Türkiye’de televizyon halen en fazla tüketilen ve güvenilen mecra
Araştırma ve danışmanlık şirketi KONDA tarafından ‘Medya Raporu’ yayımlandı. Raporun ilk ayağı, farklı araştırmaların bulgularından yararlanarak Türkiye’nin 2008-2018 arasındaki 10 yıllık medya kullan...
“HAYAT TARZLARI ARAŞTIRMASI 5 BİN 793 KİŞİ İLE YAPILDI”
İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Aslı Tunç, bir sosyal bilimci için on yıllık bir zaman diliminin iki ucundaki verileri kıyaslayabilme imkanının, özellikle Türkiye gibi demografik anlamda dinamik, hızlı toplumsal değişimlerin ve siyasal çalkantıların yaşandığı bir ülkede son derece heyecan verici olduğunu ifade ederek şunları belirtti: “KONDA’nın 5-6 Nisan 2008 tarihinde Hürriyet gazetesi için yaptığı ‘Biz Kimiz? Hayat Tarzları Araştırması’ araştırması internetin Türkiye’de ilk kıpırdanmalarının hissedildiği, e-muhtıranın yaşandığı, medyadaki sermaye yapılanmasının sürekli değiştiği, gazetelerin, radyoların ve televizyonların el değiştirdiği ve siyasetin değişmeyen bir gerçek olarak medya sektörünün ana biçimlendiricisi olduğu, NTV ve CNNTürk gibi kanalların televizyon haberciliği bağlamında altın çağını yaşadığı, radyolarda sayı fazlalığı ve içerik çeşitliliğinin görüldüğü, dijital yayıncılık anlamında D-Smart gibi platformların medya hayatına girdiği bir zaman dilimidir. Yakın dönem medya tarihimizde makro düzeyde politik yetke-medya ilişkisini irdeleyen ve medyanın ekonomi politiği bağlamında derin analizler sunan sayısız çalışma mevcuttur. Ancak yazılı, görsel ve dijital medya tüketicisinin bu yapısal değişikliklere günlük kullanım pratikleri bağlamında yaklaşımı, uzun soluklu ve verilere dayalı olması gereken medya izleyicisi/haber tüketicisi araştırmalarından geçmektedir.”
2008-2018 yılı arasında haber mecralarına yaklaşım, medyaya güven, televizyon ve internete yaklaşım nasıl bir değişim göstermiştir sorusunu yönelten Tunç, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“31 Mart-1 Nisan 2018 tarihlerinde Hayat Tarzları araştırmasında 5 bin 793 kişi ile Türkiye’nin 36 ilinde yapılan çalışma halkın yaşam tarzları, değerleri ve farklı konulardaki fikirlerini ölçerken Türkiye genelinde medya kullanım alışkanlıkları, teknolojiyle ilişkiler, haber mecralarına olan güven ve güvensizlikler gibi çok değerli verileri de bize sunmaktadır. KONDA’nın Ağustos 2008, Ocak 2011, Nisan 2014, Şubat 2015, Nisan 2016, Ocak 2018 ve Nisan 2018 tarihlerinde yaptığı başka araştırmaların bulguları da on yıllık medya kıyaslamasını daha zenginleştirmekte ve katmanlaştırmaktadır. Bu rapor ise bu araştırmaların bulgularını kuramsal bir çerçeveye oturtarak anlamlandırmayı amaçlamaktadır.
“SOSYAL MEDYA KULLANIMI EĞİTİM DÜZEYİYLE VE KENTLEŞMEYLE DOĞRU ORANTILI”
KONDA tarafından yayımlanan ‘Medya Raporu’nun ilk ayağının, farklı araştırmaların bulgularından yararlanarak Türkiye’nin 2008-2018 arasındaki 10 yıllık medya kullanımının izini sürmekten oluştuğu belirtilerek, “İkinci ayağı ise bir kitle iletişim kuramı olan Yetiştirme Teorisi üzerinden Türkiye’deki yoğun televizyon kullanımının kitlelerin algılarının evrilmesinde yeri olup olmadığı üzerine bir analizdir” ifadeleri kullanıldı.
Türkiye’nin 2008- 2018 arasındaki süreçte farklı medya mecralarıyla kurduğu ilişkide televizyonun hâlâ başat bir rol oynadığına dikkat çekilerek, haber alma bağlamına günlük yazılı basına olan güven yıllar içinde irtifa kaybederken televizyon 2018 yılına gelindiğinde de halen en fazla tüketilen ve güvenilen mecra olduğu belirtildi.
Sosyal medya kullanımının ise eğitim düzeyiyle ve kentleşmeyle doğru orantılı bir artış gösterdiğine değinilerek, sanal ortama hâlâ belli bir mesafeyle yaklaşıldığı, sıklıkla internet ve yeni teknolojilerin şeytanlaştırma eğiliminin göze çarptığı ifade edildi. Ayrıca internet en fazla bankacılık alanında hızla yaygınlaştığının belirtildiği raporda, özellikle siyasal söyleme paralellik gösteren internetin topluma zarar veren bir mecra olduğu algısının yaygın olduğuna vurgu yapıldı.
FARKLI TELEVİZYON KANAL TERCİHLERİNDE SİYASAL AYRIŞMA ROL OYNUYOR
Raporda, farklı televizyon kanal tercihlerinin siyasal ayrışmanın ve kutuplaşmanın en kristalize olmuş halini sunduğu belirtilerek araştırmaya ilişkin sonuçlar şöyle değerlendirildi: “Gerek haber gerekse eğlence içeriklerinde ideolojik yarılma derhal kendini belli etmektedir. Özellikle siyasal parti çizgisinde tüketilen televizyon haberleri kitlelerin sadece kendi seslerini duydukları kapalı bir dünya algısına yol açmaktadır. Bu bağlamda sosyal medyanın medya çalışmaları literatürüne kazandırdığı yankı fanusları tartışmalarını Türkiye’de televizyona uyarlamak mümkün görünmektedir. Kişiler gittikçe gerçeklikten kopmakta, kendi sesinin adeta yankısını dinlemekte ve sonuç olarak dünya algısını da bu kapalı evrende kurmaktadır.”
Araştırmanın en ilgi çekici kısmını ise televizyon önünde geçirilen saatlerin uzunluğundan dolayı Türk izleyicisinin 1970’lerin Amerikan izleyici profiline benzetilmesi oluşturuyorken, raporun bu kısmı şöyle değerlendirildi: “Dünya algıları haberler kadar popüler kültür anlatılarına (özellikle dizilere) uzun süre maruz kalmanın sonucu olarak değişim göstermekte, kimi zaman daha milliyetçi, ülkeye dair endişe ve korkularla dolu ancak bireysel olarak iyimser bir hal alabilmektedir. Elimizdeki bu bulgular Amerikan toplumu üzerine 1970-2000’ler arasında yapılan televizyon odaklı eleştirel modelle yani Yetiştirme Kuramı ile uyum sağlamaktadır.”
TÜRKİYE’DE HER 10 KİŞİDEN 8’İ İNTERNET KULLANIYOR
İnternet ve sosyal medya kullanımının habercilik ve bilgi akışı anlamında 2011 yılından bu yana keskin bir yükselişe geçtiğinin ifade edildi raporda son olarak şunlar ifade edildi: “2011 yılında Türkiye genelinde her 10 kişiden ancak 4’ü internet kullanırken bugün bu rakam her 10 kişiden 8’idir. Farklı sosyal medya mecraları kısılan muhalif seslerin ve ötelenen toplumsal ve siyasal kimliklerin temsiliyeti için gittikçe önem kazanmaktadır. Habercilik alanında açılan bireysel YouTube kanalları, farklı iş modelleri deneyerek ana akım medyaya alternatif üretmeye çalışan bağımsız haber ve analiz platformları, anlık sanal haberleşme ağları Türkiye’nin medya evrenine çeşitlilik ve derinlik getirmektedir.”
(Murat KARABULUT)