Bu takvim dilimini daha yarın gece geride bırakıyoruz.
Görsel gazeteciler olarak fazlaca yorulduğumuz hem ruhen hem de fiziki olarak bir yıl oldu 2023.
Bizim acılarımızın, yorgunluklarımızın adı depremzedelerin yaşadıklarının yanında okunmaz ama yine de yorulduk. Fiziki yorgunluklar birkaç gün dinlenme ile geçer gider lakin ruh yorgunluğu daha uzun zaman da geçecek gibi hem ne demişler zaman en iyi ilaçtır.
Kahramanmaraş depremi, seçimler, sel felaketi, terör saldırıları, nefes aldırmadan bizlere kapattı bir koca yılı. Dilerim ki 2024 takvim yılı içinde bu kadar yorucu olaylar yaşanmaz. Evet haklısınız, evet önümüzde bu sefer bir yerel seçim dönemi var. Umalım ki yerel seçim dönemi ülkemiz için insanlarımız için en iyi biçimde tamamlansın. Dediğim gibi fiziki yorgunluklar dinlenirsiniz geçer gider.
Bu yılın son yazısında yüzümüzü gülümsetecek bir foto muhabiri anısı ile noktalamak istiyorum.
Yaşadığımız onca acıya küçük bir mola olur böylece.
Dinlerken ve de bu anıyı kayıt altına alırken çok eğlendiğimi söylemeliyim.
Ankara deyince siyaset ilk akla gelen şeylerden bir tanesi. Ankaralı gazetecilerin de anıları genellikle siyasetçilerle ilgili olur diğer illerde çalışan foto muhabirlerinden biraz daha fazla. Ankara neticede, ülkemizin başkenti. Parlamento burada, geçmişte bu sayı daha da azdı fakat bugün için 600 milletvekili var, parlamentoda olan olmayan siyasi partiler, bakanlıklar, bürokratlar, sivil toplum örgütleri… say say bitmez. Hemen hemen herkesin bir süre için bile olsa Ankara’da mutlaka işi olur ve bu şehre adım atar. Yukarıda saydığım nedenlerle Ankara’ya gelmese bile insanlarımız atası için Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk için başkente gelir. Her 10 Kasım günü onu anmak için Anıtkabir’e gelir. Bu ülke için en önemli tarihlerin yıl dönümlerinde, 23 Nisan gibi, 19 Mayıs gibi, 30 Ağustos gibi en önemli günlerde ülkenin başkenti Ankara’da, Ankara’nın ve Türkiye’nin kalbi Anıtkabir’de olmayı bir görev bilir insanımız.
Siyaset, Ankara foto muhabirlerinin en çok fotoğraf çektiği konu başlığı. Bu anının kahramanı foto muhabiri ağabeyimiz Burhan Eliş. Bugün olduğu gibi o günler bir seçim dönemi. Burhan abi seçim gezilerinde o dönemin başbakanı rahmetli 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i takip ediyor. Daha anının anlatımına yeni başlamışken bir parantez açıp şunu belirtmek isterim Demirel ile ilgili. Demirel, ilgili çok sever bir an olsun bile etrafındakilerin ve basının üzerinden gözlerini çekmesini sevmeyen bir siyasetçi. Basının ilgisinin azaldığını hissettiği ve gözlemlediği an hemen bir şey yapar ve basının tüm ilgisini tekrar üzerine çekmeyi sağlayan bir kişiliği vardı.
Devam edelim şimdi anımıza.
Demirel seçim gezileri kapsamında yine bir yerler gidiyor ve vatandaşlarla bir araya geliyor onlara hitap ediyor. Her yerin ve şeyin açılışı yapıyor. Çok yoğun bir programı var ve kendisi için de kendisi izleyen ve bir adım geriden onu takip etmek zorunda olan gazeteciler özellikle foto muhabirleri için daha da yorucu bir program. Çünkü bir konvoy düzeni var. Ya çalıştığınız kurumun aracı ile ya da basın için tahsis edilen bir otobüsün içinde konvoy oluşturup o kalabalık konvoy içinde orta ya da son sıralarda siyasetçiyi o kimse artık onu takip edersiniz. O durdukça siz o arka sıralardan 100 metre koşusundaymışçasına in, koş, çek, tekrar aracınıza geri dön, in, koş, çek, tekrar aracınıza geri dön, sürekli böyle tekrarlanır bu. Günün sonunda pestilin çıkar.
Süleyman Demirel de o günün sonunda her şeyin açılışını yaptığı gibi son olarak da bir çeşme açılışı yapacak. Burhan abi diyor ki içinden bunu da çekmeyim, yoruldum. İnmiyor otobüsten, diğer foto muhabirleri yine koştur koştur yetişiyor çeşme açılışına. Burhan abinin içinde bulunduğu basın otobüsü ağır ağır açılışı yapılan çeşmeye doğru yaklaşıyor diğer taraftan. Otobüs çeşmenin yanına kadar yaklaşmış. Burhan abi pencereden olup biten her şeyi görebiliyormuş artık. Çeşme de çeşmeymiş hani oluk gibi su fışkırıyormuş. O yaz sıcağında Demirel oluklarından su fışkıran çeşmenin açılışını yapmış fakat o kadarla da kalmamış. Bundan sonra yaşananları kelimesi kelimesine Burhan abinin ağzında aktarma istiyorum sizlere. Eliş: Tamam, açılışı yaptın, git, değil mi! Gitmedi. Kafayı sokup, koskoca başbakan oluktan kafasını yıkıyor. Bitti. O gün sabahtan akşama kadar yaptığın her şey çöpe gitti. O fotoğraf girecek. Ama arada cam var, mesafe var. Orada olmam lazım. Yok, bütün her şey gitti. Nankör meslek yani. 100 kere gittin, 101. kere de gitmen lazım yoksa atlarsın. Su akıyor gürül gürül, yazın sıcağında kafayı sokuyor, yıkıyor, yıkıyor, yıkıyor. Arkadaşlarını görüyorsun onlar çekiyor. Sen otobüsten bakıyorsun. Yıkama kardeşim, yıkama yani. Bizim meslek böyle bir meslek.
Tüm iyi insanlara sağlık dolu bir yıl dilerim. Sağlık olsun, gerisi bir şekilde çözülür.