Dostoyevski’nin psikolojik romanı Yeraltından Notlar. Roman, bir bireyin kendini toplumdan soyutlayarak yabancılaşmasını anlatıyor. Toplumdan niçin soyutlandığını bile bilmeyen romanın kahramanı kendi içinde bulunduğu psikolojik çöküntünün farkına varmadan toplumun diğer bireyleri aşağılıyor ve onlardan nefret ediyor. Hatta kendisine bir destek verilmesi gerekirken, diğer bireylere akıl vermeye kalkması da insanın kendindeki psikolojik çöküntüyü görmek istememesi açısından güzel bir örnektir.
Dostoyevski'nin Gogol etkisinden kurtularak kendi sesiyle verdiği ilk büyük yapıt olan Yeraltından Notlar, Avrupa'daki büyük varoluşçu edebiyatı müjdeleyen bir roman. Kitap, okuruna yeraltı diye adlandırdığı bir ruh halinden seslenen karakterin uzun, çılgınca söyleviyle başlıyor. Ardından, bu ahlakçı, uyumsuz, dürüst kişinin yaşadığı bir aşağılanma olayı anlatılıyor. Yüz elli yıldır okunan gerçek bir başyapıt.
Kitabın ilk 50-60 sayfasında çok felsefe yapıldığı için sıkılabilirsiniz ama şiddetle tavsiye edebileceğim bir kitaptır Yeraltından Notlar. Kitap bir nevi yazarın diğer güzel eserlerine bir kaynaklık bir toplam oluşturuyor. İnsan olmak, gerçek insan, etiyle kemiğiyle insan olmak bile ağır gelir bize. Utanırız bundan, insan olmayı yüz karası sayarız, benzeri olmayan toplumsal birtakım insanlar olmak için çabalarız. Ölü doğmuş insanlarız biz ve uzun zamandır canlı babaların çocukları değiliz, giderek daha çok hoşlanıyoruz böyle doğmuş olmaktan. Zevk duyuyoruz bundan. Çok yakın bir gelecekte bir şekilde düşüncelerden doğmanın yolunu bulacağız.
Yazar özellikle kitabın giriş cümlesine çok güzel başlıyor. Yazarın ‘Ben hasta bir adamım’ diye kitaba başlaması, aslında içinde bulunduğu bir çaresizliğinin de farkındadır. Bu giriş cümlesi belki de okuduğum kitaplar arasındaki en iyi giriş cümlesidir. Dostoyevski’nin en iyi kitabıdır da diyebilirim. 'Suç ve Ceza' dan da daha iyi bence. Çünkü gerçekten ruhen yeraltında yasayan bir insanın yazabileceği ve anlayabileceği bir kitaptır. Hani 'kim ne demiş' ile ilgilenmeyip, umurunda olmayan insanların hayatlarını dinlemeyip, anlamaya ve aklında tutup hatırlamaya değer görmeyip de bin yıl önce yaşadığı zerre kadar her şeyi hatırlamanın eziyetini yasayanların, etkilendiği tek cümlenin sahibini yıllar sonra hatırlayanların kitabi bu. Yalnızlığı, dışlanmışlığı, hakikaten hakikati kanla haykırıyor bu kitap. Bu yüzden kesinlikle okumanızı önerdiğim bir kitaptır. Sıkılıp yarıda bırakmayın çünkü kitabın ikinci bölümünde birinci bölümde ne demek istediğini anlayacaksınız.
Son olarak kitaptan bahsederken içinden bir vurucu paragrafı da sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü harikulade düşündürüyor. Paragraf şöyle başlıyor; bir insanı kök salmış alışkanlıklarından kurtarmak, iradesini bilimin, sağduyunun verileriyle bağdaşacak biçimde düzenlemek istiyorsunuz. İnsanın böyle bir değişikliğe uğratılmasının yalnız olanaklı değil, aynı zamanda gerekli olduğunu nereden çıkarıyorsunuz? Hangi sebeple isteklerimizin yeni baştan düzeltilmeye gereksinmesi olduğunu söylüyorsunuz? Kısacası, bu düzenlemenin insana gerçekten yararlı olacağını nereden biliyorsunuz?