Pulp Fiction (1994) filmi, Quentin Tarantino'nun sinema dünyasında devrim yaratan, kültleşmiş yapımlarından biridir. Hem hikaye anlatımı, hem de karakter yaratımı ile sinemaseverlerin gönlünde bu film, suç dünyasını absürt bir mizah ile anlatarak, sıra dışı diyaloglarla izleyicileri hayran bırakmıştır diyebiliriz. Film farklı karakterlerin hikayelerini bölümlere ayırarak işlemiştir. Sonrasında bir araya gelen karakterler zamansal sıçramalarla ilerleyerek farklı bir kurgu tarzı yaratmıştır. Film, Tarantino’nun yönetmenlik yeteneği, senaryosu ve oyuncu performanslarıyla, modern sinemanın en etkili yapımlarından biri olmayı başarmıştır. Filmin oyuncu kadrosunda; Tim Roth, Uma Thurman, John Travolta, Samuel L. Jackson, Bruce Willis, Amanda Plummer, Laura Lovelace, Phil LaMarr, Frank Whaley, Burr Steers, Ving Rhames, Paul Calderon, Bronagh Gallagher, Rosanna Arquette, Eric Stoltz gibi oyuncular rol almışlardır.
Tarantino'nun hem yönetmen hem de senarist olarak ustalığını konuşturduğu bu yapım, 1994 Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye ödülünü kazanarak uluslararası alanda da büyük yankı uyandırmıştır. Ayrıca En İyi Orijinal Senaryo dalında da Oscar kazanan film, toplamda yedi dalda oscar adayı olmuştur.
Filmde Marsellus Wallace'ın sağ kolu olan Vincent Vega (John Travolta), patronunun eşi Mia Wallace (Uma Thurman) ile bir akşam geçirme görevini üstlenir. Ancak bu gece, beklenmedik olaylarla dolu bir maceraya dönüşür. Vincent ve Mia'nın ünlü dans sahnesi de bu filmde, kültürel olarak ikonlaşmış bir an olmuştur. Filmin ikinci hikayesinde de eski bir boksör olan Butch Coolidge (Bruce Willis), Marsellus Wallace'ın emrini hiçe sayarak şike yapmaz ve ringde kazandığı parayla kaçmaya çalışır. Bu olay onun için büyük bir tehlikeye yol açar. Bu hikayede Butch'un Marsellus ile yollarının kesiştiği sahne, filmdeki gerilimin en yüksek noktalarından biridir. Filmin diğer büyük hikayesi ise, Jules Winnfield (Samuel L. Jackson) ve Vincent Vega'nın patronları Marsellus Wallace'a ait olan gizemli bir çantayı geri almaya çalışırken yaşanan olaylardır. Yolunda giden bir cinayetin ardından cesetten kurtuluş süreci, ikilinin hayatlarını alt üst eder. Bu üç ana hikaye, geleneksel kronolojik film yapısı değiştirilerek, parçalı bir kurgu ile anlatılmıştır. Filmin, başı ve sonu birleştirilerek adeta bir döngü oluşturulmuş ve izleyiciye, karakterlerin hayatlarının çeşitli anlarına tanıklık ettirilerek aktarılmıştır.
Tarantino, "Pulp Fiction"da güçlü ve akılda kalıcı karakterler yaratmıştır. Her biri, sıradan suç klişelerinden uzak, çok yönlü karakterlerdir. Jonh Travolta, bu rolle kariyerinde büyük bir çıkış yapmıştır. Soğukkanlı, ama bazen de dikkatsiz olan Vincent, suç dünyasında olmasına rağmen insani zaaflarıyla öne çıkan bir karakterdir. Marsellus'un gizemli ve baştan çıkarıcı eşi Mia da, 90'ların popüler bir ikon haline gelmiş, muhteşem dans sahnesi ve aşırı dozda uyuşturucu alma sahnesi ile filmin merkezinde yer almıştır. Bruce Willis de bu filmde klişe karakterlerden uzak bir roldedir. Sert, ancak duygusal bağları olan bir boksör. Filmde, Butch'un onuru ve geçmişiyle olan hesaplaşmasını izleriz.
Quentin Tarantino, bu filminde, suç, kara mizah, dram ve pop kültürü referanslarını bir arada kullanmıştır. Film müziği seçimiyle de dikkat çekicidir; 60'lar ve 70'lerin hareketli müzik türlerini kullanarak sahnelere olağanüstü bir enerji katmıştır. Ayrıca diyalogların derinliği ve doğallığı da, Tarantino'nun senaristlik yeteneğini ortaya çıkarmıştır. Film, sinematografik açıdan da oldukça başarılıdır. Filmdeki uzun planlar, diyalog sahnelerindeki hareketli kamera kullanımı ve yakın planlar oldukça etkileyici olmuştur. Özellikle meşhur dans sahnesi gibi kült anlar, kamera hareketleriyle de tam anlamıyla muhteşem bir hale gelmiştir.
"Pulp Fiction", yüzeyde bir suç filmi gibi görünse de, aslında birçok temanın etrafında şekillenmiştir. Filmde şiddet ve suç oranlarının parçaları, kader, özgürlük ve insanın zayıflıklarıyla ilişkilendirilerek anlatılmıştır. Jules'un "aydınlanma" yaşaması ve hayatının değişmesi kararı, filmin ana özgürlük sorularından birini oluşturur: İnsan, gerçekten değişebilir mi? Özetle, Pulp fiction filmi, gelişmiş anlatım tarzı ile modern sinemanın en önemli yapıtlarından biri olarak kabul edilir. Tarantino'nun mizahı, şiddeti ve keskin gözlemleri, bu filmin bir klasik haline gelmesini sağlamıştır. Ayrıca filmin cesur anlatım tekniği, bağımsız sinema hareketine ilham vererek sonraki nesil film yapımcıları üzerinde de büyük etki bırakmıştır.