Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şiddetsiz bir aile ve toplum için öfke kontrolü konusunu değerlendirdi.
Saldırganlıkta canlıların en sabıkalısı…
Dünyada insanlığın ilk varoluşundan itibaren şiddetin olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsan, insanoğlu şiddet konusunda, saldırganlık konusunda canlıların en sabıkalısı. Yani şu 100 senede yaşanan savaşlar bunun en güzel örneği. Hiçbir hayvanın, hayvanlar krallığında böyle bir şey yok. İnsan kadar acımasız ve şiddet uygulayan bir varlık yok. Bu maalesef iyi, kötü, saldırgan olanla olmayan mücadelesi. İnsanlık kıyamete kadar sürecek bir mücadele.” dedi.
Yönetilemeyen iki duygu insanı saldırganlaştırıyor…
İnsanın içerisinde saldırganlık duygularının var olduğunu dile getiren Tarhan, “İki tane temel duygumuz var. Biri cinsellik, diğeri saldırganlık. İnsanı birisi hazza yöneltiyor, diğeri tehlikeden korumak için var olan duygular. O iki duyguyu iyi yönetemediğin zaman insan saldırganlaşıyor, suça yatkın oluyor. Bir şekilde nerede duracağını bilemiyor insanoğlu. Bu yetiştirilme biçimiyle çok yakından ilgili.” diye konuştu.
İnsan bir şekilde hayali bir tehlikeyle birlikte saldırganlaşabiliyor
Diğer canlıların temel ihtiyaçlarını karşıladıkları zaman, karnı toksa, kendi güvenlik alanlarına başka birisi müdahale etmezse saldırgan olmadıklarını anlatan Tarhan, “Aslan bile uzakta durur, bir şey yapmaz, onun alanına girmediysen. Ama insan öyle değil. İnsan bir şekilde hayali bir tehlikeyle birlikte saldırganlaşabiliyor. Çeşitli korkularla saldırganlaşabiliyor ve en yakınına en çok şiddeti uyguluyor.” dedi.
Kadınlara şiddeti önlemek için kanun çıkarıldığını ama o kanuna rağmen şiddetin azalmadığını, daha çok arttığını kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Tam tersine, demek ki teşhis hatası var burada. Bazı şeyleri yeniden masaya yatırmak, gözden geçirmek gerekiyor. ‘Kültürümüze uygun kanunlar çıkarıldı mı, çıkarılmadı mı?’ bunu sorgulamak gerekiyor. Şiddet bu nedenle bitmeyecek ama minimize edilebilir, azaltılabilir.” şeklinde devam etti.
İyi yönetirseniz sizi hedefe götürür!
Kişinin daha çocukluk yaşından itibaren, kabul edilebilen davranışla kabul edilmeyen davranışı ayırt ettiğini anlatan Tarhan, “Birinci derecede anne babadan öğrenir, ikinci derecede toplumdan ve okuldan öğrenir. Bu öğrenme davranışıyla ilgili, saldırganlık öğrenilen bir davranış. Saldırganlık dürtüsü doğuştan geliyor ama onu yönetebilmenin öğrenilmesi gerekiyor. Bir nevi otomobildeki enerji gibi. Onu iyi yönetirseniz sizi hedefe götürür. Sizin zorlukları aşmanızı sağlar, kötülüklerden korur ama iyi yönetemezseniz de bu sefer suç işlemiş, çevreye zarar vermiş olursunuz. Yani yetiştirdiğiniz çocukları olumsuz etkilemiş olursunuz ve en çok da tabi aile içi şiddetin üzerine şiddet dedikleri.” dedi.
Şiddet gören çocuk şiddet uyguluyor
Amerika’daki servislere başvuran vakaların yüzde 17’sinin aile içi şiddet vakaları olduğunu, bizde şu anda o kadar olmadığını anlatan Tarhan, şunları kaydetti:
“Ama aile içi için acil servise başvuruluyor. Yaralama gibi çeşitli tehlikeli olaylar nedeniyle. O nedenle bu küresel bir sorun. Sadece Türkiye’de değil. Türkiye’de bu konuda öldürme şeklinde şiddet oranı çok fazla. Dünyadaki OECD ülkeleri içerisinde öndeyiz maalesef. Yani öldürme olayları, çeşitli cinayetler var. Burada şiddete yönelmede belirli risk faktörleri araştırılıyor. En önemli risk faktörü eğitimsiz ailelerde. Yani eğitimsiz aileler sorun çözme stili olarak şiddeti kullanıyorlar. Yaptırım yöntemi olarak şiddeti kullanıyorlar aile içerisinde çocuklara karşı.
Araştırmalara göre, çocuklar şiddeti aileden anne babadan gördüyse kendileri de şiddet uyguluyorlar. Yani bunu öğrenmiş, ‘Ben ailemden böyle gördüm’ diyor, o da ailesine evde uyguluyor. Kendini değiştirme konusunda özel bir çabası olmazsa öğrendiği yöntemleri aynen devam ettiriyor ve şiddet sarmalına girmiş oluyor insan. Ve kadına yönelik şiddetin de yüzde 50’si evli olduğu erkek tarafından oluyor. Ve kadınların yüzde 60’ı kendi evinde öldürülüyor.”
Alkol varsa şiddet çok daha kolay ortaya çıkıyor
Şiddet olaylarında evden uzaklaştırma alınması yönteminin sonuç vermediğini dile getiren Tarhan, elektronik kelepçe gibi yöntemlerin caydırıcı olmadığını da ekleyerek şöyle devam etti:
“Bunlar tabi bir noktaya kadar gerekli ama asıl koruyucu ve önleyici bir adım atmak lazım. Bakıyoruz bu şiddette en çok alkol ve madde çok ön planda. Şiddet oranıyla gelenlerin, mesela eşini öldürenlerin yüzde 60-70’inde muhakkak alkol etkisi vardır. Çünkü alkol düşünce yetisini bozuyor kişinin. Bozduğu için karar verme, öfke kontrolü yetisini bozuyor. Öfke olduğu zaman zaten kişinin düşünce kontrolü bozuluyor, bir de alkol eklenince şiddet çok daha kolay ortaya çıkıyor.”
Yüksek risk faktörü varsa yargı süreçlerini işleterek devreye sokmak gerekiyor
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, aile içi cinayetlerde muhakkak öncü bir olayın var olduğunu kaydederek, şunları söyledi:
“Bazı öncü şiddetler vardır. Aile içi diğer bireylerde bellidir. Böyle durumlarda sosyal hizmet uzmanları gelip, devreye giriyor. Bizde uzun süreli kapalı rehabilitasyon merkezleri eksik. Şiddete yatkın öncül olarak risk grubundan denilen kişileri alıp uzaklaştırma vermek yerine, duruma göre bir ay bile olsa hem tedavi olabilecek hem de rehabilite edilebilecek rehabilitasyon merkezleri… Çocuklar için de ıslah evi olarak bilinen yerler. Birçok gelişmiş ülkelerde bununla ilgili klinikler var. Bu şekilde 6 ay yatırıyor, çıkarmıyor. Rahatlıkla hekim raporuyla, mahkeme kararıyla bu kişileri orada uzun süre tutabiliyorlar. Yani bir insanın kendine zarar verme özgürlüğü yok, başkasına zarar verme özgürlüğü yok. Bu nedenle bu konuda yüksek risk faktörü varsa, ne gerekiyorsa yargı süreçlerini işleterek devreye sokmak gerekiyor.”
Asıl önemli olanın eğitim, anne baba eğitimi, çocukların eğitimi olduğuna vurgu yapan Tarhan, şunları dile getirdi:
“Şiddeti yaptırım olarak, sorun çözme yöntemi olarak çocuğumuza uyguladığımız an, çocuğumuz ilerde bunu uygular. Bunu bilmek gerekiyor. En çok da duygularını ifade edemeyen çocuklarda bunun olduğunu görüyoruz. Yani duygularını ifade etme, duygularını isimlendirme konusunda çocuklara yardım etmek gerekiyor. Duygusunu isimlendiremiyor, öfke birikiyor birikiyor bir anda patlıyor. Duygusunu isimlendirebilse, ifade edebilse, ‘problemin çözümüne yönelik kabul edilen davranış kabul edilmeyen davranış nedir?’ ailede bunun kuralları net olsa, ‘bu davranış bizim ailede kabul edilmeyen davranış, şiddet kabul edilmeyen davranış, bu şekilde kendini savunmak, duygularını ifade etmek, isimlendirmek bunlar kabul edilen davranış’ bunu aileden sözlü davranışla öğrenmiyor çocuk.”
Güçlüyle orman kanunlarıyla mücadele edersen, kaybedersin
Çocukların yaşanan örneklerle öğrendiğini ifade eden Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Anne babanın rol model olmasıyla öğreniyor. Ve bu nedenle burada konu anne babaların çocukları yetiştirme biçimleriyle ilgili. Şu anda da bir ailede saldırganlık girişimleri varsa, burada öfkeye öfkeyle karşılık vermek, o tabak fırlatıyor sen de fırlatıyorsan, güçlü olanın orman kanunlarına girmiş olursunuz. Orman kanunlarında ne vardır, güçlünün dediği olur. E sen güçlüyle orman kanunlarıyla mücadele edersen, kaybedersin.
Onun için düşünen beyini kullanmak gerekiyor. Onlar hisseden beyniyle hareket ediyor. Düşünen beyniyle alıp o anda ‘senin bu davranışını beğenmiyorum, doğru bulmuyorum ama olay çıkmasın’ deyip, orayı terk edip uzaklaşmak. Mesela o anlık öfke durumlarında, öfkeye öfkeyle karşılık vermek, en büyük olan vaka bu, sonra iki taraf da pişman oluyor.”