Diyanet İşleri Başkanlığı bir kısa filmi geçenlerde yayınladı. Kısa filmin konusu elimizdeki telefonları bir türlü düşürmememiz. Kısa filmde, bir kadın eşine çay getiriyor, kek getiriyor ama erkek, elindeki telefonu bırakıp kadının yüzüne bile bakmıyor. Konu güzel ve bildiğimiz bir konu. Hakikaten elimizdeki telefon ve içerisindeki dünya bizim her şeyimiz olmuş durumda. Bütün özelimiz, bütün merakımız, bütün bilgileriniz telefonun içinde. Sosyal medyanın büyülü dünyasında kendimizi kaybediyoruz. Yanımızdaki kanlı, canlı varlıkları önümüze perde indirilmiş gibi görmüyoruz. Farkında değiliz ama elimize telefonu aldığımız andan itibaren bu dünyadan baya bir uzaklaşıyoruz. Hipnozite olmuş gibi gözümüzü ondan ayıramıyoruz. Telefona dokunduğumuz andan itibaren zaman o kadar hızlı akıyor ki bir bakmışsınız 3 saat aralıksız telefonda vakit geçirmişsiniz. Hal böyle olunca çevremizdekileri fark etmememiz de gayet normal. İsterse dünya yansın, dünyanın yanışını bile telefon üzerinden takip edebilecek kıvama artık geldik. Sosyal medyanın büyülü dünyasında kaybolmamak için kullanım sürelerini sınırlandırmamız gerekiyor. Gerçekten diyet yapmak gibi sabır gerektiren bir şey bu… Özellikle günümüzde telefon olmadan yaşamak mümkün değil. Yani tuşlu telefonu olan birisi iş hayatında gerçekten çok zorlanır. Whatsapp grupları, mailler, bunların hepsi elimizin altında olması gerekiyor. Bu icatlar haberleşmeyi sonsuz bir hıza çevirdi. Zaman en önemli mevhum haline geldi. Çünkü her şey o kadar hızlı ilerliyor ki buna ayak uydurabilmek için içine girmemiz gerekiyor. Fakat bu sırada hayatı da kaçırmamak gerekiyor. Bunun için sınırlandırma önemli. Telefonla ne kadar vakit geçirdiğinizi hesaplayan uygulamalar var. Birisi o uygulamayı kullanırsak, telefondan korkmamız gerektiğini söylemişti. Telefonda geçirdiğimiz vakit bizi gerçekten korkutacak çünkü. Bu sınırlandırmaları da maalesef telefonu kendimizden baya bir uzağa koymadan yapamayız. Hatta sesini de kısmalıyız ki bizi kendine çağırmasın. Belirli aralıklarla telefondan uzaklaşmak psikolojik olarak da insana rahatlık veren bir şey… Günümüzün vazgeçilmezi olsa da ara ara kendimize izin vermek hepimiz için iyi olacaktır…