Günümüz Türkiye'sinin sorunlarından biri şüphesiz toplumsal duyarsızlaşma.. Toplumun menfaat ve bireysellik peşinde yozlaşmasıyla ortaya çıkan, toplumsal ve bireysel sorunlara tepkisiz kalma durumu. Bu duyarsızlaşma toplum bileşenlerine yerleştirilen bir dinamit gibi tehlikeli ve istenmedik olaylara gebe kalıyor. Yanı başımızda öldürülen insanlar,şehitlerimiz televizyonlarda istisnasız her gün izlediğimiz şiddet olayları artık neredeyse eskisi gibi dikkat çekmiyor. Geçen günlerde kadına şiddet haberinde kadının yardım çığlıklarına aldırmayan otobüs şoförünü izledim ekranlardan. Kadının ölmesine elbette ki üzüldüm ama canımı daha da acıtan şey kadının sessiz çığlıkları,onu yakından izleyenlerin de katılaşmış kör zihinleri oldu. Hissizleştik, duyarsızlaştık en ufak şeyden korkan ''kendine müslüman'' insanlar seline dönüştük ama ne ara? Toplum olaylara aslında duyarsızlaşmıyor,alışıyor.. Toplumların üzerindeki onca etkiye rağmen, beklenen tepkiler ortaya çıkmıyor. Örneğin; sürekli hissedilen bir kokunun bir süre sonra duyulmaması gibi bizimki de o hesap acıya o kadar çok maruz kaldık ki bir süre sonra alıştık. İnsanların çoğunun muhakeme gücü körleşti. Benmerkezci bireyler haline geldik. Acı bizim tuzumuz biberimiz olmuş da haberimiz yok! Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığından bir türlü çıkılamamış. Artık Türkiye’de ne olsa şaşırırız?!. Ne olsa bu kadar da olmaz diyebiliriz? diye hiç düşündünüz mü? Acıları bile sosyal medyadan yaşar olmuşuz kültürel yozlaşmanın gelebileceği en son durağa gelmişiz amansızca bekliyoruz. Tüm sosyal medya 1-2 gün her toplumsal faciada yıkılır, sonra herkes unutur ta ki bir daha ki acıya dek. Gündemde acılı bir haber mi var, fotoğrafını sosyal medyaya yükle geç mantığından çıkmadıkça empati yapma yetisini sadece sosyal medya araçlarıyla kullandıkça acılarımızı sadece facebook, twitter, instagramda andıkça ne yazık ki kör, sağır,dilsiz bir toplum olmaya mahkumuz. Duyarlı olmak sosyal medyada söz konusu olay veya olayları dile getirmek değildir. Keşke tuttuğumuz takıma, izlediğimiz diziye duyarlı olduğumuz kadar, toplumsal konularda da aynı hassasiyeti ve gerekli duyarlılığı yerinde ve zamanında gösterebilsek. O zaman değişir miydi bu devran? Artık sadece ateş düştüğü yeri yakar mantığı ile değil, herkesi yakabileceğini görmeli...Bugün sana yarın hepimize mantığı ile yaklaşılıp en önemlisi içimizdeki merhameti, vicdanı, insafı bir an evvel uyandırmalı. 'Biz ne zaman bu hale geldik' demeden bir an evvel toparlanmalı. Nasıl mı toparlanırız? Toplum olarak; çatışmalara, bombalara, ölümlere, alışmayarak… Âmâsız, fakatsız, ancaksız… İnsan nasıl olur da geleceğine bu kadar duyarsız kalabilir? '' Bunun nedeni, kötü insanların uyguladığı şiddetten ziyade, iyi insanların suskunluğudur'' Şu unutulmamalıdır ki; ''İnsanı insan yapan özellik, “duyma”sıdır.Duyma, sadece kulağın işitmesi değil, aynı zamanda kalbin sızlayabilmesi hâlidir.''