Hayatı her zaman tüm ciddiyetimizle yaşarız. Günlük koşuşturmalar, iş stresi, trafik vs. derken gülmeye dahi vaktimiz kalmıyor. Hayat, esasına bakılırsa fazla ciddiye alındığında yıpratıyor. Dikkat edin, ufak tefek sorunları kafasına takmayan, gamsız ve rahat olan insanlar daha çok yaşıyor. Fazla ciddiye almak, fazla kuruntu yapmak ve fazla hassas olmak inanın bana çoğu bünyeye iyi gelmiyor. Boşuna söylenmemiş “Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir” diye.. Hafta ortasına gelmişken ve bu yazıyı okuyorken durun ve çayınızı, kahvenizi alın. Arkanıza şöyle bir yaslanın derince bir nefes alın ve bu yazıyı okuyabildiğiniz için bile şükredin. Şimdi biraz tebessüm etme zamanı.. “Adamın biri artık karısının eskisi kadar iyi duymadığından korkuyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş. Ona nasıl yaklaşması gerektiğinden emin değilmiş. Bu durumu konuşmak için aile doktorunu aramış; doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş. “Yapacağın şey şu, karından 40 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer duymazsa 30 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla, sonra 20 adım; cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla” O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam işlemi uygulamaya koymuş. 40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Cevap yok Mutfağa biraz yaklaşmış. Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Gene cevap yok Mutfağa biraz daha yaklaşmış, mesafe 20 adım ve tekrar sormuş “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Hala cevap yok Adam mutfağın kapısına gelmiş artık mesafe iyice azalmış ve soruyu tekrarlamış “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Gene cevap alamamış. Bu sefer karısına iyice yaklaşmış ve aynı soruyu tekrar sormuş “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” “Hayatım beşinci kez söylüyorum, tavuk”