Editör: Haber Merkezi
Haber: Kadir Gürhan
Depremden sonra tarihi eserlerin talan edildiğini söyleyen TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Meslek örgütleri ve bilim insanları bu manzaralar ve toplu katliamlar yaşanmasın diye sayısız kere çağrı yaptı fakat onları dikkate alan bile olmadı. Fay hatlarının bulunduğu yerlere şehir kurulmuş Vatandaşların buradan bir fay hattı geçtiğinden haberi yok. Devlet halkını bilgilendirmeli” diye konuştu.
Depremden sonra tarihi eserlerin tahrip edildiğine dikkat çeken Candan, “Tarihi camilerin kemerleri çökmüş ve bu çöken alanlarda kepçelerle çalışma yapılıyor. Bu bölgeler çan ve ezan seslerinin birbirine karıştığı çok kültürlü bölgelerdir. Bu bölgeler için Kültür Bakanlığı’nın önlem almadığını görüyoruz” dedi. Daha enkaz altında cenazelerin bile çıkarılmadığını belirten Candan, herkesin her şeyi bildiğini söyledi. Candan, “Alanda gördüğümüz tek şey dayanışmaydı. Bu dayanışmayı da engellemeye çalışıyorlar. Yardımları engellemeye çalışan bir yaklaşım var. Maraş bölgesinde hiçbir şey kalmadı. Bir yıl içerisinde buraları ayağa kaldıracağız diyorlar. Böyle bir şey yok. Fay hatlarının bulunduğu yerlere şehir kurulmuş. Bir daha böyle bir şehir kuramazsınız. Samandağ, İslâhiye ve Nurdağı’nda 2 katlı binalar ayakta çok katlı binaların hepsi yıkılmış durumda” ifadelerini kullandı.
7 İL 14 YERLEŞİM MERKEZİNDE DEPREME İLİŞKİN İNCELEMELER YAPTIK
Candan “Ülkemizin yaşadığı bu acı doğa olayının sonrasında afete dönüşen süreçte bir kez daha canlarını kaybedenleri saygıyla anıyor ve herkese ve ülkemize başsağlığı diliyoruz Mimarlar Odası, Ankara şubesi, Mimarlar Odası, İstanbul Şubesi ve Mimari Odası Genel Merkezi'yle birlikte cumartesi günü sabah yola çıkarak aslında altı günlük keşif gezisinde, 7 il il on dört yerleşim merkezini inceledik. Hem oradaki genel durumu aktarmak istiyoruz hem de bundan sonra neler yapılabilir onları kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz Öncelikle gittiğimiz bu kentlerin yıkılmaması gerekiyordu ve bütün planlama süreçleri buna göre yapılması gerekiyordu. Bugün karşı karşıya kaldığımız süreç aslında yapı üretim sürecinin doğru işletilemediği ve iktidarın uyguladığı politikalarla bir doğa olayının afete dönüştüğünü görüyoruz. yer seçiminden binaların yapımına, uygulamasına denetlenmesine kadar her şeyin çok sıkıntılı geçtiğini, kentsel dönüşüm kanunlarının ihtiyacı olan bölgelerde değil de rant odaklı politikalarla başka yerlerde uygulandığına tanıklık ettik ve gördüğümüz bütün bu süreç bir bütün olarak iktidarın kentleşme politikalarının çöktüğünü ve sonrasında da aslında sürece müdahale edilemediği için büyük bir enkazın yaşandığı bu da siyasetçilerin iktidarın uyguladığı politikaların enkazı olduğunun altını çizmek isteriz” dedi.
Candan, deprem bölgesindeki incelemelerine Adana’dan başladıklarını belirterek, şu bilgileri verdi:“ Adana'da işte on iki bina yıkılmış ama beş yüze yakın can kaybı var. Buradan dana sonra Osmaniye'ye gittik. Vatandaşlar Adana'nın dışında her bölgede iki gün, üç gün boyunca herhangi bir çalışma olmadığı, herhangi bir arama kurtarma ekibinin gelmediği, yani devletin ve iktidarın orada olmadığını ifade etti. Bu koordinasyonsuzluk, beceriksizlik ve liyakatsizlik, siyasi yönetimin bir afet sonrasına nasıl müdahale edilebileceğini de gözler önüne serdi. Osmaniye'de enkazlar kaldırılıyordu. Arama kurtarmada öte enkazlardan kayıp bedenler çıkartılıyordu. İnsanların elleri kolları bağlı, gözleri yaşlıydı. Vatandaşlarımızı bu hale getiren sorumlular cezalandırılmalı. Vatandaşlarımızı deprem sonrasında bir afet ortamında elleri bağlı, gözleri yaşlı bırakanlar yargı önünde tepeden tırnağa hesap vermeli İnsanlar Osmaniye'de Devlet Bahçeli kendisine yaptırdığı konağın bahçesine sığınmak istemişler. Konağın karşısındaki, iki, beş ve on bütün binalar yıkılmış ve insanlar o konağa girmek istemişler, bahçesini kullanmak, tuvaletlerini kullanmak istemişler. Fakat insanlar alınmamışlar. Bugün iktidar ortağı olan Devlet Bahçeli henüz Osmaniye'ye gitmemiş durumda. Oradaki halkın öfkeli olduğunu ifade etmek isterim. “
HATAY BİTMİŞ DURUMDA, HATAY DİYE BİR KENT YOK ARTIK
Candan, sözlerine şöyle devam etti: “Osmaniye'den Hatay'a geçtik. Hiçbir şey televizyonlarda izlediğimiz, gazetelerde okuduğumuz gibi değil, Hatay bitmiş durumda. Hani piyanist filmindeki savaş ortamı gibi, onun da ötesi Hatay diye bir kent yok artık. Yürüdüğünüz her sokakta ilk artçıda yıkılacak ağır hasarlı binalar ve enkazlar var. Hatay'ın deprem sorunsallığı daha önceden meslek örgütleri olarak dile getirmiştik, hiçbir önlem alınmadı. Enkazların birçoğunda arama kurtarmayı bıraktık artık. Yani ceset çıkartma işlemlerinin bile yapılmadığını biliyoruz. Devlet diye bir şey kalmamış. Organizasyon diye bir şey yok. Bakın Adalet Bakanlığı bizden ilk defa bilirkişi istedi. Bölgedeki numune alımları için biz bilirkişileri gönderiyoruz. Adalet Bakanlığı görevlendiriyor. Bu bilirkişiler sokaktalar, organizasyonu yapamıyor. Nerede yatacakları belli değil. Yani böyle bir organizasyonsuzluk, bakın bugün on ikinci gününde hala devam ediyor. Hatay'dan sonra Defne, Samandağ'a gittik o bölgelerde de yani yer seçiminden tutun da zemin sıvılaşması, işte binalardaki o güçlü kolon, zayıf kiriş, özellikleri, denetimin yapılamamış olmasından kaynaklı çok ciddi bir çöküm var.”
DEPREM BÖLGELERİNDE CİDDİ SALGIN HASTALIK TEHLİKESİ VAR
Candan, deprem bölgelerinde ciddi salgın hastalık tehlikesi olduğuna da dikkat çekerek, şunları kaydetti: “Şebeke suyu yok. Belli bölgelerde elektrik yok. Yardımlar bir organizasyon eşliğinde dağıtılamıyor yani ikinci el kıyafetler kesinlikle kabul edilmiyor. Zaten bir salgın süreci başlamış durumda. Dolayısıyla her tarafta böyle bir koordinasyonsuzluk süreci gördük. Çadırlar kurulmaya başlamış. Bunların her birinden baca çıkıyor ve bunların yangın tehlikesi var. Salgın tehlikesi çok fazla bir çöp toplama süreci yaşanmıyor. Yani her taraf çöp. Antep Nurdağı Islahiye’de 2 katlı binalar ayakta, 10 katlı binalar çökmüş, Nasıl bir sistem kurdular? Kentsel dönüşüm yapacağız diye gecekonduları yıktılar yerlerine 10 katlı binalar yaptılar. Oradaki vatandaşlar Buradan bir fay hattı geçtiğini, bir deprem olacağını kimse bize söylemedi diyor. Biz bilemeyiz diyor. Devlet halkını bilinçlendirmek zorunda. Binanın depreme karşı dayanıklı olup olmadığının sorumluluğunu mal sahibine yüklemezsiniz. Bu sistem tamamen yanlış. Meslek örgütleri olarak bunu söylediğimizde bizleri hedefe koydular, hepimiz yaralandık, hepimiz cezalandırıldık. İşten. Bugün o enkazların altında bütün bunları yapanlar kaldı ama maalesef acısını halkımız çekiyor. Adıyaman'da ilk 3 gün hiç kimse gelmediği gibi adıyaman'ın ana caddesi hala her yer enkaz. Kommagene Kültür Merkezi ayakta karşısında Adıyaman Büyükşehir Belediyesi binası çökmüş durumda. Tarihi eserler tarumar edilmiş. Tabii bu kadar can kaybı içerisinde onları koruyacak durumda değil. Habibi Neccar cami, Türkiye'deki ilk cami 1.385 yaşında, kubbesi ve kemerleri oradaki bütün parçalarının her biri çok kıymetli ve değerli ama sahipsiz. Adıyaman Ulu cami'nin zaten çökmüş enkazı üzerinde kepçeler çalışıyor. Biz bunu kamuoyuna taşıyınca Kültür Bakanlığı’ndan aradılar, yetişmeye çalışıyoruz, alanları çevireceğiz, tabelalar koyacağız diyorlar. Maraş'ta Ulu Cami büyük bir hasar görmüş ama etrafında herhangi bir tabelayı görmemiş. Maraş merkez diye bir şey yok. Cumhurbaşkanı açıklama yapıyor. Yıkılan yapılar 91 öncesi yapılan yapılar diyor ama bunların hiçbiri gerçek değil, uydu görüntüleri ortada. Bir yıl içerisinde yeniden ayağa kaldıracağız diyorlar. Böyle bir şey yok. Siz yerleşim yerlerini yanlış seçmişsiniz. Zemin sıkılaşması olan yerleri seçmişsiniz. Bataklık alanları seçmişsiniz. Fay hatlarının olduğu yerleri yerleşime açmışsınız. Siz bir daha bir yıl içerisinde buralarda bina yükselt demezsiniz. Zaten bütün yanlışlık buradan çıkıyor.
Yorumlar