Ankara’da "Kutadgu Bilig'in Peşinde Bir Filozof: Vefatının Birinci Seneidevriyesinde Teoman Duralı Uluslararası Felsefe-Bilim Sempozyumu" yapıldı. Sempozyumda konuşan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Teoman Duralı’nın Türk düşünce dünyasının zenginliği olduğuna vurgu yaparak, “Onu daha fazla tanımak, Türkiye’ye ve dünyaya tanıtmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İletişim Başkanlığı Konferans Salonu’nda düzenlenen sempozyumda konuşan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Teoman Duralı düşüncesine göre filozof, akla dayanarak dünyayı, öncelikle dünyanın fizik düzenini yargılayan ve bu yargılamasının sonucunda düsturlar ortaya koyan, bu düsturlar arasındaki bağlantıları kurarak bir sistem oluşturan kişidir. Teoman Duralı'nın eserleriyle, dersleriyle, konferanslarıyla, televizyon söyleşileriyle, şiirleriyle, hatıralarıyla ortaya koymak istediği derin düşüncelerin ayrıntılı olarak mutlak surette, uzun vadede, üzerinde etütler yapılması elzemdir” dedi.

“FELSEFE OKUMAK İSTİYORDU, DOĞA BİLİMİ OKUMAK İSTİYORDU”

Konuşmasına Teoman Duralı’yı rahmetle ve saygıyla yad ederek başlayan Altun, Duralı’nın gerçekleştirdiği çalışmaların tefekkür dünyasına unutulmaz hizmetlerde bulunduğunu söyledi.

Altun sözlerini şöyle sürdürdü: “Duralı’nın felsefe ve bilim konusundaki sistematik çalışmaları ve eserleri Türkiye’nin kültür hayatına büyük katkılarda bulundu. Yaşadığımız çağı çok yönlü olarak sorgulayan, Türkiye'nin tarihi yürüyüşünü yerli bakış açısıyla yorumladı. Sadece felsefeye tutkuyla bağlananların değil, onu ucundan kıyısından merak edenleri de etkiledi. Şunu da demek gerekir ki İstanbul Üniversitesinde okuduğum yıllarda Duralı’nın derslerine katıldım ve derslere pek çok katılımcı dahil oluyordu ve amfiler dolup taşıyordu.”

Duralı’nın Türk kültürünü anlatırken İslam’ı, Selçukluları ve Osmanlı’yı ihmal etmediğine dikkat çeken Altun sözlerini şöyle sürdürdü: “Felsefe okumak istiyordu, doğa bilimi okumak istiyordu. Zorluklarına rağmen bunları gerçekleştirebildi. Ona göre insanın en önemli dayanak noktası zaman ve mekandır. Toplumların zamanı tarihtir, medeniyeti ise coğrafyadır. O, bizim kim olduğumuza yönelik arayışta Türk kültürünün ne olduğunu anlatırken İslam'ı, Selçukluları ve Osmanlı'yı ihmal etmedi. Duralı'ya göre İslam, Türk kültürüyle o kadar iç içe geçmiştir ki onları birbirinden ayırmaya çalışmak beyhude bir çabadır.”
“Teoman Duralı Türkiye’nin pek çok üniversitesinde dersler de verdi. Adana'dan Elazığ'a, Diyarbakır'dan Kırklareli'ne, Trabzon'dan Artvin'e ülkemizin şehirlerini dolaştı, bazılarında hocalık yaptı. Oralarda edindiği tecrübeyle, bıraktığı mirasla Türkiye’de felsefe birikimine önemli katkılarda bulundu. Sadece turistik seyahatler değildi bunlar; bilakis tam da peşine düştüğü kültürel anlam çerçevesinin yapı taşlarını diziyordu seyahatlerinde.”

"UFUK AÇICI SONUÇLARI HERKESLE PAYLAŞTI"

Teoman Duralı'nın Türkiye'nin pek çok üniversitesinde ders verdiğini anımsatan İletişim Başkanı Altun, Duralı'nın, Adana'dan Elâzığ’a, Diyarbakır'dan Kırklareli'ne, Trabzon'dan Artvin'e Türkiye'nin şehirlerini dolaşıp, bazılarında hocalık yaptığını, bazılarını ise karış karış gezerek tecrübe ettiğini söyledi.

İletişim Başkanı Altun, şunları kaydetti:

"Bunlar turistik seyahatler değildi, peşine düştüğü kültürel anlam çerçevesinin yapı taşlarını dizayn ediyordu seyahatlerinde. Bu anlamıyla bir seyyahtı. Dünyada en zor anlaşılan olayın felsefe sorunları olduğunu bilen Duralı, eşsiz bir dehaydı ve bu dehayla en çetin felsefe sorularıyla uğraştı. Türkiye'de hiç kimsenin ilgilenmediği bir alana yöneldi, biyoloji felsefesi odaklı metinler inşa etti. Teoman Duralı, filozofun aynı zamanda bilimde yetkinlik kazanması gerektiğine inandı. Çünkü bilime dayanmayan bir felsefe sisteminin mümkün olmadığına inandı. Salt bir felsefe sistemi olmayacağını, felsefenin bilimden hareket etmesi gerektiğini ifade etti. Kendisi akademik çalışmalarının ve öğretim hayatının yanında yedi iklim dört bucak seyahatleriyle de tanındı. Ziyaret ettiği, gezdiği toplumların coğrafyasını ve geçmişini araştırdı. Bilimsel incelemelerine dayanan kültür ve medeniyet tasavvurlarını, kültür, medeniyet, Doğu, Batı gibi temel kavramları yeniden ve doğru şekilde tanımlayarak çıkardığı ufuk açıcı sonuçları herkesle paylaştı."

Felsefe ve düşünce geleneklerini bir arada düşünen Duralı'nın, farklı kültür ve medeniyetleri tanıyarak, bu çeşitliliği idrak ederek içinde yetiştiği kültüre ve medeniyete ayaklarını sabitlediğini belirten İletişim Başkanı Altun, Duralı'nın, Aristo'dan Farabi'ye, Gazzali'den Kant'a, İbn Rüşd'den Descartes'a, Kierkegaard'dan Nietzsche'ye, İbn Arabi'den Heidegger'e bütünlüklü okumalar yapıp, Türkiye kültür hayıtını zenginleştirdiğini söyledi.

“FELSEFE BİLİMDEN HAREKET EDECEK”

Teoman Duralı’nın dünyada en zor anlaşılan olayın felsefe sorunları olduğunu bildiğini ve bu anlamda müthiş bir deha olduğunu ifade eden Altun, “Türkiye'de hiç kimsenin ilgilenmediği bir alana yöneldi; biyoloji felsefesi çalıştı ve bu odakta metinler inşa etti. Salt bir felsefe sistemi olmayacağını, felsefenin bilimden hareket edeceğini ifade etti. Kendisi akademik çalışmalarının ve öğretim hayatının yanında yedi iklim dört bucak seyahatleriyle de tanındı. Ziyaret ettiği, gezdiği toplumların coğrafyasını ve geçmişini araştırdı. Bilimsel incelemelerine dayanan kültür ve medeniyet tasavvurlarını; kültür, medeniyet, Doğu, Batı gibi temel kavramları yeniden ve doğru şekilde tanımlayarak çıkardığı ufuk açıcı sonuçları herkesle paylaştı. Felsefe ve düşünce geleneklerini bir arada ele aldı. Farklı kültür ve medeniyetleri tanıyarak, bu çeşitliliği idrak ederek içinde yetiştiği kültüre ve medeniyete ayaklarını sabitledi. Harita merakından sol düşünceye, din dışı Avrupa medeniyetinden aydın kavramına, dilden günümüzdeki dünya düzenine, kültür kişiliğinden Ayasofya'ya, küresel salgından dayanışmaya kadar pek çok meseleye temas etti. Yani birçok düşünce üzerine çalışma gerçekleştirdi. O’nun nazarında felsefe ile bilim dünyaya birlikte gelmişti ve aynı hedefe yöneldi.” dedi.

“TEOMAN DURALI TÜRK DÜŞÜNCE DÜNYASININ ZENGİNLİĞİDİR”

“Teoman Duralı'da en göze çarpan hususlardan biri en önemli düşünürlerimizden saydığı Yusuf Has Hacib'in bilgelik dolu eserinden hareketle felsefe-bilim araştırmalarını ‘Kutadgu Bilig’ anlayışı doğrultusunda yapmasıdır” diyen Altun şunlara değindi: “Teoman Duralı düşüncesine göre filozof, akla dayanarak dünyayı, öncelikle dünyanın fizik düzenini yargılayan ve bu yargılamasının sonucunda düsturlar ortaya koyan, bu düsturlar arasındaki bağlantıları kurarak bir sistem oluşturan kişidir. Teoman Duralı'nın eserleriyle, dersleriyle, konferanslarıyla, televizyon söyleşileriyle, şiirleriyle, hatıralarıyla ortaya koymak istediği derin düşüncelerin ayrıntılı olarak mutlak surette, uzun vadede, üzerinde etütler yapılması elzemdir. Teoman Duralı Türk düşünce dünyasının zenginliğidir. Onu daha fazla tanımak, Türkiye’ye ve dünyaya tanıtmak istiyoruz. Sempozyumumuzun hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.”

‘Dur Durak Bilmeden’ adlı eserde Duralı’nın söyleşilerini İletişim Başkanlığı olarak bir araya getirdiklerine değinen Altun, “İletişim Başkanlığı olarak Teoman Duralı'nın felsefe bilim üzerine gerçekleştirdiği söyleşilerini 'Dur Durak Bilmeden' eserinde bir araya getirmeye çalıştık. Kitabın takdiminde de ifade ettiğim gibi, bu eserin, insanlığın kazanımı olan bilgileri sistemleştirmeye, görüneni anlamlandırmaya çalışan ve Türkiye'deki entelektüel tartışmalara ufuk açıcı katkılar yapan bir felsefecinin düşünce mimarisi hakkında çerçeveli bir kılavuz olacağına inanıyorum” diye konuştu.

“BİZİ KENDİMİZİ UTANDIRMAYACAK ŞEKİLDE ÖĞRETTİ”

Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü sahibi, bilim adamı, felsefeci, yazar Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı’nın oğlu Dr. Deniz Duralı ise sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.

Deniz Duralı, şunları kaydetti:
“Babam ödev ahlakı konusunda çok hassastı ve bunu bize aşılamaya çalıştı. Davranışlarıyla, yaşayışlarıyla gösterdi. O bir ödev adamıydı. Son anına kadar işinden vazgeçmeden çalışan bir adamdı. Yıllarca uyumadığını düşünüyorum. Kendi uyku vaktimi düzenlediğim zaman neredeyse uyumuyordu ve çalışıyordu. İş ayrımı yapmazdı. ‘Bu iş benim yapacağım bir iş değil, yakışmaz’ davranışı söz konusu değildi. Kitap yazan, öğrenci yetiştiren bir hocaydı ama sırtında küfe taşıdığını hatırlıyorum. Utanma duygusunun öneminden bahsediyordu. Hayat düsturu Peygamber Efendimizin 'Utanmadıktan sonra ne yaparsan yap' sözüydü. Bizi kendimizi utandırmayacak şekilde öğretti. Utanmak önemli bir hasrettir. Son özelliği meraktı. Basit bir merak değil, en ulvi anlamda meraktı. Bunun merkezinde insan vardı. İnsanı merak ediyordu. Gerçekten çok dil bilirdi. Kaç dil bildiğini sorduğumda cevap vermez, tek dil bildiğini onun da Türkçe olduğunu söylerdi. Dil bilmek basit bir şey değildi.” (Eyüp SARİ)

Editör: TE Bilisim