Son dönemlerde Ankara’da art arda 3-3,5 şiddetinde meydana gelen depremler, başkentin deprem kuşağı mı değil mi tartışmasını yeniden gündeme getirdi. Başkentin deprem kuşağında yer aldığını belirten uzmanlar Bolu-Gerede fay hattını hatırlatırken, Gazeteci-Yazar Sinan Onuş ise, tarihteki 1668 depremine dikkat çekti. Tarihsel mektupların ve kaynakların 1668’den beri Başkent Ankara’da birçok depremin yaşandığını kendilerine gösterdiğini söyleyen Gazeteci-Yazar Sinan Onuş, Osmanlı kayıtlarında bu tarz bilgilere rastlanılmadığını da belirtti. 1668’de Ankara’da 8 şiddetinde deprem meydana geldiğini, bunu o dönem Osmanlıdan Avrupa’ya gönderilen mektuplar sayesinde öğrenildiğini ifade eden Onuş, “Depremin etkisiyle yerler yarılıyor. Yarılan yerlerden sülfürlü alevler yükseliyor” dedi.
ANKARA, DEPREM KONUSUNDA GÜVENİLİR YER Mİ?
Art arda yaşanan depremlerin insanları düşünmeye sevk ettiğini dile getiren Onuş okuduğu kaynaklara şu şekilde dikkat çekiyor: “Ankara bölgesi, depremsellik bakımından hep güvenli bir yer olarak biliniyordu. Oysa gerçek durum bunun tam tersi. Gelin, 351 yıl önceye yine bir Ağustos ayının ikinci haftasının ortalarına gidelim. Önce 1668’de Ankara’da yaşanan 8 şiddetindeki depreme ilişkin, Dr. Caroline Finkel’in Londra Üniversitesi’nden Prof. Dr. N. N. Abmraseys ile birlikte kaleme aldığı ‘Türkiye ve Komşu Bölgelerin Deprem Tarihi: 1500-1800’ isimli kitaptaki ilginç bilgileri okuyalım: “1668 Ankara depremi, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerindeki en büyük depremlerden biriydi. Avrupa kaynaklarından öğrendiğimize göre, 15 Ağustos’ta öncü şok Ankara kalesine, evlere ve surlara hasar verdi. İki gün sonra başlayan sarsıntılarla kalenin bulunduğu tepeden aşağıya kayalar yuvarlandı. Yer yarıldı ve içinden sülfürlü alevler yükseldi. Bir kaynağa göre, kadın ve çocuklar ağlıyordu... Erkeklerin içine düştüğü dehşet anlatılır gibi değildi. Herkes kenti boşaltarak dağlara, bahçelere, bağlara çekildi. Yalnızca kalenin Türk komutanı ve askerleri yerlerinde kaldılar” açıklamalarında bulundu.
Gazeteci-Yazar Sinan Onuş
“GÜNLERCE DEVAM EDEN SARSINTILAR, YUVARLANAN KAYALAR..”
Yaşanan depremle ilgili bilgilere Türkçenin hiçbir kaynağından ulaşılmadığını belirten Onuş, nedenini yine Dr. Caroline Finkel’in, 9 Temmuz 1998 tarihli Milliyet gazetesindeki bir söyleşisinden öğrenildiğini söylüyor. Onuş, söyleşi de şu bilgilere yer verildiğini aktarıyor: “Sarsıntılar günlerce devam etmiş. Buna ilişkin bilgileri çok çeşitli yabancı kaynakta buluyoruz. Anadolu’da dolaşan yabancılar, Avrupa'ya yolladıkları mektuplarda depreme ilişkin bilgi verdikçe gazetelerde yayınlanmış. Haberlerin, depremden bir ay sonra 15 Eylül-2 Ekim 1668 arasında Latince ve Almanca yayınlandığını görüyoruz. Ya sansür ya da bazı olayların gündeme yerleşmesi yüzünden, Avrupalıların önemli bulduğu bazı Osmanlı depremlerine, Osmanlı kayıtlarında bile rastlanmıyor. Örneğin, 1668'de Ankara'yı yıkan büyük deprem hakkında yabancı kaynaklarda atıf var, Osmanlı kaynaklarında yok. Belki de Osmanlı vakanüvisleri, o sırada Osmanlı ordusunun Girit'te Kandiye'yi kuşatmasına daha fazla önem verdiğinden, Ankara depremini önemsememişti... Sansür de önemli bir unsur. Ocak 1916'da Tokat-Samsun bölgesini etkileyen büyük depremi Yunan kaynaklarında görüyoruz, Türk kaynakları ise savaş dönemi sansürü yüzünden buna değinmiyor...”
“SON YÜZYIL İÇİNDE 76 DEPREM”
Onuş, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erçin Kasapoğlu da "Ankara Kenti Jeoteknik Özellikleri ve Depremselliği" başlıklı çalışmasında, son yüzyıl içinde Ankara merkez olmak üzere çizilen 120 km yarıçaplı bir çemberin içine düşen ve büyüklüğü 4'ten fazla olan toplam 76 depremin belirlendiğini kaydediyor. Kasapoğlu'nun aktarımına göre, 19 Nisan 1938'te meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki Kırşehir-Keskin depremi, Ankara'da çok şiddetli hissedildi, yapılarda çatlama ve baca yıkılmasına neden oldu. 1 Şubat 1944 tarihli 7,2 şiddetindeki Bolu-Gerede depremi, Beypazarı, Kızılcahamam, Çamlıdere, Ayaş kasabaları ve bağlı köylerinde 125 ölü, 158 yaralı, bin 450 yıkı ve 2 bin 716 hasarlı yapı ile bin 829 hayvan kaybına neden oldu.” (Kadir GÜRHAN)