Futbolun, basketbolun, voleybolun gölgesinde kalsa da hentbol, spora dair disiplinin, takım ruhunun ve fiziksel mücadelenin en yoğun yaşandığı branşlardan biri. Ne var ki, bu özelliğiyle ülkemizde hak ettiği ilgiyi hâlâ tam anlamıyla görebilmiş değil.
Hentbol, yalnızca hızlı bir oyun değil; aynı zamanda stratejiyi, refleksi ve dayanıklılığı aynı potada eriten bir spor. 30’ar dakikalık iki devrede süregelen bu mücadelede her an bir karar, her saniye bir dönüşüm yaşanabilir. Bu yönüyle seyir zevki yüksek, temposu ise baş döndürücüdür.
Türkiye’de hentbolun geçmişi 1970’lere kadar uzanıyor. Ancak gelişim süreci, belirli dönemlerde inişli çıkışlı bir grafik çizdi. Okul takımlarında başlayan tutku, üniversite liglerinde ve kulüp düzeyinde devam etse de, kitlelere ulaşmak konusunda sınırlı kaldı. Oysa bu spor dalı, gençlerimize takım oyunu, disiplini ve stratejik düşünmeyi öğretmek için son derece ideal.
Federasyonlar düzeyinde atılan adımlar, altyapı çalışmalarındaki istikrar ve kadın hentbolunun yükselen grafiği, umut verici gelişmeler arasında. Son yıllarda kadın milli takımımızın Avrupa arenasındaki performansı ve bazı kulüplerimizin EHF organizasyonlarında gösterdiği başarılar, dikkate değer.
Ancak yine de bu başarıların kalıcı hale gelmesi için daha güçlü bir medya görünürlüğüne, sponsor desteğine ve okullarda yaygınlaştırılmış hentbol programlarına ihtiyaç var. Futbolun gölgesinde kalmış bu kıymetli branşa daha çok kulak vermek, onu daha çok sahiplendirmek, hepimizin ortak sorumluluğu.
Sporun sadece skor değil, karakter, kültür ve ruh olduğu gerçeğinden yola çıkarsak; hentbol da bu çok yönlü spor anlayışının en nadide parçalarından biri olarak hak ettiği yeri bulmalı.
Bugünlük bu kadar. Sporla kalın.