Hafta başında deprem haberleriyle sarsılarak uyandık, endişeyle telefonlara sarılıp bölgedeki yakınlarımıza ulaşmaya çalıştık. Acıyla, üzüntü içerisinde haberleri takip ettik. Yıkılan binalardan canını kurtarmış olanlara mı sevinelim, yıkıntıların ardından bir ses duymaya, yakınlarına ulaşmaya çalışanlara mı üzülelim, yardımların yetersiz olmasına mı öfkelenelim, çaresizce haberleri takip ediyor olmamıza mı kederlenelim… Böyle olmayabilirdi de üstelik, kendinden öncekilerden ne yazık ki gerekli önlemler alınmamış olan 99 depreminin ardından, alınması gereken dersler alınabilirdi, binalar gerçekten kuralına uygun inşaa edilebilir, deprem bölgelerinde imar affı diye bir mekanizma işletilmeyebilirdi. Yollar çökmeyebilir, hastaneler, havaalanları çok daha sağlam, depreme dayanıklı binalar olabilirdi. Dayanıksız binaları inşaa eden, malzemeden çalan müteahhitler ve onların yaptığı binalar için olumlu rapor hazırlayan denetim firmaları zenginleştirilmeyebilirdi oysa. Şimdi dayanışmayla, yine yaralarımızı saracağız elbet, ayrıştırmadan, kucaklayarak, elimizden ne geliyorsa yaparak. Herkesin acısını ve umudunu paylaşacağız yine biz vatandaşlar olarak. Bundan sonra enkaz altından aynı sesleri duymamayı umut etmekle kalmayıp, devletin, en temel haklardan biri olan yaşam hakkını, en etkin şekilde korumasını, herkes için de güvence altına almasını, ayrıca adaletin, yaşanılan bu acıların bir daha asla tekrar etmemesi için ihmali olan herkesi cezalandırması umuduyla…

Editör: TE Bilisim