- Anne adayının 18 yaşın altı veya 35 yaşın üzerinde olması.
- Baba adayının yaşı
- Sosyokültürel ve ekonomik özellikler
- Anne ve baba adayının işi
- Akraba evlilikleri (Bu durumda yaşanabilecek problemler evlilikten önce yapılan kan testleri ile ortaya çıkmakta ve önlemleri alınabilmektedir.)
- Anne adayının gebelik öncesi kilosu ve boyu
- Anne adayının önceden geçirmiş olduğu jinekolojik operasyonlar
- Tekrarlayan düşük öyküsü olanlar
- Aile ağacında ya da önceki çocuklarında genetik bir hastalık öyküsü olanlar
- Rh ya da ABO kan uyuşmazlığı olanlar
- Çoğul gebelikler
- Gebeliği sırasında zararlı etkenlere maruz kalmış olanlar (röntgen ışınları, ilaçlar, kimyasal maddeler vs.)
- Gebelik öncesinde var olan ya da gebelik sırasında ortaya çıkan, anneye ait sistemik hastalıklar (kalp hastalıkları, diabet, troid hastalıkları, hipertansiyon, epilepsi ve bazı kan hastalıkları gibi)
- Kontrolleri sırasında bebekte herhangi bir anomali ya da problem tespit edilenler
- Annenin sigara ya da alkol alışkanlığının olması,
- Anne adayının kullandığı ilaçlar (bilmeden alınan veya zaruri olarak sürekli kullanılması gereken bazı ilaçlar gebeliği riskli ve problemli bir hale sokabilir)
- Ayrıca özellikle ilk üç ayda annenin geçirdiği bazı viral döküntülü hastalıklar (kızamıkçık, CMV, suçiçeği, frengi, HIV, herpes gibi) ile bazı parazit enfeksiyonları (Toksoplazmosis gibi) de gebeliği riske sokar.
“Riskli gebeliklerde kontroller ihmal edilmemeli”
Kadın Doğum Uzmanı Op. Dr. Derviş Özer ile gebelik döneminde yaşanan riskler ve yüksek riskli gebelikler üzerine konuştuk. Özer, hamilelik boyunca annenin hekim kontrollerine gitmesinin önemli olduğun...
“RİSKE GÖRE BAZEN ANNE, BAZEN DE BEBEK SIK ARALIKLARLA İZLENMELİDİR”
“Gebeliğin sorgulamayla ya da muayene ile saptanmış belli bir risk faktörünün olması, o riskin gerçekleşeceği anlamını taşımaz, yalnızca riskin yükseldiğini gösterir” ifadelerine değinen Özer, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Eğer ki annede ya da anne adayında herhangi bir riskle karşılaşılmıyorsa gebeliğin tümüyle sorunsuz seyredeceğini anlamını taşımaz. Ancak gebeliğin sorunsuz seyretme olasılığının yüksek olduğunu gösterir. Yaşanmakta olan ya da yaşanacak bir gebeliğe ait risk faktörlerinin büyük bir kısmı doktor tarafından yapılan kontroller esnasından ortaya çıkmaktadır.”
Riskli gebeliklerine izlenmesinde anne adayının gebeliği süresince, gebelik haftasına göre taşıdığı olası risklerin öngörülerek tedbir alınması gerekli olduğuna vurgu yapan Özer, “Annede ya da bebekte var olan riske göre bazen anne, bazen de bebek sık aralıklarla izlenmelidir. Yüksek riskli gebelikleri izleme konusunda deneyim bir hekim uygun izleme planı yaparak bebeğin ve annenin durumuna göre yol haritası çıkarır” ifadelerini kullandı.
“HEKİM VE AİLE İŞBİRLİĞİ İÇERİSİNDE OLMALIDIR”
Özer, riskli bir gebelik söz konusu olduğunda her zaman için hekim ve ailenin iş birliği içinde olması gerektiğini belirterek, anne adayı ve bebeğin sağlıklarının korunması açısından bunun büyük öneme sahip olduğunu ifade etti. Bu süreci hekimin doğru yönetmesinin ve söylediklerinin anne adayı ve aile tarafından tam olarak uygulanmasının önemli olduğunu söyleyen Özer, “Riskli gebelikler sırasında hastayı tek bir hekimin izlemesi yeterli değildir. Farklı branşlardan hekimlerin bilgi ve deneyimleri ile süreç izlenmelidir” dedi.
Riskli gebelikleri hangi faktörlerin oluşturduğunu da sayan Özer şunları sıraladı:
GEBELİK ESNASINDA OLUŞABİLECEK RİSKLER
Hamilelikten önce görülmemesine rağmen hamilelikle birlikte görülmeye başlanan bazı faktörlerin de gebeliğin riskli geçmesine neden olacağını ifade eden Özer, “Özellikle hipertansiyon gibi rahatsızlıkların, gebelikle beraber vajinal kanamaların artması, ultrasonda rahim içi amniyon mayinin normale göre azlığı veya fazlalığı, sancıların başlamasından önce suyunun gelmesi, şiddetli kasık ve bel ağrıları, doğumda gelmesi gereken doğum sıvısının erken gelmesi, gebelikte görülen gebelik diyabeti, gününden önce sancıların başlaması, tansiyonunun yükselmesi, ellerde ve yüzde oluşan şişmeler, geçmişe göre bebek hareketlerindeki azalma, gün aşımı, daha önceki gebeliklerinde yaşanan bazı problemler de bunu tetikleyecektir” diye konuştu.
BEBEĞE BAĞLI OLARAK GÖRÜLEN RİSKLERDE
Özer, daha önceki gebeliklerde gelişen ölü ve sakat doğumların da risk taşıdığını belirterek, “Zor ve müdahaleli doğumlar, kan uyuşmazlıkları, ikiz gebelikler, bebeğin baş yerine makat veya yan olarak doğum kanalına ilerlemesi, bebeğin ultrasonda normalden iri veya küçük olması ile bebeğe ait ultrasonda saptanan normal dışı durumlar gebeliği riskli hale sokabilir” ifadelerini kullandı.
RİSKLİ GEBELİKTE ERKEN DOĞUM
Erken doğumun gebelikte 36. haftadan önce meydana gelen doğumlara verilen isim olduğunu ifade eden Özer, bu haftadan sonraki doğumların tamamının normal doğum olarak kabul edildiğini söyledi. Prematüre bebeklerin hayatta kalma ihtimallerinin bebeğin gelişimine ve yoğun bakım sürecine bağlı olarak değiştiğini söyleyen Özer, “Erken doğumun ilk faktörü olarak, çoğul gebelikler, gebede görülen tansiyon yükselmeleri, psikolojik olarak yaşanan sıkıntılar gelir. Amniyon sıvısının fazla olduğu durumda bebek ve sıvı, rahim ağzına oldukça baskın uyguladığından doğum kasıntılarının erken görülmesi meydana gelir. Kasılmalar ve baskı sonucu yırtılan zar, bebeğin önce doğum kanalına girmesine ve erken doğumun yaşanmasına neden olur” diyerek sözlerini sonlandırdı.
(Türkan ÇATAL YILDIZ)