Kılıçdaroğlu: 'Hollanda ile ilişkilerin tamamını alın askıya'

Abone Ol
“İNCİRLİK ÜSSÜ’NDE ALMAN ASKERİ VAR MI?” “Almanya’ya gidildi, bakanımız alınmadı, propaganda yapamazsınız denildi” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:“Ne yapacaksınız? Almanya gününü görecek, nasıl görecek? İncirlik Üssü’nde Alman askeri var mı? Var. Çıkarıyor musun? Çıkarmıyorsun, konuşuyorsun. Ya bu millet konuşmaktan bıktı, ne yapacaksan çık adam gibi yap. Bu kadar açık. Biz de sana her türlü desteği vereceğiz. Efendim yapacağız, ne zaman? 16 Nisan’dan sonra. 16 Nisan’dan sonra diyecekler ki; ya bunu yine FETÖ karıştırdı, böyle bir şey olmaz, kusura bakmayın, gelin hep beraber tokalaşalım, bu işi idare edelim. Bakın burada söylüyorum, 16 Nisan’dan sonra göreceksiniz. Bunlar, Türkiye’nin itibarına gölge düşürüyor, doğru değildir bu davranışlar. Sadece muhtarları değil hiçbir insanı, hiçbir canlıyı küçük görme hakkımız yoktur ama bulunduğumuz yere ve ortama göre dilimiz vardır. Diplomasinin de bir dili vardır, Türkiye’de konuştuğun gibi Birleşmiş Milletlerde rahat konuşamazsın. Diplomasinin dili ayrıdır, doktorların dili vardır, onların dili de ayrıdır, avukatların dili vardır, onların da dili ayrıdır. Burada oturup konuşabiliriz, tartışabiliriz ama BM’de konuştuğunuz zaman konuşmanın içeriği dolu olmalı. Herkes demeli ki helal olsun şu cumhurbaşkanı haklı, bütün dünyaya ders verdi, bilgisiyle, birikimiyle, konuşmasıyla, irfanıyla ders verdi. BM kürsüsünde iç politika yaparsanız bu doğru değildir, orada dünyaya konuşuyorsunuz, Türkiye’ye değil. Kastettiğim odur, burada biz konuşuyoruz, benzer bir konuşma bana deseler ki BM’de yap, orada daha farklı bir dil kullanırım, kullanmak zorundayım. Diplomasinin dili vardır, büyükelçi bizim istediğimiz gibi konuşamaz. Bu sadece bizim ülkemize ait bir dil midir? Hayır, bütün dünyada böyledir.” “SİYASİ AHLAK KANUNU ÇIKMASI LAZIM” İçinde yaşanılan sistemin mükemmel olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Yüzde 1 oy alan partinin genel başkanı Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmeli. Yani Saadet Partisinin genel başkanı, Vatan Partisinin genel başkanı yüzde 1 oy aldığı taktirde Meclise gelip konuştuğunda ne eksiğimiz olur? Soru şu; yüzde 10 seçim barajını kim getirdi? Ben mi getirdim? Hayır. İktidar mı getirdi? Hayır. Kenan Evren ve arkadaşları, darbeciler getirdi. Biz darbeye karşı değil miyiz? Darbeye karşıyız. Darbe hukukuna karşı değil miyiz? Darbe hukukuna karşıyız. O zaman gelin değiştirelim. Hayır değiştirmeyelim. Niye? O zaman sen darbecileri savunuyorsun. Değiştirelim, yüzde 1 oy alan partinin genel başkanı Meclise gelsin, Mecliste konuşma yapsın. Mecliste konuşsun, onun da düşüncelerini alalım. Akıl akıldan üstündür, belki benim bir eksiğim var o tamamlayacak. Bugünkü sistemin eksiği, Siyasi Ahlak Kanunu çıkması lazım. Yani siyasetçilerin ahlaklı olması lazım, siyasetçilerin ihale takipçisi olmaması lazım, siyasetçilerin yolsuzluk yapmaması lazım, siyasetçilerin kul hakkı yememesi lazım ve siyasetçinin hesap vermesi lazım. Siyasi Ahlak Kanunu var mı? Yok. Niye yok? Hazırlıyoruz, her seferinde veriyoruz, teklif ediyoruz, sağ olsun Sayın Ahmet Davutoğlu da dedi bunu getireceğim, söz verdi, o da gitti. Siyasi Ahlak Kanunu’na ihtiyacımız var. Siyasi Partiler Kanunu’nun değişmesine ihtiyacımız var, siyasetin finansmanı ile ilgili kanun değişikliğine ihtiyacımız var, bunlar olursa Parlamento daha güzel olur” şeklinde konuştu. “HİÇ KİMSE KENDİ GÖREVİNİN DIŞINA ÇIKMAZSA ÇİFT BAŞLILIK OLMAZ” “141 yıllık parlamento deneyimimiz var” diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: “141 yıllık deneyimi kaldırıyoruz, dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmayan yeni bir model diyoruz. Anayasa değişikliği, efendim bu değişiklik çıkarsa çift başlılık olmaz. Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve benim bu sorumu cevaplayın, bugün çift başlılık mı var? 15 yıldır çift başlılık mı var? 20-30 yıldır çift başlılık mı var? Herkes kendi işini yaparsa biter, nerede çift başlılık? Sayın Cumhurbaşkanı kendi görevini yapar, Sayın Başbakan kendi görevini yapar, bakanlar kendi görevini yapar, ana muhalefet, muhalefet partileri kendi görevini yapar, her birisinin görevi kanunlarla, anayasayla belirlenmiştir. Hiç kimse kendi görevinin dışına çıkmazsa çift başlılık olmaz. Yeni modelde diyorlar ki; hem başkan olacak hem tarafsız olacak hem partili genel başkanı olacak. O zaman nasıl tarafsız olacak? Ben tarafsız mıyım? Hayır. Ben TBMM’de tarafsızlık üzerine yemin mi ediyorum? Hayır. Bizim yeminimizde tarafsızlık kuralı yoktur, tarafsızlık kuralı cumhurbaşkanınındır. Çünkü cumhurbaşkanı, 80 milyonu temsil eder. Peki cumhurun başkanı olan birisi aynı zamanda bir partinin başkanı olursa çift başlı olmaz mı? Çift başlı olur. Hem partisinin genel başkanı hem de cumhurun başkanı.” “HANİ DİYORDUK YA ÇATIŞMA OLMASIN, EN BÜYÜK ÇATIŞMAYI GETİRECEK” Bu değişiklikle birlikte başka bir sorunun daha ortaya çıkacağını savunan Kılıçdaroğlu, “Diyelim ki seçim oldu, onun partisinin başkanı değil başka birisi kazandı, o zaman başkan ayrı telden, çoğunluk partisinin başkanı ayrı telden çalacak. Asıl büyük yarılma oradan olacak, bunu anlatmaya çalıştım, olay budur. Bu kadar basittir. Bu neyi getirir? Hani diyorduk ya çatışma olmasın, en büyük çatışmayı getirecek. Biz bu tehlikeye dikkati çekmek istedik, doğrusu da bu tehlikeyi bütün vatandaşlarımın bilmesini isterim. Başkanla, bugünkü modeldeki cumhurbaşkanıyla Mecliste çoğunluğu olan parti birlikte ülkeyi çok daha zor yöneteceklerdir. Bugünkü modelde nedir? Cumhurbaşkanı tarafsızdır, başbakan çoğunluk partisini temsil eder, istediği kanun tasarısını Meclise getirir, Mecliste oturulur, tartışılır ve çözülür” dedi. “BÜTÜN MUHTARLARIN ÖMRÜ BİR KARARNAMEYE BAĞLI” Başkanlık sitemi geldiğinde muhtarlığın kalkıp kalkmayacağını sorduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Bu modelde başkan, arzu ettiği zaman TBMM’yi feshediyor. Hiçbir gerekçeye ihtiyaç duymadan. Çünkü anayasada şu gerekçeyle iptal edeceksin veya bu sorun çıktığında iptal edeceksin diye bir düzenleme yok. Mevcut anayasada diyor ki; evet cumhurbaşkanı Meclisi feshedebilir, yeni seçime götürebilir ama 45 gün içinde hükümet kurulmazsa. Yeni modelde bu yok. Muhtar kardeşlerim elini vicdanına koyup sorsunlar bu doğru mudur yanlış mıdır? Efendim muhtarlık kalkacak mı? Başkanın takdirine bağlı. Bütün muhtarların ömrü bir kararnameye bağlı, bir kararname çıkar, muhtarlıklar kaldırılmıştır, bitti, o kadar. Yetki veriyor muyuz? Veriyoruz tabii ki. Böyle bir yetkiyi bir kişiye vermek doğru mudur? Yanlış mıdır? Bir kişiye bu yetkiyi vermek yanlıştır diyorsanız hayır oyu kullanacaksınız, doğrudur diyorsanız gidip evet oyu kullanacaksınız bu kadar basit. Belki bazı muhtar arkadaşlarımız diyebilir, efendim olur mu muhtarlık çok eski bir kurumdur, demokrasinin en köklü kurumlarından birisidir, en temiz demokrasi burada tecelli eder, kimse muhtarlığı kaldıramaz. Size şu söylenecek, ya kardeşim diyecek başkan ben TBMM’yi fesih yetkisine sahibim muhtarlığı mı feshetmeyeceğim? Hepinizin düşünmesi lazım, ben size düşünerek sandığa gidin diyorum. Elimizi vicdanımıza koyacağız, düşünerek sandığa gideceğiz. Bu bir siyasi parti seçimi değildir. Bunun partilerle ilgisi yok, bu bütün partileri ilgilendiriyor Mecliste olsun olmasın, bütün vatandaşları ilgilendiriyor. Hepimizin oturup doğru karar vermesi lazım” açıklamasını yaptı. “BAŞKANLIK SİSTEMİ, BUGÜNKÜ MODEL DÜNYANIN HİÇBİR ÜLKESİNDE UYGULANMAYAN BİR MODELDİR” Anayasa değişikliğinde partilerin neden bir araya gelmediğinin sorulduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Evvelki yasama döneminde 4 siyasi parti bir araya geldi, anayasanın 80 maddesinin değiştirilmesi konusunda görüş birliği sağlandı ama çıkmadı. Sonradan dediler ki oturalım konuşalım. 15 Temmuz darbesinden sonra biz saraya gittik, Sayın Cumhurbaşkanı çağırdı ve oraya gittik. Ben, Sayın Cumhurbaşkanına, Sayın Başbakana, Sayın Devlet Bahçeli’ye, Cumhurbaşkanı Sözcüsü Sayın Kalın da oradaydı ve Cumhurbaşkanlığı Sayın Genel Sekreteri de oradaydı, yargı bağımsızlığının ne kadar önemli olduğunu anlattım. Yargı bağımsızlığı sağlanabilirse bu memlekette mahkemeler adalet dağıtır dedim ve gelin anayasada önce bu yargı bağımsızlığını sağlayacak düzenlemeleri yapalım, tamam dediler. Hepimiz anlaştık, ben de teşekkür ettim. İki toplandık, ondan sonra kimse toplantıya gelmedi, kabul edilmedi. Sonra dediler ki anayasa değişikliği için buyurun gelin, başkanlık sistemini getireceğiz. Dedik ki, biz başkanlık sistemine karşıyız, parlamenter demokratik sistemde neyi öngörüyorsanız gelin oturalım, konuşalım 140 yıllık tecrübemiz var. Olur ya bizim eksiğimiz, yanlışımız da olabilir, bir araya gelelim, oturalım, konuşalım, biz bu sorunu çözelim. Hayır dediler biz başkanlığı getireceğiz, biz onu uygun görmüyoruz dedik. Olay budur. Dolayısıyla başkanlık sistemi, bugünkü model dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmayan bir modeldir. Başkanlık sisteminin gerçek anlamda uygulandığı bir ülke var, o da Amerika Birleşik Devletleri. Neden? Çünkü kendi tarihi şartları onu öngörüyor. Bir başkan var, eyaletler var, eyaletlerin valileri var, eyaletlerin parlamentoları var, her parlamento kendi eyaletinin kanununu çıkarır. Yani çok parçalı bir yapı vardır. Zaten Birleşik Devletleri diyor, her bir eyaletin ayrı bayrağı da var. Şimdi biz bu başkanlık sistemini Türkiye’nin geleceği açısından, Türkiye’nin bekası açısından sağlıklı görmüyoruz, doğru da görmüyoruz. Yanlış görüyoruz” dedi. İHA