Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Levant Çalışmaları Koordinatörü Dr. Oytun Orhan, İran-İsrail gerilimine ilişkin, "İki ülkenin verdiği yanıtlar ölçülü saldırılar. Ama yine de bölgesel savaş riskini göz ardı edemeyiz” dedi.
ORSAM Levant Çalışmaları Koordinatörü Dr. Oytun Orhan, son dönemde yaşanan İran ile İsrail arasındaki saldırılar, her iki tarafın karşılıklı nükleer silah restleşmesi, dünyada ve bölgede artan savaş ihtimaline ilişkin İhlas Haber Ajansı’na açıklamada bulundu. İsrail’in bölgedeki kontrollü gerginliği, krize dönüştürerek bir savaş çıkarma derdinde olduğunu ifade eden Oytun, "Orta Doğu’da 2023-2024 yılı ile birlikte bir normalleşme süreci bekleniyordu. Ancak 7 Ekim Hamas Operasyonu, ardından Gazze’de uzun süredir devam ettirdiği katliam, bölgede bırakın normalleşmeyi yeni bir savaş riskini beraberinde getirdi. İsrail’in Gazze’deki katliamları derinleştikçe hem uluslararası tepki artmaya başladı hem de Filistin davasını, halkını ve hareketini destekleyen toplumlar ve ülkeler İsrail’e dönük baskısını arttırdı” diye konuştu.
"İsrail’in, İran’ı bir bölgesel savaşın içerisine çekme derdinde olduğu anlaşılıyor"
İsrail’in bölgedeki kontrollü gerginliği krize dönüştürerek bir savaş çıkarma derdinde olduğunu ifade eden Oytun, “İran'ın, bölgede İsrail ile mücadele eden Hamas ile Gazze’de özel bir ilişkisi var. Ve İran’ın bölgede vekil güçler üzerinden yürüttüğü bir mücadele ve rekabet var. Bu bağlamda Hamas da o ağın, İran’ın etki alanındaki en önemli aktörlerden biri. Dolayısıyla İran, İsrail’in yürüttüğü Gazze saldırıları karşısında İsrail'e karşı baskını vekil güçler üzerinden artırmıştı. Burada çıkan en önemli aktör Lübnan Hizbullahı. Şu anda hali hazırda Gazze Savaşı’na paralel olarak kontrollü bir gerginlik devam ediyor. Buna karşılık İsrail, Suriye’de İran destekli milis gruplara baskısını artırdı. Hatta zaman zaman Şam rejimine dönük Şam Havalimanı’nı bombaladığına şahit olmuştuk. Bölgede giderek artan kriz ile karşı karşıyayız. Çünkü özellikle birkaç aydır İsrail, Gazze’deki sıkışmışlığına ve hedefine ulaşamamasına bağlı olarak gerginliği kademeli olarak tırmandırdı. İsrail’in, İran’ı bir bölgesel savaşın içerisine çekme derdinde olduğu anlaşılıyor” ifadelerini kullandı.
"İki ülkenin verdiği yanıtlar ölçülü saldırılar"
Her iki ülkenin birbirine verdiği yanıtların ölçülü saldırılar olduğunu belirten Oytun, "İsrail, Şam’da teknik ve hukuki olarak İran toprağı olarak kabul edilen konsolosluk binasına saldırı gerçekleştirdi ve üst düzey İranlı askeri yetkililer dahil olmak üzere 7 İranlı burada hayatını kaybetti. Bu saldırı İran için savaş nedeni sayılabilecek bir hamle. Bu durum bölgesel bir savaş riskini beraberinde getirdi. İran’ın buna karşılık vermesi kaçınılmazdı. Ancak İran’ın verdiği karşılığa baktığımızda bölgesel savaş çıkma olasılığını olabildiğince düşük tutmaya çalıştığını görüyoruz. Burada kontrollü bir saldırı gerçekleştirdi. Saldırı öncesi ABD’yi bilgilendirdi. Şu anda bölgesel bir savaşın kıyısındayız. Ama iki ülkenin verdiği yanıtlar ölçülü saldırılar. Ama yine de bölgesel savaş riskini göz ardı edemeyiz” dedi.
Kişisel kanaatinin, bölgesel savaşın daha düşük olasılıklı bir senaryo olduğunu söyleyen Ortun, kontrollü gerginliğin, Gazze’deki katliamın devam ettiği sürece buna paralel devam edeceği yönünde olduğunu dile getirdi. Oytun açıklamasında Lübnan ,Suriye gibi sahaların temel çatışma sahaları olacağını vurguladı.
“İsrailli yetkililer yapmış olduğu açıklamalarla nükleer silaha sahip olduklarını itiraf ettiler”
İsrail ile İran arasındaki nükleer silah restleşmesi ve muhtemel bir nükleer silah kullanımı hakkında da değerlendirmelerde bulunan Oytun, “Biz 'nükleer savaş' kullanımına Soğuk Savaş döneminde şahit olduk. Artık savaşların maliyeti ülkeler tarafından ağır bir hale geliyor. Soğuk Savaş döneminde dünyayı yok edecek bir nükleer savaş riski söz konusuydu. Bu risk ABD ve Sovyetler Birliği başta olmak üzere bütün tarafları silahları, balistik füzeleri ve uzun mevzili silahları sınırlandırma anlaşmalarına götürmüştü. Dolayısıyla bunlar bir felaket senaryosu. Caydırıcılığın sağlanması açısından bu teknolojiye sahip olan ülkeler bundan vazgeçmedi. Halen dünyada başta ABD olmak üzere birçok ülkenin nükleer silaha ve başlığa sahip olduğunu biliyoruz. Bunlardan biri de İsrail. Resmi olarak kabul etmese de biliyoruz ki İsrail’in çok ciddi sayıda nükleer başlığı ve silahı söz konusu. Hatta dolaylı yoldan İsrailli yetkililer yapmış olduğu açıklamalarla nükleer silaha sahip olduklarını itiraf ettiler. Diğer taraftan İran’ın böyle bir teknolojisi yok ama bu teknolojiye çok da uzakta değil. Nükleer enerji konusunda attığı adımlar ve nükleer silah edinmeye çok yakın olduğu yönünde değerlendirmeler var” dedi.
Muhtemel bir nükleer silah kullanımının, Türkiye dahil bütün ülkeleri olumsuz etkileyeceğinin altını çizen Oytun, bu ihtimali dehşet senaryosu olarak gördüğünü ve bu durumdan herkesin kaçınacağını düşündüğünü söyledi.
"Tarafların birbirlerini caydırmaya dönük hamleleri olarak görebiliriz"
Oytun, geçtiğimiz günlerde İsrail’in, İran’ın İsfahan şehrine saldırmasına ilişkin ise, “Bunun nedeni İran’ın İsfahan’da önemi nükleer reaktörü olması. Yani İran’ın nükleer çabalarının yürütüldüğü şehirlerden biri. İsrail’in bu saldırıda vermek istediği mesaj, çatışmanın tırmanması durumunda 'ben de senin nükleer reaktörlerini hedef alabilirim'. Bu durumun İran açısından çok ağır maliyetleri olabilir. Böyle bir hamlenin İran tarafından da son seferde olduğu gibi düşük ölçekli bir karşılık bulmayacağı ve İran’ın da topyekün bir savaşa girişeceği sonucu ortaya çıkar. Bunlar tabii düşük olasılıklı" dedi.
Restleşmenin tarafların birbirlerini caydırmaya dönük hamleleri olarak gördüğünü anlatan Oytun, bölge ülkelerinin de bölge dışı aktörlerin de böyle bir savaş senaryosunu kabul etmeyeceğini anlattı.
Şu anda bölgesel bir savaşın kıyısındayız
Oytun Orhan, İran-İsrail gerilimine ilişkin, "İki ülkenin verdiği yanıtlar ölçülü saldırılar. Ama yine de bölgesel savaş riskini göz ardı edemeyiz” dedi.
Kaynak: İHA
Yorumlar