Özünde bir ikna süreci olan siyasal iletişimi, Aysel Aziz; “Belli ideolojik amaçları, toplumda belli gruplara, kitlelere, uluslara ya da bloklara kabul ettirmek ve gerektiğinde eyleme dönüştürmek, uygulamaya koymak üzere politik aktörler tarafından çeşitli iletişim tür ve tekniklerinin kullanılması ile yapılan iletişim” diye tanımlar Siyasal İletişim kitabında.
Siyaset ve iletişim kavramlarının birleşmesiyle ortaya çıkmış olan siyasal iletişim kavramı, özellikle de seçim dönemlerinin hemen öncesinde üzerine sıklıkla akıl yürütülen, seçmenin oy verme tutumları üzerinde etkili olmak adına siyasal kampanyalar ve propagandalarla desteklenen bir kavram olarak gündelik yaşamlarımızın tam merkezinde yer edinmektedir.
Rakiplerinin karşısında en az bir adım öne geçme çabasıyla, siyasi figürlerin özellikle seçim öncesi bu çabaya girmesi, seçmenle iletişimi güçlendirmeye çalışması elbette anlaşılabilir bir tutum olmakla birlikte, zamanlamada geç kalmış siyasilerin inandırıcılıklarının seçmen tarafından sorgulanması da gayet doğaldır.
İletişimi bir süreç olarak değerlendirirsek eğer, öyle sanıyorum ki asıl önemli olan sadece neyin söylendiği değil; neyin, ne zaman ve nasıl söylendiği, hangi zeminde söylendiği de, mesajın inandırıcılığı ve güven vermesi açısından oldukça önemlidir.
Benim de yıllar öncesinde Ankara’nın bir işçi mahallesi olan İşçi Blokları Mahallesi’nden tanıdığım Doğan Subaşı, bütün bu süreçlerin temelinde yer alan mahallenin önemine dikkat çeken bir kitap yazmış.
Sadece seçimin hemen öncesinde değil, sadece seçmenlerin oylarını kazanma hedefli değil, en temelinde insanların birbirlerinin gönüllerini kazanmaları temelli olan bir yol haritası çizip, hiç de bu hedefinden sapmadan yürüdüğünden, Doğan Subaşı’nın, yani benim çocukluğumdan beri çizdiği yolda emin adımlarla yürüyen Doğan ağabeyimin bugünlere gelmesi hayatın olağan akışı içerisinde hiç de sürpriz değilmiş.
Çıkar gözetmeksizin daha güzel, daha eşit, daha adil bir dünya için tüm engellerin iletişimle nasıl aşıldığını gösteren, yol arkadaşlarıyla beraber gerçekleştirdikleri pratikleri, bir kılavuz olarak cömertçe herkesle paylaşması oldukça kıymetli.
Demokrasinin gerçek temellerinin mahallelerde atıldığına, mahalle deyip geçmemek gerektiğine her satırıyla dikkat çeken, Doğan Subaşı’nın NotaBene Yayınları’ndan çıkan “Mahalle Deyip Geçme” kitabının okuyucusunun bol olması dileğiyle.