Ünlü yazar Milan Kundera yaşamını yitirdi. Şaka , Gülünesi Aşklar, Yaşam Başka Yerde, Ayrılık Valsi, Gülüşün ve Unutuşun Kitabı, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, Ölümsüzlük, Yavaşlık, Kimlik, Bilmemek romanlarının yazarı Milan Kundera'nın ölümü edebiyat dünyasını yasa boğdu. Bunun yanı sıra yazarın en çok okunan kitabı Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği konusu merak edildi. Peki Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği kitabının konusu ne? Kitap ne anlatıyor? İşte detaylar...

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği Kitap Açıklaması
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği

1982 yılında Milan Kundera tarafından yazılan ve çok kısa bir sürede dünya klasikleri arasına girmeyi başaran “Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği” felsefi roman türünün en başarılı örnekleri arasında yer alıyor. Dört farklı karakter etrafında şekillenen roman, birbirinden tamamen farklı ama bir şekilde birbiri ile bağlantılı bu karakterler özelinde varoluşçuluk, geleneksellik, aile, kadın erkek ilişkileri, siyasi otorite kavramlarını irdeliyor.  Bu kavramların irdelendiği olaylar örgüsünün arka fonunda ise 1968 öncesi Prag baharı ve 1968 sonrası Sovyetler Birliği’nin Çekoslovakya’yı işgal ettiği yıllar göze çarpıyor. Bu işgal ile bağlantılı olarak yaşanılan coğrafyanın romandaki karakterlerin hayatları üzerindeki belirleyiciliği de dikkat çekiyor.

Bu Kitap Size Varoluş Sancısı ve Aşka Dair Muhteşem Bir Bakış Sunuyor!

Kitap, yaşamın ağırlığı ve hafifliği arasındaki sorgulama ile başlıyor. Yaşam tekrar eden bir döngü mü yoksa dümdüz devam eden ve öylece tek seferlik yaşanan olaylar bütünü mü? Yazar bunu ağırlık ve hafiflik kavramlarını tanımlamak için kullanıyor. Yaşamda sonsuza kadar tekrar eden yinelemelerin bir ağırlık, bir defa yaşanan şeylerin ise hafiflik olduğunu söylüyor. Ve bir tesadüf sonucu tanışarak aşık olan Tomas ve Tereza’nın hikayesi ile olaylar başlıyor.

Tomas, Tereza, Sabina ve Franz bu romanda karşımıza çıkan dört ana karakter oluyor. Tomas, insanın var olabilmesi için tüm bağlarından kurtulması, hafiflemesi gerektiğine inanıyor. Bu inancı nedeniyle oğlundan bile uzak kalarak hiç kimse ile uzun süreli bir bağ kurmadığı ilişkiler içerisinde yaşamını sürdürüyor. Tereza ise tam tersi bağlanmaya derin bir ihtiyaç duyan, geleneksel yaşam arzusu ile tam tersi bir karakter olarak karşımıza çıkıyor.  Ana konu bu iki karakterin karşılaşması ve ilişkilerinin başlaması etrafında şekillenirken, Tomas ve Tereza’nın inişli çıkışlı ilişkisi kitap ilerledikçe bambaşka bir hal alıyor.

Romandaki diğer bir karakter olan Sabina da Tomas gibi bağlanmayı reddeden ve ihaneti neredeyse yaşam tarzı olarak benimsiyor. Hiç kimseye ait olmak istemeyen Sabina ve Sabina uğruna karısını ve kızını terk eden Franz’ın ilişkisi de bu sefer olayları tam tersi bir şekilde bize gösteriyor.

Hayatta karşılaştığımız tesadüf ve rastlantılara da değinen kitap bu hayatta her şeyi bir kere yaşayacağımız olgusuna da değiniyor.

Haber Merkezi

Editör: HABER MERKEZİ