Tarihte bu hafta, 25 Haziran 1982’de, ‘lirik koloratur’ sesiyle hem ülkemizde hem de yurtdışında çok büyük başarılara imza atan soprano opera sanatçısı Ferhan Gürgan Onat hayata gözlerini yumdu. Bu sebeple bugünkü köşede kendisinden bahsetmek istedim. Ferhan Onat, 9 Şubat 1929’da İstanbul Fatih’te doğar. Müziğe olan ilgisi onu Ankara Konservatuvarına götürür. Onat’ın olağanüstü yeteneği ve kendisi gibi sesinin güzelliği çok geçmeden hocalarının ve çevresindekilerin ilgisini çeker. Bunun üzerine opera korosuna alınır.
İstanbul Ekspres gazetesine Eylül 1953’te verdiği bir mülâkatta şunları söyler sanatçı, “İyice hazırlandığıma kanaat getirdikten sonra, opera imtihanlarına girip kazandım. 1948-1949 yıllarıydı. O sırada Opera yeni binasına taşınmıştı. 1950'de ‘Rigoletto'da üç buçuk ay müddetle oynadım”. Eşi Doğan Onat’la da bu yıllarda tanışır. İlerde Gül adında bir kızları olacaktır.
Opera yönetimi eğitimini ve görgüsünü artırma amacıyla Ferhan Onat’ı İtalya’ya göndermeye karar verir. Onat, İtalya’da büyük bir başarıya imza atarak dünyanın en ünlü opera sahnelerinden biri olan Napoli’de San Carlo Operası’nda Gilda rolüyle sahneye çıkar. İtalyanlar tarafından büyük bir ilgiyle karşılanır. Dönemin Napoli gazetelerinden biri olan Il Mattino d’Italia, “ Halkımız, tekrar tekrar alkışladığı bu temsilde, kayda şayan iki yeni sesi takdir etmek fırsatını bulmuştur. Bunlardan biri, bir Türk soprano olan Ferhan Onat'tır. Pürüzsüz, tatlı, güzelliği baştan sona kadar devam eden berrak sesi ve sahne kabiliyeti kendisini müstesna bir soprano olarak gösterecek mahiyetteydi” diyerek övgülerde bulunur. Ferhan Onat bu rolünden sonra dünyanın birçok yerinden çeşitli davetler ve sahne teklifleri alır. Dünyanın en meşhur operalarında sahneye çıkarak ününe ün katar.
Ülkeye döndükten sonra eşi Doğan Onat’la birlikte İstanbul Devlet Operası’nın kadrosunda göreve başlarlar. Bir süre bu görevde kaldıktan sonra Devlet Operası’ndan ayrılıp kendi özel konserlerini verirler. Daha sonra Ferhan Onat İstanbul Devlet Operası’ndaki görevine döner. Onat, o dönemlerde Devlet Operası’nda birçok sıkıntı ile karşı karşıya kalır bunun sonucunda sahneden ayrılmaya karar verir.
Yakalandığı hastalık 1982’de bugün hayata gözlerini yummasına sebep olur… Keşke ondan ve onlardan geriye bize daha çok eser kalmış olsaydı. Unutulup giden bir yıldız değil de ismi ölümsüzleştirilen, eserleri herkesin ulaşabileceği şekilde bir araya getirilerek nesiller boyunca anılan bir yıldızımız olmasını temenni ediyorum.