Nallıhan’ın el emeği göz nuru ürünü: İĞNE OYASI

Abone Ol
‘’İĞNE OYASI YAPMAYA 12 YAŞINDA BAŞLADIM’’ Yaşamını Nallıhan’da sürdüren Nurhan Şahin aynı zamanda Nallıhan Han İpek Kooperatifinin ’de  Başkanı. Kooperatifimizde el işi yapan 100 150 tane kadın var diyen Şahin,  İğne oyasını yapmaya 12 yaşında başladığını ve  aileden gelen bir gelenek olduğunu belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’ Bu işe hobi olarak başladım. Nallıhan iğne oyasını zaten hiç yapmayan yoktur. Hobi olarak herkes gelip iğne oyasını öğreniyor. Nallıhan’da 7’den 70’e iğne oyasını herkes yapar. İğne oyası Nallıhan’da tescillenmiş durumda, yani bir marka oldu. Nallıhan iğne oyası müzemiz de birçok ziyaretçi tarafından gezilir. Bu nedenle dünyaya da iğne oyalarımızı tanıtmış olduk’’ ‘’BİR KOZADAN 1.500 METRE İPEK ÇIKIYOR’’ İğne oyasının yapılış aşamalarını dile getiren Şahin, ‘’İğne oyasında ilk önce kozanın tohumunu alıyoruz ve bu aldığımız tohumu  paketten açıp bir tülbent parçasının içine koyuyoruz. Koyduktan sonra oda sıcaklığında yumurtaların çıkmasını bekliyoruz. Yumurtalar çıktıktan sonra karınca haline geliyor. Karınca halindeki böceklerin üstüne dut yaprakları koyuyoruz ve bu böcekler dut yapraklarından besleniyor, büyüyor. 40 gün dut yapraklarıyla beslenen böcekler kendisinin koza ağını örüyor.  Daha sonra oluşan beyaz kozalar toplanıyor. Toplama işleminden sonra da sıcak suya atıp çekerek ipek yapıyorsun. Bir kozadan 1.500 metre ipek çıkıyor.  Çıkan ipekleri soğan, ceviz kabuğu ya da çay suyuyla boyayarak kök boya yapıyorsunuz. Bu şekilde iğne oyasına başlıyorsunuz. Sonra iğne oyalarıyla kolye, yüzük, küpe gibi takılar yapıyor, eşarp, yemeni gibi eşyaları süslüyorsunuz ‘’ şeklinde konuştu. İğne oyasının sabır gerektirdiğini belirten Nurhan Şahin, ‘’El emeği ile işlenecek parçanın eni ve uzunluğuna göre üretim süresi uzayabilir kısalabilir. El emeği ile yapıldığı için tek tek ilmek ilmek işlendiği için özenle ve bir sıra dahi atlanmadan dikkatli bir şekilde yapılıyor.’’ İfadesini kullandı. İĞNE OYASININ KULLANIM ALANLARI ÇEŞİTLİDİR İğne oyasının kullanım alanlarını sıralayan Nurhan Şahin, ‘’ İğne oyası bileklik ,yüzük, küpe, takı, gözlük ipi, tesbih’de kullanabilir, kullanım alanları bu anlamda çeşitlidir. Özellikle iğne oyasının takılarda yer alması insanların ilgisini çekti ve beğenisini kazandı. İğne oyalarını kumaşlarda da kullanıyoruz.  Mesela, dokuma kumaşların aralarında iğne oyaları kullanılıyor. Hatta Nallıhan iğne oyaları dokuma kumaşlarımız bu anlamda patent aldı. İğne oyası pazarının daha da genişlemesini umut eden Şahin, ‘’Satışlarımız güzel ama el emeği göz nuru ürünlerimiz biraz pahalı olduğu için satışlarımızda biraz sıkıntı çekiyoruz. Daha çok satış yapsak çok daha memnun kalacağız. Bu anlamda iğne oyası pazarının daha çok olmasını isterdim. ‘’İĞNE OYASI YAPIP TAMAMEN EVİNE GEÇİNDİREN KADINLAR VAR’’ Kurslarda kadınlarımıza ve öğrenmek isteyen herkese iğne oyasını öğretiyoruz ifadesini kullanan Şahin, ‘’Halk Eğitim kurslarında ve Belmek’te bu sanatın kursları veriliyor. Usta öğreticiler, 12 öğrenci kotası dolunca kurs açabiliyor. Kadınlar bu kurslar sayesinde hem iğne oyasını öğreniyor hem kooperatiflere satıyor hem de evini geçindiriyor. İğne oyası yapıp tamamen evini geçindiren kadınlar var. Bir hafta 3- 4 tane kolye getiriyor, haftada ortalama 500 liraya yakın kazanıyor. ‘’ ŞAHİN: ‘’ ÇOCUKLAR, ANNELERİ PARA ALDIKÇA ÖYLE MUTLU OLUYORLAR Kİ…’’ Son olarak okuyucularımıza mesajını ileten Nallıhan Han İpek Kooperatif Başkanı Nurhan Şahin;  ‘’Kadınların bir şeyler üretmesini özellikle isterim. Kadınlar gelip satış yaparken yanlarında bazen çocuklarını da getiriyorlar. Çocuklar, anneleri para aldıkça o kadar mutlu oluyorlar ki koşa koşa  evlerine gidiyorlar. Bu sevinç bile çoğu şeye yeter. Özellikle Nallıhan’da yaşayan kadınların 7’den 70’i yaşı kaç olursa olsun iğne oyasını yapmaya devam eder.’’ İĞNE OYASININ TARİHÇESİ ‘’Oya; yemenilerin, kreplerin, mendillerin etrafına, giysilerin önlerine, yaka ve kollarına, paçalarına renkli ipek veya pamuk ipliğinden süsleme amacıyla yapılan, çoğu zaman üç boyutlu, ince bir dantel örme türüdür. Arkeolojik kazılarda elde edilen örneklerden oya sanatının M.Ö.2000 yıllarına dayandığı saptanmıştır. Oyalarda bitkiler, hayvanlar, semboller, geometrik şekiller ve eşyalar motiflere konu edilir. Bu motifler menekşe oyasında olduğu gibi çiçek, yaprak, meyve ve sebzelerden aynen kopya edilerek, çayır çimen oyasında olduğu gibi doğadan esinlenilerek oluşturulur. Ayrıca yapanın ve kullananın duygu ve düşüncelerini yansıtan elti eltiye küstü oyası gibi sembolik oyalar da vardır. Oyalar işlendikleri aletlere, kullanılan malzemelere ve işleme tekniklerine göre iğne, tığ, mekik, firkete, koza, yün, mum, boncuk ve dokuma oyaları diye gruplara ayrılır. Oya yapımında ipek, pamuklu veya sentetik iplik kullanılırken pul, boncuk, deniz kabuğu gibi süsleyici gereçlerden de yararlanılır. Çoğunlukla başörtüsü olmak üzere mendillerin ve diğer giysilerin kenarlarına yapılan oya, renk ve motiflerin taşıdığı mesajlarla, yapan ve kullanan için bir iletişim aracı da olmuştur. Örneğin sarı karanfilli oya takan kadın; hasretini, özlemini ve üzüntüsünü dile getirirken, erkeğin ailesi tarafından geline gönderilen pembe çardak güllü yazma, onun baş tacı edileceğini gösterir. Oyalar geçmişte olduğu gibi günümüzde de çeyizlerde çokça bulunmaktadır. Kullanım alanları ise yatak, masa ve sehpa takımlarından giysilerdeki aksesuarlara kadar genişlemiştir. Bunların yanında Ege, Akdeniz, Marmara bölgelerinin erkek halk oyunları kıyafetlerinde, mendillerde, bele bağlanan yemenilerde ve özellikle başlıklarda da oya kullanımı devam etmektedir.’’ (Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)