Editör: TE Bilisim
1994 yılından başlayarak belediyelerin; “sosyal yardım” olarak şehir sakinlerine verdikleri; ücretsiz toplu ulaşım hizmetleri, gıda yardımları, temizlik malzemesi yardımları, yakacak (kömür) yardımları, konaklama evleri, kadın merkezleri gibi birçok hususla daha çok tanışık olduk. Bugünkü yazımda ve haftaya devamı gelecek yazımda belediyelerin yaptıkları sosyal yardımları bir belediyeci gözüyle irdelemek istiyorum.
Anayasamızda, “Türkiye Cumhuriyeti sosyal hukuk devletidir” denildiğinden, ülkemizde daha çok belediyeler aracılığıyla yapılan yardımların sosyal devlet anlayışı çerçevesinde olduğu söylenebilir. Peki “sosyal devlet” ne demektir? Avrupa demokrasi hareketi içerisinde şekillenen ve batılıların sozialstaat , welfare state , etat providence gibi adlarla adlandırdıkları sosyal devlet; “devletin sosyal barışı ve sosyal adaleti sağlamak amacıyla sosyal ve ekonomik hayata aktif müdahalesini gerekli ve meşru gören anlayış” olarak tanımlanmaktadır. Bu çerçevede bakıldığında devletin toplum için var olduğu ve bu nedenle belediyelerin yapmış oldukları sosyal yardımların demokratik sistemin gereği olduğu sonucuna varırız.
Peki, belediyelerin yapa geldiği bu yardımların ülkemizde sosyal devlet anlayışının bir sonucu olarak yapıldığını söyleyebilir miyiz? Yanlış anlaşılmaktan sakınmak üzere, bu soruyu cevaplamadan önce şunu peşinen belirtmeliyim ki devletin ve onun organlarının (belediyeler gibi) herkese insan onuruna yaraşır asgarî bir hayat seviyesi sağlama zorunluluğunda olduğuna inanıyorum. Bu inancımla birlikte ülkemizde sosyal devlet anlayışı uygulamalarının (sosyal yardımların) sosyal devlet anlayışı içinde yapıldığını söylemenin imkânı maalesef yok.
Ülkemizdeki sosyal devlet uygulamalarına (sosyal yardımlara) olan eleştirimi, sosyal devlet anlayışının, örneğin AB ülkelerinde nasıl uygulandığına kısaca baktıktan sonra yapmak istiyorum. Aslında; hepimiz batıdaki sosyal devlet uygulamalarını, en azından Almanya, Fransa, Hollanda gibi batı ülkelerinde yaşayan akraba ve dostlarımızdan duyduklarımızdan biliyoruz. AB ülkelerinde, devlet her vatandaşına eğitim, sağlık ve insanca yaşama dair her hizmeti “ücretsiz” olarak vermektedir. Bu manada; batıda tüm çocukların anne babalarına doğumdan itibaren her ay doğum, mama veya çocuk yardımı altında belli miktar para verilmekte, okul yaşına gelen her çocuk fırsat eşitliği çerçevesinde ücretsiz olarak devlet okullarına gitmekte, eğitim yaşamları boyunca çocuklara ve gençlere eğitim katkı parası verilmekte, her çocuk doğuştan itibaren sağlık sigortası kapsamına alınarak hayatı boyunca tüm sağlık hizmetlerini ücretsiz olarak almakta ve devlet eğitimini tamamlayan herkese mesleğine ve kabiliyetine göre iş sağlamaktadır. Eğer devlet hayata atılan bir insana iş sağlayamıyorsa o insan iş buluncaya kadar ona o ülkedeki asgari ücrete yakın bir maddi katkı sunmakta ve eğer o insanın evi de yoksa ev kirasını ve çocuklarının tüm ihtiyaçlarını da karşılamaktadır.
Peki, ülkemizdeki sosyal devlet uygulamaları AB ülkelerinde yapılan uygulamalarla mukayese edilebilir mi? Kesinlikle hayır! Şöyle ki; ülkemizde sosyal devlet anlayışı bir siyasal istismar aracı olarak kullanılmakta ve sosyal yardımlar bir oy devşirme metodu olarak uygulanmaktadır! Gelin bu durumu hepimiz bir hafta süreyle gözleyelim ve düşünelim… Haftaya olacak yazımda size Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bugüne kadarki sosyal yardım uygulamalarını ayrıntılı olarak vererek, uygulamalardaki yanlışları ortaya koyacağım ve 31 Mart 2019’da belediye yönetimine gelen Sayın Mansur YAVAŞ başkanlığındaki yeni yönetimin sosyal devlet anlayışını ve sosyal yardımlarla ilgili plan ve projelerini anlatmaya çalışacağım. Sevgiyle kalın…
Yorumlar