Unutulmaya yüz tutan sanat dalı: Sepet örücülüğü

Sepet örücülüğü usta öğreticisi Beyhan Yaşıyan ile yok olmaya yüz tutmuş sepet örücülüğünü konuştuk. Yaşıyan unutulmaya yüz tutan sanat dallarının yaşatılması için birçok şeyin yapılabileceğini ifade...

Abone Ol
“ÇOCUKLUĞUMDAN BU YANA SEPET ÖRÜYORUM” Sepet örücülüğü usta öğreticisi olduğunu ifade eden ve aynı zamanda Kültür Bakanlığı sanatçısı olduğunu söyleyen Beyhan Yaşıyan, “Uluslararası el sanatlarımız arasında yer alan sepet örücülüğünü daha ilerilere taşımak, bu sanatı öğrenmek isteyen herkese öğretmek ve sepet örücülüğünün yok olmasını engellemeye biz nebzede olsa katkıda bulunmak için bu sanatı icra ediyorum. Mesleğimi çok seviyorum ve severek yapıyorum” dedi. Sepet örücülüğüne 9 yaşında çocuk yaşta başladığını belirten Yaşıyan, “Bizim Rize yöresinde yaşlılarımız kış gecelerinde akşamları fındık kabuklarını yontar ve sepet örerlerdi. Babam ve dedem de böyleydi. Onların yarım bıraktıklarını ben devam ettirirdim” diye konuştu. Yıllarca hobi olarak sepet örücülüğü yaptığını, 10 yıldan bu yana ise Halk Eğitim Merkezleri’nde ders vermeye başladığını ifade eden Yaşıyan şunları söyledi: “Hobi olarak yaptığım dönemde yok olmaya yüz tutmuş sanat eserimizi neden başkalarına da öğretmiyorsunuz şekilde istek gelince ben de sepet örücülüğü üzerine ders vermeye karar verdim. Böyle bir teklifle karşılaşınca ben de çay bahçelerinde ya da fındık bahçelerinde kullandığımız sepetleri nasıl günümüze aktarabilirim diye düşündüm. Sonrasında da bunu anca başkalarına öğreterek yapabileceğimi fark ettim ve o tarihten bu yana da ders vermeye başladım.” “HER YAŞTAN ÖĞRENCİM BULUNUYOR” “Sepet örücülüğünü diğer el işlerine göre biraz daha kolay. En azından yakın gözlüğüne gerek kalmadan yapılabilecek bir iş ve çabuk biter. Aynı zamanda da çok zevklidir” sözlerini kullanan Yaşıyan şunlardan bahsetti: “Öğrencilerimin yaş aralığına gelecek olursak 18 yaşından tutun 70 yaşına varıncaya dek neredeyse her yaştan öğrencilerim var. Öğrencilerimin arasında ise doktorundan mühendisine, ev hanımından avukatına kadar birçok meslek grubundan kişiler bulunuyor. Kursiyerler ise yaptıkları işten dolayı çok keyif aldıklarını ifade ediyor. Hatta birisi sepet örücülüğüne başlamadan önce psikolojik ilaçlar kullandığını, fakat artık ihtiyaç duymadığını ifade etmişti.” Yaşıyan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ben ilk başlarda Rize’de ders veriyordum. Zamanla bir sürü usta öğreticiler yetiştirdim. Farklı illerden sergilerimizi gezmeye geldiler, sergilerimize gelenler kendi illerinde de ders vermek için talepte bulununca Rize dışında da eğitimler vermeye başladım ve bu şekilde yine birçok usta öğreticiyi yetiştirdim. 4 yıldan bu yana ise Samsun Atakum’da dersler veriyorum. Ders verdiğim her yerde muazzam bir ilgiliyle karşılandığımı söyleyebilirim. Atakum’da yeni dönem için şuanda 90 kişinin kayıtta beklediğini ifade etmek mümkün.” “KÜLTÜRÜMÜZÜ YAŞATMAK İSTİYORUM” Fırsat buldukça fuarlara gittiğini belirten Yaşıyan, fuarlarda da yaptığı işlerin büyük bir ilgiyle karşılandığını ifade etti. Atölyelerinde sadece sepet yapmadıklarını, ev içerisinde kullanılabilecek bütün eşyaları yaptıklarına değinen Yaşıyan, “Abajurundan, oturma grubuna, masa sandalyeden, sehpasına kadar birçok şeyi yapıyoruz. Özellikle günümüzde hasır çantalar çok moda, hasır çantalar da yapıyoruz. Yani yok yok diyebiliriz” dedi. Sepet örücülüğünün yıllarca Karadeniz insanının geçim kaynağı olduğunu hatırlatan Yaşıyan, el sanatının teknolojinin gazabına uğradığını söyledi. Yaşıyan sözlerini şöyle sürdürdü: “Çay, fındık toplarken önceden insanlarımız bu sepetlerle toplarlardı. Şuan ise çuvallarla, çay bezleriyle toplanmaya başlandı. Ben de bu kültürü yeniden yaşatmak için elimizden geleni yapmaya çalışıyorum.” “SEPET ÖRÜCÜLÜĞÜ MALİYETLİ DEĞİL” Sepet örücülüğü sanatı için kullanılan malzemelerin maliyetli olup olmadığını sormamız üzerine Yaşıyan şunları aktardı: “Malzemelerimizi esasında biz Karadenizliler Rize’de kendi bahçemizden toplayarak yapabiliyoruz. Fındık çubuğunu keserek onu kullanılabilir hale getiriyoruz ve işlem sırasında kullanabiliyoruz. Bu şekilde bizim için sıfır maliyetle sepet hazırlanmış olabiliyor. Aynı zamanda mısır koçanlarını ip haline getirerek yine onu da kullanabiliyoruz. Ya da kestane ağacının iç kabuklarını kullanarak da örebiliyoruz. Ama şehir merkezlerinde bunları bularak yapmak zor. Şehir merkezleri için ise hazır bambu ipleri alarak örme yapabiliyoruz. Bunun ise kilosu 100 lira civarında, fakat bir kiloluk bambu ipinden birçok şeyi üretebilmek de mümkün. Yani çok da maliyetli olmadığını söyleyebilirim.” “ÇOCUKLARIMIZA SANAT DALALRIMIZI ÖĞRETMELİYİZ” Son olarak, sepet örücülüğünün unutulmaya yüz tutan sanat dalları arasında yer aldığına dikkat çeken Yaşıyan, “Tekrardan canlandırmak için birçok şey yapılabilir. İlkokul, ortaokul ya da liseler mesleki ders gibi okutulabilir. Bizim okuduğumuz dönemlerde iş teknik dersi vardı ve o ders birçok sanat dalını öğrenmemize yardımcı oldu. Tıpkı o zamanlardaki gibi unutulmaya yüz tutmuş sanat dallarımız öğretilebilir. Bu konuyla ilgili bir anımı anlatmak gerekirse, 4. sınıf öğrencilerine ders vermem için İstanbul’da bir okula davet edilmiştim. O gün ben öğrencilere bambu iplikleriyle kalemlik yaptırdım ve o kadar çok mutlu oldular ki… Hatta öğrenciler böyle bir dersin her hafta olmasını istediler, çünkü çok keyif aldılar. İşte çocuklara küçükken sanat dallarımızı öğretip, sevdirirsek ilerde de unutulmaya yüz tutmasıyla karşı karşıya gelmemiş oluruz” dedi. (Türkan ÇATAL YILDIZ)