Dini duygular, manevi dünyamız açısından önemlidir. Çünkü bu duygular, bize ruhani bir rahatlama sağlar. Böyle bir ruh haline sahip olabilmek için ibadetler yaparız, dualar ederiz, insani yardımlarda bulunuruz ya da kimi zaman inandığımız dinin anlatıcıları olan kişilerden, tavsiyeler alırız. Çünkü bu kişiler, dünya meselelerini ikinci plana atıp manevi meselelerle ilgilenirler. Bu nedenle onlar, insanoğlunun yaptığı ya da yapacağı birçok hatadan uzak dururlar. Uzak durmakla da kalmayıp insanlara doğru yolu göstermek isterler. Dinlerin temel öğesi olan insani faydayı, içselleştirdikleri için kendilerini doğruluğa, adalete ve toplumun dolayısıyla insanlığın huzurlu bir şekilde yaşamasına adarlar. Bu nedenlerden ötürü bu kişiler, bizler için önemli oldukları için onlara saygı gösteririz. Onları, toplumun öncüsü kabul ederiz. Onların fikirlerine, önem veririz. Sıkıntıya girdiğimiz anlarda, onlardan yardım isteriz.
Topluma kanaat önderliği yapan bu kişiler ise, bu kadar yoğun saygı ve sevgi karşısında büyük sorumluluklar üstlenirler. Öyle ki bu sorumluluk, onlara farklı misyonlar yükler. Üstlendikleri en önemli misyon ise, toplumu doğru ve akla uygun bir şekilde yönlendirmesidir. Bunu hakkıyla yapan hocalarımız, müftülerimiz ve ilahiyat fakültelerini bitirmiş önemli akademisyenlerimiz var.
Ancak, her grupta olduğu gibi, tüm bu sorumluluklarının farkında olmayan ya da dinsel öğelerle bağnazlığı birbirine karıştıran, din görevlilerimiz de var. Maalesef ki bu insanlar, toplumda yaratacağı etkileri düşünmeden fütursuz açıklamalar yapabiliyorlar. Bununla ilgili çok fazla örnek var. Örneğin geçmiş zamanda şöyle bir şey duymuştuk:
‘’Çocuğun, babası üzerindeki haklarından biri de buluğ çağına erişince çocuğunu evlendirmesidir. Hem Kur'an-ı Kerim hem de Hz. Peygamber (s.a.v), gençlerin ve yetimlerin buluğ çağına erince evlendirilmelerini emretmektedir. Buluğ çağı, İslâm âlimlerinin çoğunluğuna göre kızlarda 9-15, erkeklerde 12-15 yaşları arası olarak belirlenmiştir. Yalnız İmam-ı Azam Hazretleri, buluğ çağının sonu olarak kızlarda 17, erkeklerde ise 18 yaşını kabul eder.”
Yani sayın müftümüz diyor ki; Çocuklarınızı 12-15 ya da en geç 17 yaşında evlendirin. Hem de çocuk evlilik oranlarının yüksek olduğu bir bölgede sarf ediyor bu cümleleri. Hem de Anadolu İmam Hatip Lisesi velilerine söylüyor. Toplumun kanayan bir yarasını daha da derinleştirmek için yoğun bir dini söylem kullanıyor. Bu bir emirdir diyor.
İnsanların uzaya çıktıkları bir çağda çocuklarınıza ilim, bilim öğretin demesi gereken bu müftü, aslına bakarsanız farkında olarak ya da olmayarak, bölge çocuklarının gelecekleriyle oynuyor. Çünkü bunu bir müftünün ağzından duyan cehaletin eşiğindeki ya da saf niyetli, her söylenene inanan anne ve babalar, bu cümleleri dini bir emir olarak algılayıp çocuk yaştaki evlatlarını evlendirebilirler. Üstelik bunu, çocuklarının rızasını almadan yapabilirler.
Söyledikleri sözün nereye gideceğini ya da nasıl sonuçlar doğuracağını bilmeyen bu kişilere, devletin hukuki yolları kullanarak belli yaptırımlarda bulunması şart. Aksi takdirde, devletin konuya bakış açısı ile ilgili kafalarda soru işaretleri oluşabilir. Bu da konunun bilincinde olan insanlarda, var olan sisteme karşı güven sarsıntısı yaratabilir.