kötüyü göremedikten sonra iyi gören gözlerin de bir anlamı kalmıyor. Önemli olan nasıl bakıldığı…Genel ol...

Abone Ol

Çok bilindik bir sözdür kalp gözü. Gözler iyi görse de kalp iyiyi kötüyü göremedikten sonra iyi gören gözlerin de bir anlamı kalmıyor. Önemli olan nasıl bakıldığı…
Genel olarak konuşacak olursak duyu organlarımıza birçok anlam yükleyebiliyoruz. Fakat yüklediğimiz anlamlar herkeste aynı anlamı bulamayabiliyor. Örneğin bizim gözlerimiz çok iyi görüyor diye her canlının gözlerinin iyi gördüğünü düşünüyoruz. Ya da kulaklarımız iyi duyuyor diye her canlı için aynı şeyi düşünüyoruz.
Halbuki gösterdi diye gördü anlamına gelmez, tıpkı söyledi diye duydu anlamına gelmediği gibi.
Ya da duydu diye doğru anladı anlamına gelmez.
Veya anladı diye hak verdi anlamına gelmez, hak verdi diye inandı anlamına gelmediği gibi…
Ya da inandı diye uyguladı anlamına da gelmez. Tam da uyguladı diye sürdürecek anlamına gelmediği gibi…
Bu noktada şu hikâyeyi buraya bırakarak, önemli olanın ‘kalp gözü’ olduğunu belirtmek istiyorum:
Adamın biri ilk defa gittiği küçük bir kasabada duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa;
– Buranın yabancısıyım, demiş. Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler.
Çocuk arabanın penceresini açtıktan sonra;
Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde..
Adam çocuğun yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez.
– Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş çocuk. Kuş cıvıltıları oradan geliyor zaten.
– İyi ama demiş adam, bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği ne malûm?
–Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez diye atılmış çocuk… Üstelik manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da duyacaksınız..
Adam gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, teşekkür etmek için döndüğünde fark etmiş çocuğun kör olduğunu.
Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış adamın kendisini fark ettiğini.
Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken;
– Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş. Görmeyi o kadar çok özledim ki! Sizinkiler sağlam, öyle değil mi?
Adam çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına doğru yönelirken;
– Artık emin değilim demiş. Emin olduğum tek şey, benden iyi gördüğündür.