Marmara'da müsilaj kabusu için 'Kasım' uyarısı

Marmara Denizi'nin kabusu haline gelen müsilaj tehlikesinin alınan önlemlerle yüzeysel olarak kaybolduğunu ancak denizin dibinin kötü durumda olduğunu ifade eden Ba...

Abone Ol

Marmara Denizi'nin kabusu haline gelen müsilaj tehlikesinin alınan önlemlerle yüzeysel olarak kaybolduğunu ancak denizin dibinin kötü durumda olduğunu ifade eden Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, Kasım ayı için uyardı.

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi (BANÜ) Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı geçtiğimiz günlerde Erdek Körfezi'ne dalarak son durum hakkında elde ettiği görüntü ve bilgileri İhlas Haber Ajansı ile paylaştı. Müsilaj için kasım ayı uyarısı yapan Sarı, "Müsilaj 17 Ağustos 2021 tarihi itibarıyla deniz yüzeyi ile dip arasında görünmez hale geldi. Nisan ayı ortalarından itibaren kıyıları körfezleri kaplamıştı. Herkes bir anda korktu. Sonra Temmuz ortası gibi önce yüzeyden kayboldu. Ağustos ayının ortasında su kolonunda da görünmez hale geldi. Hep birlikte kurtulduğumuzu düşündük ama üzgünüm ki müsilaj bitmedi. Çünkü müsilaj bir sonuç, neden değil. Nedenlerini ortadan kaldırmazsanız sonuç aynı olur. Müsilajı tetikleyen üç temel neden var. Deniz duyu yüzey sıcaklıklarının ortalamalarının yüksek olmasıydı. Bu küresel ısınmaya bağlı ve bu etki devam ediyor.

İkincisi Marmara Denizi'nin çevresindeki bütün atıkları biz doğru düzgün arıtmadan denize gönderiyorduk. Bunda şu an bir azalma var mı? Üzgünüm ki yok. Kirlilik de devam ediyor. Azot fosfor yükü de devam ediyor. Üçüncüsü ise Marmara'nın özel durağan yapısıydı. Bu yapı Karadeniz'den gelen suyun etkisi ile bazen çok fazla sirkülasyonlu olabiliyor ama genelde durağan. Şu anda müsilajın yüzeyde görünmeme nedeni Karadeniz'den gelen suyun sirkülasyonu artırmasına bağlı. Ancak üçlü etkiye baktığımızda halen bu üçlü etki devam ediyor. Müsilaj da devam ediyor. Peki o yüzeydeki büyük büyük müsilaj plakaları ne oldu? Onlar dibe çöktü. Az akıntılı bölgelerde dibin üzerini kapladılar. Yorgan gibi örttüler. Bu örtü denizdeki mercanları, istiridyeleri, midyeleri büyük oranda öldürdü. Hatta kıyıdan itibaren 30 metre derinliğe kadar süngerlerin tamamı öldü" dedi.

Kasım ayına dikkat

BANÜ Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, Erdek Körfezi'nde yaptığı dalışta geçtiğimiz aylarda deniz yüzeyinde bulunan müsilaj tabakalarının dibe çöktüğünü ve çöken bu tabakaların çürümeye de parçalanmaya başladığını tespit ettiklerini ifade ederek, "Hafta sonu yaptığım dalış esnasında suyun dibinde biriken bu tortuların çürümeye ve dağılmaya başladığını tespit ettim. Elimi daldırdığımda yüzeyde gri kahve tonundaki renk birden simsiyah bir hale geliyor. İnce kına kıvamında bir tortuya dönüşmüş durumda. Bu parçalanmayı mikroorganizmalar yapıyor. Şu anda dipte parçalıyorlar müsilajı. Parçalarken de suyun içindeki oksijeni kullanıyorlar. Tüm bunları dikkate aldığımızda kasım ayında yeniden müsilajla karşılaşma ihtimalimiz çok yüksek" dedi.

"22 maddelik eylem planını unuttuk ve gevşemeye başladık"

Marmara Denizi Koruma Eylem Planının geçtiğimiz Haziran Ayı'ndaki ciddiyetle aynen devam etmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Mustafa Sarı "22 maddeden oluşan bir Marmara Denizi'ni Koruma Eylem Planı yaptık. Valilerimiz, Bakanımız imza attı. Cumhurbaşkanımız doğrudan bunun arkasına iradelerini koydular. Büyük bir ciddiyetle 8 Haziran'da bu eylem planını uygulamaya başladık. Ama şu an ne oldu o eylem planını unuttuk ve gevşemeye başladık. Kasım ayına çok dikkat etmemiz gerekiyor. Geçtiğimiz yıllarda müsilaj hep Kasım ayında başladı. Yapmamız gereken şey 8 Haziran'daki ciddiyetle bu 22 maddeden oluşan eylem planını uygulayalım. Marmara Denizi'ne akan atıkları temizlemeden müsilajdan kurtulacağımızı düşünmeyelim. Çünkü nedenler ortadan kalkmadan sonuçlar ortadan kalkmaz. Acilen eylem planının uygulanmasına geri dönelim ve bunu uygulayalım" şeklinde konuştu.

"Balık yiyebilir miyiz" sorusunun cevabı resmi açıklamalarda

Vatandaşların 1 Eylül'de açılan balık sezonundan bu yana en çok cevap aradıkları soru olan 'Balık yenilebilir mi' sorusunun cevabını da veren Prof. Dr. Mustafa Sarı, "Acaba bu av sezonu ne yapılacak? Balıkçılık nasıl başlayacak diye bir soru gündemimizde vardı. Bu sorunun cevabı 1 Eylül'de ortaya çıktı. Sanki hiç müsilaj yokmuş gibi av sezonu başlamış oldu. Böyle mi yapmalıydık? Her şeyi aynı şekilde yapıp farklı bir sonuç bekliyorsak müsilajdan kurtulamayız. Tabi ki müsilajın sorumlusu balıkçılık değil. Tabi ki tek başına balıkçılık sektöründe yapılacak değişiklikler müsilajı ortadan kaldırmayacak. 22 maddeden oluşan Marmara Denizi'ni Koruma Eylem Planının 3 maddesi balıkçılık ile ilgili. Bir tanesi balıkçılara bir destek sağlanması ile ilgiliydi. 18 nci eylem hayalet ağların temizlenmesiydi. 19 uncu eylem ise Marmara Denizi'nde ekosistem balıkçılık yönetimine geçilmesiydi.

Bunlarla ilgili ne yaptık? Üzgünüm ki hiçbir şey yapmadık. Sadece hamsi, sardalya, istavrit gibi türlerin toplu olarak avlanıp, balık unu, balık yağı fabrikalarına satılmasına bir yasak getirdik. Bunun nasıl uygulanacağını da zaman içinde göreceğiz. Peki bu şartlarda balıkçılığı nasıl yöneteceğiz? Eski tas eski hamam olacaksa bu maddeleri ortaya neden koyduk? Koruma alanları oluşturulmalı. Her türlü avcılık faaliyetlerine kapalı alanlar. Buradaki her türden balık yetiştirip Marmara Denizi'ne salmamız lazım. Avlanma gemilerimiz Marmara Denizi için çok büyük. Savaş gemisi büyüklüğünde gemilerimiz var. Evet bu gemilerle okyanusta avcılık yapabiliriz, bu iyi birşey. Ama Marmara Denizi okyanus değil. Bununla ilgili çok acil olarak Bakanlığın proaktif ve cesur adımlar atmasını bekliyoruz. Yoksa bu haliyle kasım ayında müsilaj arttığında av sezonu fiili olarak kapanmayacak mı? Sık sık sorulan başka bir soru da balık yenmeli mi, yenmemeli mi?

Balık yiyip yiyemeyeceğimize ilişkin sorunun cevabı kendi içinde gizli. Marmara Denizi'nin kıyı uzunluğu yaklaşık bin kilometre civarında ve birçok yerden balık çıkıyor kıyıya. Bunların hepsinde ne benim tek başıma bir akademisyen olarak hepsinden örnek almamız ne de başka bir akademisyenin alması mümkün değil. Ama Tarım Bakanlığı'nın yerel teşkilatı var. Onlar sürekli örnek alıp analiz yapıyorlar. Yani balıkçılığı yöneten sorumlu bir otorite var. Bunların yapacağı açıklamaları dikkate almamız lazım. Çevre, Sağlık, Tarım Bakanlıklarımız var. Yoksa uzmanlığı kendinden menkul bazen yer bilimci, bazen gök bilimci bazen bir cildiyecinin yapacağı açıklamalara itibar etmeyelim. Lütfen balık yenilmesiyle ilgili Tarım Bakanlığından negatif bir açıklama yapılmadığı sürece kimsenin sözüne itibar etmeyelim. Resmi otoritelerin yapacağı açıklamaları takip edelim" diye konuştu.

İHA