Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fakih Cihat Eravcı, kış dönemine girildiği için yoğun bir şekilde sıcak içecek tüketiminin söz konusu olduğunu belirterek, “Aslında sadece kışın değil her dönemde sıcak içecekler yoğun olarak tüketilmekte.
Bu anlamda sıvı kaybını engellemek için çok kıymetli bir konu. Buna özellikle sağlık konusunda dikkat etmemiz gerekiyor. Hem bağışıklık sistemi hem enfeksiyonlardan korunmak anlamında bu duruma dikkat etmemiz gerekiyor ama sıcaklık konusuna özellikle vurgu yapmamız lazım. Sağlığımız için yapacağımız bir şeyde sağlığımızdan olmamamız gerekiyor. Son dönemde yapılan çalışmalar ve araştırmalarda 65 derecenin üzerinde olan tüketimler bizim sağlığımızda risk faktörü oluşturabiliyor. Özellikle sigara ve alkol gibi kötü alışkanlıklarımız varsa bu risk giderek de artabilmekte. Onun için tükettiğimiz içeceğin sıcaklığına dikkat etmek durumundayız” dedi.
“Döküldükten sonra atak halinde içmek değil, beklemek en iyisi”
Sıcak içeceklerin sağlıklı tüketimini anlatan Doç. Dr. Eravcı, “Bizim ağızdan başlayan, yutak, yemek borusu ve mide şeklinde devam eden sıcak içecekler her birinde tekrarlı temaslarda sorun oluşturuyor. Alışkanlık olarak sürekli sıcak tüketirsek sorun oluşturuyor. Günlük pratikte ise 65 dereceyi ölçemeyeceğimiz için bir demlik veya termostan içecek fincana döküldüğü zaman 5 dakikalık bekleme süreci bizim 65 dereceye inmemiz için yeterli bir süre. Hemen döküldükten sonra atak halinde içmek yerine böyle pratik bilgiyi kullanabiliriz” şeklinde konuştu.
“Kanserleşme noktasında tetikleyici bir durum söz konusu olabiliyor”
Aşırı sıcak içeceklerin zamanla sağlık sorunlarına yol açabileceğini ifade eden Doç. Dr. Eravcı, “Özellikle sıcak içilmesi durumunda tekrarlı bir şekilde ve içeceğin miktarı da önemlidir, çay ve kahve gibi içecekleri çokça tüketiyorsak bunlar bizim yutağımızın, yemek borumuzun ve midemizin örtüsünde değişikliğe sebebiyet veriyor. Bu durum kronik irritasyon oluşturuyor. Bir nevi nasırlaşma yapıyor, hassasiyetimizi azaltıyor. Devam eden tüketimlerde bu sefer kötü hücrelere doğru değişimler başlamış olabiliyor. İlerleyen zamanlarda da yemek borusu, yutak, ağız bölgesindeki kanserleşme noktasında tetikleyici bir durum söz konusu olabiliyor. Sigara çay yapalım, kahve sigara yapalım noktasında bir ek olduğu zaman da sinerjik etki oluşturuyor. Normalde 2 kat olacak bir risk faktörü 5-6 katına çıkıyor. Daha fazla artış söz konusu olabiliyor” diye konuştu.
“Çocuklarda 50 derecenin altına düşürmek lazım”
Sıcak içecekler noktasında özellikle çocuklarda daha hassas davranılması gerektiğinin altını çizen Eravcı, “Sıcak içecekler konusunda çocuklarda daha fazla hassasiyet göstermemiz gerekiyor. Her dokuları ve organları hassas olduğu gibi yemek borusundan yutağına, ağzına olan örtülerindeki hassasiyet daha fazla oluyor. Yoğun bir şekilde sıcak tüketimi noktasında yanıklar oluşabileceği için daralmalara ve dönüşümlere daha fazla sebebiyet verebiliyor. Dikkat edilmesi konusunda çocuklar önemlidir. O yüzden dışarıda tüketimlerde çocuk sıcaklığı diye bir durum var. Çocuklarda 50 derecenin altına düşürmek lazım” ifadelerini kullandı.