Yazılarımda hep değindiğim gibi pandemi hayatımızı ters düz etti, birçok alışkanlığımız değişti. En kötüsü ise sevdiklerimize, dostlarımıza ayırdığımızı vakti de etkiledi. En azından ben hala yüz yüze görüşmelerimi erteliyorum. Hele ki şu dönemler günlük vaka sayıları da hızla artıyor, bizim de aynı oranda tedbirlerimizi artırmamız gerekiyor.
Bir gerçeklik var ki o da hayatımızda değer verdiğimiz şeylerin sıralaması. Bazen bizi mutlu etmeyecek şeylere daha çok vakit ayırıyoruz, halbuki vakit ayırdığımız o şeyin bize stresten başka bir getirisi de olmuyor. Ya da vaktimizi, enerjimizi ufak tefek şeylere harcıyoruz. Bu ise çoğu zaman beyhude bir çaba oluyor. Birazdan okuyacağınız hikaye ile ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız:
''Profesör, felsefe dersinde büyükçe bir kavanozu masanın üstüne koymuş ve içerisini tenis topları ile doldurmuş.
Öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sormuş.
Öğrenciler hep birlikte kavanozun dolduğunu ifade etmişler. Bu sefer çakıl taşlarını, çalkalayarak kavanoza dökmüş, böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurmuş.
Öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sormuş profesör. Öğrenciler evet doldu demişler."
Profesör bu kez kumu yavaşça kavanoza dökmüş, kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurmuş. Tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sormuş.
Öğrenciler de koro halinde "evet, bu kez gerçekten doldu" demişler. Gülümsemiş profesör ve masanın altında hazır bekleyen iki fincan kahveyi kavanoza boşaltmış. Kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurmuş.
Profesör "eveet" diyerek: "Bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım. Şöyle ki; bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir, dininiz, ibadetleriniz, aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız vs. şayet diğer şeyleri kaybetseniz de bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur. O çakıl taşları ise daha az önemli olanlar; işiniz, eviniz, arabanız vs. kum ise diğer ufak tefek şeylerdir. Şayet kavanoza önce kum doldurursanız çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz. Aynı şey hayatımız için de geçerli. Vaktimizi ve enerjimizi ufak tefek şeylere harcar, israf edersek, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır. Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz eden şeylere çevirin. Çocuklarınızla oynayın. Sıhhatinize dikkat edin. Eşinize ilgi gösterin. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın. Kavanoza öncelikle tenis toplarını yerleştirin. Hayatınızdaki incelikleri sıralamayı iyi bilin. Gerisi hep kumdur!" demiş. Bu arada bir öğrenci parmağını kaldırmış ve sormuş: "Peki, o iki fincan kahve nedir hocam?" Profesör bilge tavırlarıyla eklemiş. Bu soruyu sorduğuna sevindim. Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek vakti ayırın!"
Evet, okumuş olduğunuz bu hikâyede olduğu gibi aslında sağlığımız ve mutluluğumuz daha çok bizim önceliklerimize bağlı. Ufak tefek kafamıza takıp dert ettiğimiz şeyler bizden daha büyük şeylerin kopup gitmesine neden olabilir. Sağlığın bir daha geri gelmeyeceği gibi. O yüzden ilk önceliği her şeyden evvel kendi bedenimize, kendi iç huzurumuza vermeli...